1

3 1 0
                                    




Yağmur suyu hızlıca yere bastığım bez ayakkabılarımı sırılsıklam etmişti. İç çamaşırıma kadar ıslanmıştım ama şu an derdim bu değildi. Aniden dönüp arkama tekrar baktım. Koca bir karanlık vardı sadece. Vücudum adrenalinden patlayacak gibiydi. Kalbimin sesi kulaklarıma kadar geliyordu. Sertçe burnumu çektim. Aklım az önce olanları almıyordu. Şok etkisi her yanımı sarmıştı. Sadece yürümem gerektiğini biliyordum.

Yürüdüm.O kadar hızlı yürüyordum ki bacak kaslarımın ağrısını hissedince anlamıştım. Ama duramazdım, durmamalıydım.

Ben de durmadım. Islak ellerimi gayri ihtiyari su içinde kalmış pantolonuma sürdüm. Korkudan ölecek gibiydim. Bir hıçkırık firar etti o an dudaklarımdan. O an, zaten akan yaşlarımı farketmiştim. Sadece yağmur suyuyla akıp gitmesini diliyordum gözyaşlarım gibi, her şeyin.

Sokağın sonuna gelince hiç durmadan sola döndüm. Bir kez daha arkama döndüm. Hâlâ çok karanlıktı etraf. Normal bir günde beni tedirgin edecek bu sokak, bu hava şu an zerre umrumda değildi.

Hem yürümeye hem ağlamaya devam ettim. Nerede olduğumu bilmiyordum. Merakta etmiyordum. Bir saat öncesine kadar çıktığım yerden uzak olduğuma emindim sadece. Sokağın sonuna tekrar geldiğimde bu kez hem hızla sağa döndüm hem de arkama baktım yeniden. O an birine çarptım ve korkuyla birkaç adım attım geriye doğru.

''Kusura bakmayın.'' deyip çarptığım kişiye bakmadan yanından geçtim. Onun bana baktığını hissetsem de oralı olmadım. Ya, ya onlardan biriyse diye geçti aklımdan. O ana kadar beni ürpertmeyen her şey bu düşünceyle içimi titretti. Korkumdan daha da hızlandım.

''Hey!'' diye seslendi az önce yanından geçtiğim kişi. Bir erkek sesiydi kulağıma gelen. Bana seslenmesiyle anında bastırmaya çalıştığım hisler geri geldi. Ne olmuştu, neden bana sesleniyordu? Yoksa beni tanımış mıydı?

Hayır, hayır. Bu olsa bile kendimi ele veremezdim. Hem bu halimle, bu izbe yerde beni bulmalarına imkan yoktu. Ya buldularsa? diye aklım bas bas bağırdı. Durmadım. Duymazdan geldim.

''Kayıp mı oldun?'' diye bağırdı adam ikinci kez. Cevap vermeden yürümeye devam ettim. Sesi bağırır tonda değildi adamın ama ürkmüştüm. Şu an karşıma çıkacak her insandan korkabilecek haldeydim. Bir süre sonra daha da uzaklaşmıştım adamdan. Bu beni az da olsa rahatlattı.

Daha ne kadar mesafe gitmiştim bilmiyorum ama artık bacaklarım iflas etmişti. O kadar çok yürümüştüm ki sahiden bacaklarım tutmuyordu artık. Olduğum yerdeki kaldırıma attım kendimi. Yüzüme yapışmış saçımın bir kenarını kulağımın arkasına bıraktım. Parmaklarım donmuştu. Yüzüm bile daha sıcaktı. Üşüdüğümü o an farkettim. Karşımda boş kalan eski duvara bakıp ağlama isteğimi tuttum. Pişman olmayacaktım. Yalnızca kendime acıyordum.

Ayak parmaklarım öylesine üşümüştü ki ıslak ayakkabım içinde içeri doğru kıvrıldılar. Hava şimdi daha soğuk geliyordu. Adrenalin etkisini azaltmıştı ama aklım tam olarak hâlâ yerinde değildi. Sakin olmam lazımdı ama bu şu an çok zordu.

Derince iç çektim. Tam şu an oturduğum yerde bundan sonra ne yapacağımı düşünmem lazımdı. Üzeri kirli parmaklarımı tekrar ıslak kotuma sildim.

''Burada, bu vaziyette hasta olursun.'' Gelen sesle öylesine irkildim ki hızla yerimden kalkarken bacaklarım tutmadı ve ıslak arnavut kaldırımıyla kaplı zemine düştüm.

Az önce sesini duyduğum adam bana doğru adımlayınca düştüğüm yerde geriledim. Bunu gördüğünde adam başka bir adım atmadı. ''Sakin ol, sana zarar vermem.''

Gövdede Sızlayan ZamanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin