2.Bölüm

9 3 5
                                    

   Her kitabın klasikleşmiş bazı karakterleri vardır; Esas oğlan ve esas kız, onların mutlu olması için harcanan yan karakterler. Sırf kızı seviyor ve bunu ona gösteriyor diye linç yiyen ve esas oğlan onu sevmiyor diye tek taraflı bakılıp o adam çoğu kitapta düşman olarak görülür. Ya da esas oğlanı sevip onu kazanmak için arada harcanıp sürtük yerine koyan kadın her kitapta olur. Peki neden olaylara hiç onlar tarafından bakılmıyor?

    Kampüse girdiğimde insanların rahatsız edici bakışı ile iç geçirdim. Gerçekten bu kadar korkup nefret edilecek birisi miydim? Onlarla muhattap olmamama rağmen benimle uğraşıp ergence triplere giriyorlardı. Üniversitede olmamıza rağmen aptal ergenlik oyunlarına dahil olmadığım için daha da sinirlenip bu sefer iftira atmaya başlıyorlardı. Gerçekten sıkıcılardı. Aslında kadınların benden korkmasının başka bir sebebi sadık olmayan erkek arkadaşları. Zaten güzel olduğumu söylemiştim. Bazı şerefsizler derslerden sonra benim çalıştığım kafeye gelip sevgililerinin önünde benimle flörtleşmeye çalışıyordu. Hayır bu zamana kadar sevgilisi olan bir erkeğe karşılık vermemiştim ama versem bile kimse beni suçlayamazdı, sonuçta ben özellikle onları ayırmıyordum. İnsanlar suçlu olan kişi erkek iken neden kendi halinde olan bir kadına suç atıp dursundu ki bu çok saçma. Ondan sonra bunu diyenler ortada ben feministim ayağında.

   Kantine doğru yürürken üstüme kaynar sıvının döküldüğünü hissedince acıyla dişlerimi sıktım. Resmen diri diri haşlanmıştım. Beni haşlayan kişiye baktığımda karşımda Şeyma'yı görmek tahmin ettiğim bir şeydi. Şeyma'nın eski sevgilisi ben sevgili olduklarını bilmeden benimle yatmıştı ve ben bunu fark etmeden kameraya çekmişti. Bu konuda benim uğradığım özel hayata tecavüz ve bende olan yaralar umursanmadan yine ben suçlu bulunmuştum. İnsanlar hikayeleri tek taraftan dinlemeye bayılıyordu cidden. Bir anda Şeyma'nın üstüne atlayan Alçin'i görünce farkında olmadan gülümsedim. İnsanlar ne kadar kötü olursa olsun o hep yanımdaydı.

🦋🦋🦋🦋

   Elimdeki hesabı oturan çiftin masasına bırakıp arkası bana dönük olan müşteriye yürüdüm. Ne kadar yorucu olursa olsun bu işe aşıktım. Param yeteri kadar olsa da kafede kendim çalışıp kazanmak daha çok hoşuma gidiyordu.

  ''Buyrun ne istemiştiniz?'' elimdeki deftere odaklıyken tanıdık gelen sesle duraksayıp hızla başımı kaldırdım.

  ''Bir filtre kahve güzel olabilir. Buranın filtre kahvesine bayılıyorum. Ama büyük kupaya koyun hemen bitirince canım sıkılıyor.'' Gözlerimiz bir an kesişince ben mavilerinde takılı kalırken dudaklarını araladı. 

     ''Şanslıymışsın.'' Öyleymişim..

  ''Burada ilk defa görüyorum seni. Sanki her gün buradaymış gibi bahsettin kahveden.'' Dudağının yanı kıvrılırken birkaç saniye sessiz kaldı. Gözler lens mi? Bu kadar güzelinin gerçek olması imkansız çünkü.

  ''Bekletilmeyi sevmem.'' Göz devirip kahve makinesine doğru yürüdüm. Takım elbise ona yakışmıştı fakat yağmurdaki hali daha çekiciydi. Kahveyi hazırlayıp ona doğru yürüdüm. Onu bir daha göremeyeceğimi düşünüyordum. O mavilikleri görmek cidden şans gerektirir sanırım.

   Kahveyi masaya bırakıp bir adım geride durdum ve tepkilerini izledim. Cidden etkileyici olan parmaklarıyla kupayı tutup ağzına götürdü ve bir yudum aldı.

   ''Bir şeyi eksik bunun. Beğenmedim tekrar yap. '' Kaşlarım çatılırken derince nefes alıp verdim. Dizi mi çekiyorduk??

   ''Emir verme. Ve her şeyini fazlasıyla koydum eksik bir şey olduğunu düşünmüyorum.'' Bardağı masaya bırakıp bakışlarını bana çevirdi. Kimse bana emir verecek kadar üstün değil.

   ''Müşterilere böyle davranmana patronun bir şey demiyor mu'' yaka kartıma bakıp konuştu. ''Vanessa. Beğenmedim ve bunu sana söyledim. Kahvemi beğenmedim ve değiştirmeni istiyorum.'' Evet. Patronumu görseydim bu konu hakkındaki düşüncelerini öğrenebilirdim ama işe başladım başlayalı bir kez bile görmemiştim. Adamın hayalet olduğunu düşünüyordum.

    Bir şey demeden kahve makinesine yürüdüm. Cidden yaz dizisi çekiyorduk sanırım. Kameralar nerdeyse çıkmalıydı çünkü bu durum saçmalıktan başka bir şey değildi. Kahveyi yenileyip ona doğru yürüdüm ve bardağı masaya bıraktım. Kahveyi aldı ve bir erkeğe göre dolgun olan dudaklarını aralayıp bir yudum aldı. Hareket eden adem elmasına bakarken konuştu.

    ''Şeker koymuşsun bunun içine. Filtre kahve istemiştim ben.'' Hayır şeker falan koymamıştım! Uğraşmak istemediğim için bardağı aldım ve kahveyi yenileyip geldim. Yine bir yudum aldı ve burun kırıştırdı. ''Soğuk bu.'' Dudaklarımın arasında küfür mırıldanıp makineye yürüdüm ve çaktırmadan kahveden bir yudum aldım. Soğuk falan değildi. Bu resmen benimle dalga geçiyordu.

    Bu sefer kahveyi cidden soğuk suyla yapıp ona doğru yürüdüm. Ben o yaz dizilerindeki böyle şeylere katlanacak başrol kız değildim ve o bunu anlamalıydı.

     Kahveyi masaya bırakmak yerine bilerek üstüne boşalttım. Kaşları çatılırken bardağı koyup zafer dolu gülümsemeyle baktım.

     ''Bence bu sefer tam ağzına layık oldu. Ne eksik ne fazla ne soğuk ne sıcak tam senin istediğin gibi. Afiyet olsun.'' Üzerindeki gömleğe ve bana bakıp bir şey demeden yürüdü. Dudaklarım kıvrık bir şekilde diğer masadaki çağıran müşteriye yürüdüm. Bana emir verme ya da dalga geçme gibi bır hakkı yoktu.

🦋🦋🦋🦋

    Mesai bittiğinde eşyalarımı alıp kafenin çıkışına yürüdüm. Mavi gözlerin sahibi o olaydan sonra bir daha gözükmemişti. Dışarıda yağmur olduğunu görünce sevinçle kıkırdayıp hızla dışarı çıktım. Ben ıslanmayı beklerken başımda gördüğüm şemsiyeyle duraksadım ve şemsiyenin sahibine baktım.

    ''İkidir yağmur yağdığımda karşıma çıkıyorsun. Beni takip ettiğini düşüneceğim artık. Ne o katil bey? Sıradaki hedefiniz ben miyim?'' Yüzünde bir gülümseme oluşurken şemsiyeyi elime tutuşturdu. E bu sefer de o ıslanıyordu.

   ''Öldürülecek kadar suçlu olduğunu mu düşünüyorsun?'' ben öyle bir şey mi dedim ya?

    ''Ben öyle bir şey mi dedim?''

    ''Sıradaki hedefin sen olup olmadığını sordun. '' Parmaklarının arasına yine bir sigara yerleştirdi. Sırılsıklam olurken hala sigara derdindeydi. Ve benim ıslanmama neden izin vermemişti?

    ''Cidden çok kafa yoruyorsun.'' Sigarasını yakıp içine çekti. Ve yine kafamı karıştıracağı belli olan kelimeleri söyledi.

    ''Kelebeklerin ıslanmaması gerektiğini söylemiştim. Ölmek mi istiyorsun?''

    ''Yaşamam için bir neden var mı? Herkes bir gün öleceğini bilir. Öleceğimi bilirken neden      yaşamak isteyeyim?'' Sigarayı içine çekip dumanını üfledi.

    ''Hayır. Daha kozandan bile çıkmamışken ölmemelisin kelebek. Her şeyin vakti vardır ve ölümün vakti daha gelmedi. Islanmadan evine dön.'' Ben cümlelerini çözmeye çalışırken yolun karşısındaki arabaya doğru yürüdü. ''Adım Merih. Merih Yaman Aybora. Görüşmek üzere kelebek.''

    Merih Yaman Aybora..

🦋🦋🦋🦋

hellooooooo. Ben geldiim. Bol bol yorum ve oy atmayı unutmayın <3🦋

Islak KelebekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin