3. Bölüm

4 2 2
                                    

        "Üstün stalk yeteneklerimle konuya nasıl müdahele ediyorum izle gör bak şimdi ablanı." Alçin dilini dışarı çıkarmış bir şekilde telefona odaklanmışken gülümseyerek onu izliyordum. Her kafa karışıklığımda olduğu gibi onun yanına koşmuştum ve olayı anlatmıştım. Şimdi tüm işleri bırakmış Merih beyi araştırıyordu.

        "Melih Yaman Aybora... Ee senin dediğin gibi yakışıklı mavi gözlü bir taş değil ki bu. Resmen Yaman adında bir dede. Yamanlar dede olacak yaşa gelmiş mi ya?" Dedikleriyle gülerken telefonu elinden aldım.

      "Bu yanlış duyma halin beyinden mi geliyor kulaktan mı bi doktora götürmeliyiz seni.  Merih Yaman Aybora, Melih değil." Ben klavyede parmaklarımı gezdirirken dudağını büzerek saçını arkaya itti.

      "Aşktan aşktan. Bakıyım hadi şu adama." Arama butonuna bastım ve gülüşüm solarken yutkundum.  Bu gülüşü benden başkasının görmesi neden bu kadar canımı yakmıştı. Tahminlerimdeki gibi bir iş adamıydı. Görseller bölümüne tıkladım ve parmağım havada kalırken duraksadım.  Gözlerinin maviliği insanı büyülenmiş bir hale sokuyordu.   Gülüşü cidden yüzüne çok yakışmıştı.

      "VanVan. Bunu kaçırırsan aklına sıçayım güzelim." Elindeki ayranından bir yudum aldı. "Tablo diye al duvarına as otur izle. Senin duvarlarda boş yakışır eniştem.  Gerçi benimki daha yakışıklı ama ben onu kalbime asmışım zaten duvara asmasam ne kaybederim yani değil mi?" Alçin'i duymazken saf  bir merakla özgeçmiş yerine tıkladım. Uzun paragrafın yarısı iş ve spordaki başarılarıyla doluydu. Sayfa sonunda yazan isimle duraksadım. Annesinin ismi neden bu kadar tanıdık geliyordu?

🦋🦋🦋🦋

      İnsanlar o sebze denen şeyleri nasıl yiyebiliyor asla anlamayacağım.  Küçüklüğümden beri ne zaman ağzıma alsam midemi bulandıran şeyleri insanların keyifle yemesi garip gelir. Önümdeki sebze yiyen çifte burun kırıştırıp yemeğime odaklandım.

      "Bu kadar güzel olmayı nasıl beceriyorsun Vanessa?" Karşımdaki  çocuğa dönüp  tek kaşımı kaldırdım.  Sadece ödev için yardım edecekti.

      "Bu kadar yavşak olmayı nasıl beceriyorsun? Asıl sorulması  gereken kişi sensin." Duraksadı ve dudaklarını araladı. Hızla çatalını alıp önündeki yemekten ağzına tıktım. "Ye. Konuşma sen boşa kalori sarfetme."  sevimlice sırıtırken yüzü halden hale giren çocuğu inceledim. Ağzındaki yemeği yuttuktan sonra ayağa kalktı.

       "Ben bir lavaboya gidip gelsem iyi olur." Yüzümdeki ifadeyi bozmadan başımı salladım. O tuvalete giderken etrafı inceledim. Soft renklerin hakim olduğu restorant ferahlığıyla insanın iştahını açıyordu. Yemeğimden bir parça alıp ağzıma attım ve etrafı incelemeye devam ettim.

      "Teriyaki  yerine Chimichurri  sos tercih etmeliydin. Hem her damak zevkine uyuyor hem de sağlıklı." Karşımdaki sandalyenin çekilme sesi duyulurken duraksadım. Kulaklarımın onun sesini özlediğini şuan fark ediyordum.

        "Beni mi takip ediyorsunuz Merih bey? Artık seri katilden çok bana aşık olduğunuzu düşünüyorum. Çünkü sizi her dışarı çıktığımda görmek beni şaşırtıyor ve arkadaşım gelecek bence yerinizi çok sahiplenmeyin." Sorumu cevapsız bırakırken yanımızdan geçen garsonun masasındaki şarabı alıp dudağına götürdü ve bir yudum aldı. Şarabın daha da kırmızılaştırdığı dudağını öpmek istemem hiç iyi değildi.

     "Arkadaşın sanırım midesini üşütmüş. Tuvalete giderken pek iyi gözükmüyordu. Çıkabileceğini düşünmüyorum.   Onun dışında  birbirmize bey ya da hanım diyeceğimiz seviyeyi geçmeliyiz küçük kelebek. " Bardağını havaya kaldırıp bana yaklaştırdı.   "Aynı yerlerde takılmamız benim suçum değil."  Bardağımı bardağına yaklaştırıp tokuşturdum.

Islak KelebekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin