Polly 13

204 11 17
                                    

Onu öpüyordum. O güzel dudaklarını öpüyordum. Hiç bir şeyi düşünmeden yapmıştım bunu ve şimdi ise karşılık vermesini bekliyordum. İlk öpücüğümün böyle fevri bir şekilde olacağını düşünmemiştim. Öpmek bile sayılmazdı, sadece dudaklarının üzerini kendiminkilerle kapayıp, haps etmiştim. Ah, aptalsın Polly. Aptalsın, aptalsın, aptalsın işte... Ne düşünüyordum ben? Hangi akla hizmet böyle bir şeyi yapa bilmiştim. Hala karşılık ala bilecekmiş gibi öpmeye devam ettim. Ağlamak istiyordum. Ondan uzaklaşmak için ayrılacağım zaman belimden tuttu, dudaklarımızın teması kesmişti. Amma şimdi gözleri yüzümü ve ifademi okumak ister gibi beni delip geçiyordum. Kızıp, bağıracağını beklerken, bu kez beni öpmeye başlayan oydu. Yavaş-yavaş ve narince dudaklarını öpüyordu, ona karşılık vermekte zorlansam da, bu anın bitmemesi için kendimi mahv ediyordum. Mahv oluyordum. Yavaş-yavaş ölüyordum. Dudaklarımdan bir şeyler çalmak istermiş gibi öpmeye devam ediyordu. Nefes almaya ihtiyacım vardı, ama beni bırakmıyordu, sanki ikimizde diğerimizi bırakırsak kayb edeceğimizden korkuyorduk. Ayaklarım beni tutamayacak kadar zayıfladığında ellerimi ona doladım, bu bizi daha da yakınlaştırmıştı. Gittikce daha da yakıcı bir şekilde öpüyordu, ama ilk baştakinin aksine ben de aynı şekilde cevap veriyordum. Dudaklarımı ezmekle kalmamış, bundan haz almaya başlamıştı. Nefes almazsam boğulacak gibi olduğumda, saçlarından tutup onu geri çekdim. Sesli bir şekilde nefes aldığım sırada, gözlerim yüzüne takıldığında, kendimin inanamayacağı türden inledim. Sonra ellerimi yanaklarına koyup onu kendime çektim yeniden öpmeye başladım, bu kez çok da zorlamıyorduk, onu yavaşca öpüyordum. Dudaklarımızın temasını kesip, yüzünün her köşesine küçük ıslak öpücükler kondurdum. Beni dartıp uzaklaştırmak ister gibi bir hali vardı. Daha sonra ondan ayrıldığımda anın şokuyla donup kaldım. Kendime gelmeye başladığım ilk anda yüzümü döndüm ve soluklanmaya çalıştım. Yüzüne bakamayacak kadar utanıyordum. Tanrım ben ne yaptım? Gerçekten Kurtü öpmüş olamam değil mi? Kendimi kandırmak isterken dudaklarımdakı yangın ve arkamdan gelen soluklanma sesi bana manie oluyordu. 

-Polly?

Sesinde hala telaşlılık seziliyordu. Yüzümü dönüp hiç bir şey olmamış gibi devam etmeyi o kadar isterdim ki, odama gitmek için yeltendiğimde bileğimden tutup beni kendisine çevirdi. 

Göz-gözeydik. İkimizin de dudakları kurumuştu. Konuşacak kelimemiz bile yoktu. O bana bakıp bir şey anlamaya çalışarken, onun haraketlerini tekrarlıyordum. Anlamsız bir sinkron içindeydik. Bu andan sonra neredeyse aynı kişi olmuş gibi his ediyordum. Gözlerimi çekip, bileğimize indirdim. Zayıf bir şekilde tutuyordu, katiyen acıtmıyordu. Ah, nefes almak için beni zorlayan boğazıma tıkılı hayali şeyi yuttum. Ama nafile, bir yardımının dokunduğunu söyleyemezdim. 

Birden Kurt beni tutup kanapeye oturttu. 

Bir şeyler söyleyecekti, bir şeyler söylemek istiyordu, ama susmaya devam ediyorduk.

-Bak, Polly. Bu yaptığın, bu yaptığımız her bakımdan fazlasıyla yanlıştı. Daha sevmek için çok erken. gelecekte bir gün seveceksin, sevileceksin, ama o kişi ben değilim, ben olamam. Birisini sevdiğinde o kişi sana iyi gelmeli, ben kendime bile iyi gele bilmeyen birisiyim. Polly, şu an senden uzaklaşırsam sana kısa bir müddet zor gelecektir, ama inan, bunu yaptığım için gelecekte şükredeceksin. Eğer buna devam edersek, yarın aynaya baktığında kırık-dökük bir Polly olacak. Ve o kadar narinsin ki, seni tutmaktan bile çekinirim. Düşersen seni tutamam. Daha seni bir yerlere savurup dururum. Ayakların havalanır, Polly. Ama unutma ki, insanlar uçamaz. Çakılırsın yere, mahv olursun. Mahv olmak için çok safsın. 

Konuşamıyorum. Ağzım zincirlenmiş, boğazım denize susamış sahil gibi kurumuştu. Kalbimde hakim olan dalgalar kelimeler şeklinde bedenimi terk edip, isyan etmek yerine göz yaşı şeklinde çeneme akıyordu. Kurt nasıl böyle düşüne bilirdi? Hayatımın sonuna kadar onsuz kalıp kahrolmamı mı istiyordu? Ona bu kadar bağlana bilmişken onsuz mutlu ola bileceğimi hangi cesaretle diline getire bilirdi? Gözlerimi artık beni bırakmış ellerinden direkt olarak onun gözlerine çevirdim. Onun gözleri kendini savuran fırtınlara hakim iken nasıl böyle şeyler düşünüp, dile getire bilirdi? Bunu nasıl düşündün? Sorularımın cevapsız kalması beni deliye döndürürken kendimde hala bula bildiğim incinmiş cesaretimle ağzımı açtım.

"Bunu nasıl aklına getire bildin?"

Soru ağzımdan her ne kadar hazırlansam dahi hazır ola bilmediğim için kesik bir şekilde çıkmıştı. Sona doğru ise boğazıma tıkılı kalmış, mırıltı haline dönmüştü.Anlamaya bilirdi, ama gözleri bariz bir şekilde anladığını itiraf ediyordu. Sorum sorulmasına rağmen hala cevapsız kalmıştı. Bu ise içimde bir yerlerde his edilmesi bile yasaklanmış bir duyguyu ateşliyordu: nefret.

"Cevap vermek bile bu kadar zor" o az önceki kırılmış kız şu an şiddetle titriyip bağırıyordu "Öyle mi, Kurt"

"Evet. Evet, lanet olası. Bu kadar zor. Yüzüne bakmak bile zor benim için. Sana tahammül edemiyorum. Yanımdayken bir ölü gibi his ediyorum. Sen hayatsın, ve ben sana hayran birisiyim sadece. Görüyorsun değil mi, ne kadar zavallı birisi karşına geçmiş. Polly, lütfen kendine iyilik yap ve beni bırak, çünkü şu an bırakmazsan ben senin ellerimden kaymana asla ama asla izin vermem"

Polly - Daddy issuesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin