1. bölüm

8 2 0
                                    

Güneş doğar gün başlar güneş batar gün biter... Hayatımız çok rutin aslında. Günler aşırı sıradan. Aslında her gün aynı şeyi yaşıyoruz vakti gelince uyanıyoruz yine vakti gelince yatıyoruz. Mantıken rutinleşmiş bir oyunun içindeyiz.

Yine bir sabah gözlerimi açtım. Diğer kızlar gibi alarma sövmek yerine alarma, beni o karanlık kabuslardan uyandırdığı için teşekkür ettim. Bir süre yatakta telefonumla vakit geçirdikten sonra gözlerimi ovaladım ve banyoya yürürken camdan dışarıya baktım. Gökyüzünün grimsi bir renk olduğunu görünce tebessüm ederek banyoya girdim ve elimi yüzümü yıkadım.

Vanessa Scarlett. Annem Türk babam İngiliz. Ben doğmadan önce babamın iş gezisinde ikisi tanışmışlar. Babamın anlattığına göre; babam annemin benimle aynı renk olan yeşil gözlerine tutulmuş. O günden sonra ülkesine gitmek yerine burada kalmış. Annem de zamanla babama aşık olmuş ve evlenmeye karar vermişler. Ama aşkları kısa sürmüş.

Düşüncelerimle bir anda moralim bozulurken musluğu kapatıp aynadan kendime baktım. Vanessa Scarlett. Annesiyle babasının ayrılmasının en büyük sebebi. Annem beni doğururken erken doğum yüzünden vefat etti. Babam da ondan tam 10 yıl sonra aynı günde silahlı bir saldırı yüzünden öldü. Bu kısacık zamanda aşklarını doyasıya yaşamışlar. Aşklarının kısacık ömürü bir kelebeğin ömrü kısalığıyla eş değer geliyordu bana.

Çalan telefonla irkilip yüzümü kuruladım ve odama girip çekmecenin üstündeki telefonu aldım. Baş belası yazısıyla gülümseyerek telefonu açtım ve çığlık sesiyle gözlerimi devirdim.

"Senin vereceğin tavsiyeye damarsız kol sokayım Vanessa!" cırlama sesiyle gözlerimi devirdim. Alçin Işık benim ömrümü yiyen o turuncu ne olduğu çözülemeyen varlık. Asla yaşı gibi davranmayıp benim başımın etini yiyen ama aynı zamanda da hayatımın anlamı olan kişi..

"Ne cırlıyorsun kızım! Ben sana şık giyin dedim güzelim bu havada etekle dışarı çıkman benim hatam değil senin aptallığındır." Aslında etek bence bu havada giyilmeli. Soğuğu hissederiz yaşamayı hissederiz. O ürperti bize yaşadığımızı hatırlatır... Yaşayacağımızı ve aynı şekilde bir ürperti ile öleceğimizi.

"Boşa edebiyat yapma bana!" tekrar gözlerimi devirdim. Aptallığını edebiyat diye tanımlaması da cidden çok aptalca olsa da bu bu yaptığını yüzüne vuracağım anlamına gelmez.

"Kendini avutma şeklini beğendim bebeğim." Gelirmiş...

Telefondan bir süre ses gelmeyince duraksadım, şuan bana milyon tane küfür savurması lazımken sessiz kalıyordu. Bu cidden çok ilginçti.
"Alçin!" yine ses gelmezken ayağa kalktım "Kızım! Kime sesleniyorum ben!" Çığlık sesiyle kaşlarımı çattım.

"Tesadüfünü sikeyim ama!" yüzüme kapanan telefona şokla baktım ve dolabıma ilerledim. Tam üstümü giyinmiş kapıya yürürken biri zile abanınca göz devirdim. Gelmişti benimki.

🦋🦋🦋🦋🦋

Alçin gittikten sonra kahvemi içerken camdan dışarıyı izlemeye devam ettim. Sokakta yürüyen insanların hayatlarını merak ederken aynı zamanda yüzü gülenlerden nefret ettim. Daha doğrusu yaşam şartlarını aynı yapmayan kaderden.

Kahvem bitince bardağı mutfağa götürüp tezgahın üstüne koydum ve odama gidip üstümü çıkardım. Aynadan kendime bakıp beğeniyle gülümsedim. Kaderin bana verdiği tek güzel şey büyüleyici güzelliğimdi. Hep güzelliğinin farkında olan bir kız oldum ve bundan asla çekinmedim.

Elimi yavaşça boynumdaki kelebek dövmesine dokundurup gülümsedim. İlk ve en sevdiğim dövmem buydu. Kendimi yalnız hissettiğimde bakıp güvende hissederdim. Üstüme crop ve etek giyip saçımı düzelttim. Gök gürültüsü sesiyle gülümsedim ve kapıya doğru koştum.

Kelebekler yağmurda neden duramaz bilir misiniz Çünkü yağmurda ölürler... Bu bilgiyi duyduğumdan beri her yağmur yağdığında kendimi o ıslak toprağa atarım...

Dışarı zifiri bir karanlıkken yine kendimi dışarı atıp başımı kaldırdım. Gözlerim yağmur damlalarından otomatik olarak kısılırken gökyüzünü seyrettim. Bulutlardan yer yüzüne, yer yüzünden tekrar bulutlara.. Devam eden bu döngü sizce de büyüleyici değil mi?

Saatlerce yağmurun altında dans ettim, ayakkabılarımı çıkarıp ıslak kumlara bastım ve çamur olan ayaklarımı izleyip güldüm, su birikintisine taş atıp sektirmeye çalıştım inanamayacaksınız belki ama çamurdan kale bile yapmaya çalıştım. Tabii ki de beceremedim. Bi ara yaslandığım ağacın altında uyuyakalmışım.

Sabaha doğru omzuma dokunan ellerle irkilip gözlerimi açtım. Tanımadığım mavi gözler dikkatle bana bakıyordu. Bakışları boynumdaki kelebeğe gitti ve dudaklarını araladı

"Kelebeklerin yağmurda korunması gerektiğini sanıyordum.. Bir kelebek kozasından çıkıp buraya düşmüş anlaşılan.." Garip garip baktım ve soğukça konuştum

"Kimsin?"

"Bir yabancı." aynı şekilde bakmaya devam ettim.

"Kimsin?" Cebinden bir sigara çıkarıp dudaklarına yerleştirdi ve mavinin en güzel tonu olan gözlerini bana çevirdi.

"Bir yabancı. Senin beni tanımadığın gibi bende seni tanımıyorum."

"Ne sikime boş yapıyorsun o zaman?"

"Sikin var mı bilmiyorum ama intihar yöntemini beğendim." sigarasını içerken onu inceledim.

"Anlamadım?" bana paketi uzatırken dudağının kenarı yana kıvrıldı.

"Yağmurda bu kıyafetlerle durup ağacın altında uyuyakalmak güzel intihar yöntemi." bi dal sigara alıp dudaklarıma yerleştirdim ve sigaramın ucunu onun sigarasına yaklaştırıp yaktım.

"Eeee? Başta dediğin şey ne alaka?" Omuz silkti ve sigarasını içine çekti

"Öğrenirsin zamanla." Onu inceledim. Üstüne giydiği siyah gömlekle zıt olan siyah kapüşonlu ona gerçekten yakışmıştı. Bacaklarını siyah bir pantolon sararken boyu baya uzun gözüküyordu.

"Tahmin edeyim sen şu benim hayatımı karartacak olan gece birini öldürmüşken karşıma çıkan mafya bozuntususun." Sigarasını içine çekerken önceki alaylı sırıtmasının aksine bu sefer gerçek anlamda güldü.

"Senin masum kız olduğunu düşünmüyorum"

"Birini öldüren mafya bozuntusu olduğunu reddetmedin?"

"Ama öyle olduğumu da söylemedim?" Gözlerimi devirdim ve onu süzmeye devam ettim. Gerçekten yakışıklıydı. 26-27 yaşında gösteriyordu ve yaşıtlarına göre daha yapılıydı bu da onu daha çekici yapıyordu. Telefonunu kontrol edip yavaşça benden uzaklaştı.

"Seninle güzel bir gün geçirmek isterdim ama benim gitmem senin de kozana dönme vaktin geldi. Şanslıysan görüşürüz yine"

Başıyla selam verip büyük adımlarıyla yürüdü ve kısa sürede gözden kayboldu.

'Ben de şans ne arasın amına koyayım.' demek yerine kendimden beklemediğim bir şekilde onun sözünü dinleyip söylediği gibi kozama geri döndüm.

🦋🦋🦋🦋🦋
vote ve yorum atmayı unutmayıın🖤🦋

Islak KelebekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin