DO-GA-Nİ 13

198 6 2
                                    

Şansım hep bana kıçını çevirmek zorunda mı ? Kapanmamış hesapmış, nerden çıktın sen şimdi. Sakin olmalıyım sakin olmalıyım ki babam bir şey anlamasın.
Öncelikle belimde korse etkisi yaratan ellerden kurtulmam gerekiyor.

Sert ellerine müdahale edemeden neyse ki çekmişti ellerini, bense hala çatık kaşlarımla karşımdakine bakıyordum. Sahi adı neydi ? Bu gereksiz bilgiyi hafızam silmiş olacak ki bir türlü hatırlayamadım. Bu sefer ben ellerimle kolundan tutarak daha da görünmeyeceğimiz bir köşeye çektim.

-Kimsin, ne yapmaya çalışıyorsun ya da burada ne işin var ? bilmiyorum ama benden uzak dur.

-O, o kadar kolay değil işte. O yumruğun hesabını vereceksin diyerek daha da yaklaştı.

-Hak... kelimeleri ağzıma tıkıştıran bize doğru gelen Zela ydı. Bu kadar yakın olduğumuzu görmemeliydi. Bu benim açımdan hiç de hoş olmazdı. Hemen aramızı açmam konuyu değiştirmem gerekiyordu.

-Lavoba üst katta diyerek yapmacık gülümsememi suratıma yerleştirdim. Allah dan bozuntuya vermemişti.
Zela hemen balıklama atlayarak
-Gel ben sana göstereyim Parscığım dedi.

Olmadı böyle üstüne atlasaydın diye iç geçirdim. Demek adı Pars tı. Zelayla beraber üst kata çıkarken bende salona geçtim. Koltuğa oturduğumda adını henüz bilmediğim misafirimizi babam tanıştırıyordu.

-Büyük bir ihale aldık ve yeni ortağım Faruk Bey le bu işte birlikteyiz.

-Evet karlı ve güzel bir iş olacak demişti Faruk Beyde. Herkes tanışmış ve koyu bir sohbete başlanmıştı. Ben ve Büşra konuşurken halam ve Simay abla, babam ve ortagı sohbet ediyordu. Zela ve Pars hala inmemişti.

Sanki beni duymuş gibi Faruk Bey bana dönmüş
-Pars nerede demişti. İsmini bildiğimi belli etmeyecektim bu yüzden anlamamış bir ifade takındım. Faruk Bey anlamış olacak ki
-Tabi adını nereden bileceksin oğlumda benimle gelmişti dedi.
-Lavoboya gitti Faruk Bey dedim.
-Lütfen Nidacım beye gerek yok amca dersen sevinirim dedi gayet içten bir sesle.

İli saattir tuvalette ne yapıyorlar gerçekten merak uyandırıcı daha doğrusu Zela yukarıda ne yapıyor ? Simay abla kalkmış ve herkesi masaya davet etmişti. Servis yapılmak üzereyken Zela larda inmişti. Zela bir sülük misali Parsın yanına kurulurken Pars benim karşıma denk gelmişti. Faruk amca Parsı da tanıttıkdan sonra yemeğe başladık. Gerçekten çok acıkmıştım. Babam ve Faruk amca yine işten konuşmaya başlamış Büşra telefonuyla uğraşıyor halam ve Simay abla yemeklerine devam ediyordu. Zela yı unutmamak lazım Parsın ağzına düşüyordu. Nasıl bu kadar seviyesiz davranabilirdi gerçekten anlamıyorum. Simay ablayla resmen zıt kutup gibiler. Simay abla da rahatsız olmuş olacakki Simay a düzgün dur bakışlarını gönderdi. Zela yemeğine dönmüş ve masa da sadece bir şey yapmayan Pars ve kalmıştık. Yemeğim bittiğinde kalkmak için masadakileri beklemeye başlamıştım. Pars da yemeğini bitirmiş ve arkasına yaslanmıştı.

Haylaz çocuklar gibi bir gülümseme yüzünde belirdiğinde altından ne çıkacağını bekliyordum. Sandalyesini masaya daha da yapıştırmış ve gülmeye devam ediyordu. Ayağımda hissettiğim şeyle rahatsız olmuş ve ne olduğunu anlamak için ellerimi ayağıma indirdim. Bu sefer hissettiğim şey üste çıkıyordu. Ben eğildikçe hissettiğim şey bacağımdan dizlerime çıkmış ve tekrar aşağı inmişti. Bilerek çatalımı yere düşürdüm ve masanın altına girdim. Örtüyü kaldırmamla hissettiğim şeyin Pars ın ayağı olduğunu anladım. Şimdi görürsün sen sapık ruhlu diyerek elimdeki çatalı tam ayak bileğine batırdım. Batırmam yerime geri oturmam ve Pars ın bağırması bir olmuştu.

Herkes soran bakışlarını Pars a çevirdiğinde ben alayla gülüyordum. Pars dilini ısırdığını söyleyerek beni ele vermemişti. Ama delici bakışlarını bana dikmişti. Kimse görmeden dil çıkarmış ve önüme dönmüştüm.

Babam ve Faruk amca bahçeye çıkmış çaylarını içerken Simay abla ve halamda onlara eşlik etmişti. Büşra da biraz rahatsız olduğunu söyleyerek yukarı çıkmıştı yememiştim bunu tabi ki. Tüm akşam telefon elinden düşmemiş sürekli biriyke mesajlaşmıştı daha sonra soracaktım. Bahçeye çıkmak istemiyordum, yukarı çıksam ayıp olurdu en iyisi masayı toplamaktı. Hizmetliler bugün izinliydi. Her şeyi Simay abla yapmak istemişti. Şimdiden evin hanımı gibi davranıyordu. Az kalmıştı gerçekten hanım olmaya. Zela da bahçeye çıktığında masayı toplamaya başladım. En son masa örtüsünü de kaldırdım. Mutfağa geçtiğimde bulaşıkları makinaya dizmeye başladım. Basit dizme işlemini tamamladıktan sonra geri kalanını bıraktım.

Mutfaktan çıkmak için arkamı döndüğümde kapıya yaslanmış ve suratında suratını dağıtma isteği uyandıran bir gülüşle beni izleyen Pars vardı.

-Bu kadar maharetli olduğunu görmek şaşırtıcı. Ama hakkını vermeliyim temiz iş çıkardın. Tek sorun tabakları yerleştirirken biraz daha eğilmelisin.

- Ne saçmalıyorsun yine. Hem neden eğilmem gerekiyormuş ?
Olamaz olamaz gerçekten bunu sormuş muydum neden dediği gayet açıktı. Kızarmaya başladığımı yanan yanaklarım ifşa ediyordu.

Cevap verecekken onu susturdum ve
- Tamam tamam sus sapık düşüncelerini al ve git buradan.
-Görüneni söyledim sadece diyerek gülmeye başladı. Gerçekten sinirlerimi tepeme çıkartıp sonra da aşağı atıyordu.

-Derdin ne senin ?

-Bir derdim yok işime burnunu sokan sensin. Önce yumruk şimdi çatal sıradaki ne ?

-Ben mi işine burnunu soktum.

-Yumruk atan sendin.

-Haketmediğini söyleme.

-Sana haketmeyi gösteririm şimdi. Seni ilgilendirmeyen konulara burnunu sokmaman gerektiğini bilmen gerekir.

-Kimin evinde olduğuna da dikkat etmen gerekir.

-Ne o yine sopayla mı kovalattıracaksın.
Dediği şeyle gülmemi tutamamıştım gerçekten Remzi amca sopayla kovalarken çok komikti.

-Çok eğlendin galiba. Neyse biz meselemize dönelim. Bu hesabı kapatmamız gerekiyor.

-Ortada hesap filan yok. Artık uzatmasan ve gitsen. İki ya da üç belkide bir adımda yanıma gelmiş ve kollarımı sıkı sıkı tutmaya başlamıştı. Kalbime birkaç korku tohumu serpilmişti. Kahve gözlerinde daha deminki alaydan eser yoktu. Saf ciddiyet taht kurmuştu göz bebeklerinde. Kendimi geri çekmem gerekirdi ya da ellerinden kurtulmam ama bu kadar yakınken hiçbir şey yapamıyordum.

-Sana hesabımız kapanmadı dedim. En zehirli yılanın dilinden çıkmıştı sanki bu sözler. Adeta tıslar gibiydi. Suratıma daha da yaklaşmış ve ben daha da hareketsiz kalmaya devam ediyordum. Neden böyle kalmıştım hiçbir fikrim yoktu. Kendime gelemiyordum bir türlü. Canımı yaktığını düşünmüş olacak ki elleri yumuşamış ve kollarımdan belime kaymıştı. Ne yapıyordu şimdi. Gözleri yavaş yavaş dudaklarıma kaydığında korku tohumları büyümeye başlamıştı. Beni öpmemeliydi bunu düşünmemeliydi bile. Beni ilk öpen Çınar olabilirdi ama ben karşılık vermemiştim. İlk öpenimi seçememiştim ama ilk öptüğümü ben seçecektim. Sevdiğim ve gerçekten öpmek istediğim olacaktı bu kişi. Düşüncelerimle kendime gelip Parsı itecekken Zela benden önce davranmış ve mutfak kapısını açmıştı. Hızlı şekilde Pars ı ittim ve her şey normalmiş gibi Zelaya baktım.

-Pars Faruk amca seni çağırıyor demişti Zela.
Pars mutfaktan hızla çıkarken Zela gerilmiş ve biraz da dolmuş gözlerle bana dönerek

-Dişiliğinden bahsedilen sadece ben değilim demek ki !

Evet bir bölüm daha bitti. Artık sessiz kalmasanız ve yorumlarınızı belirtseniz çok daha hızlı ilerleyecek...
Görüşlerinizi belirtin lütfen :))

DO-GA-NİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin