Ruh Bahçem

2.5K 130 56
                                    

Yeni bir kurgu diyelim. Minific olacak. Üzgün ve içe kapanık kalplere, eşcinselliği hastalık gibi gören ve bununla ilgili ailesinden zorbalık görenlere gelsin bu kurgu.

Seviyorum sizi. İyi okumalar 🌻
***

(Kim Taehyung)

Sokağın bir köşesinde, kaldırımın hemen dibinde tozlanmış bir sedir ağacı misali ayakta durmaya çalışan ve bulunduğu yerde ayrı bir dünyanın ışıltısı olacak kadar güzel duran bir ışık var oldu sanki bir anda. Gözlerim kamaşarak iz kalmış olan avucumun içini yüzüme bastırdım, koyu bir cennet orada parlayıp ve bir anda yok oluyor sandım ilk başta. Bir uğuldama duyulur gibi olduğunda ne dediğini anlamaya çalıştım, çünkü gözümü yoran o ışık bana bakıyordu. El işareti yapıyor ve o devleşen gölge kaldırıma çarpıyorken, "Hey çocuk, gel buraya!" diyordu benden tarafa.

Sesi kibar değildi ve onun tarafından çoğalarak büyüdüğünü sandığım ışıkta bir anda solmuştu. Belki de kaba olmuş olan üslubundan ötürü. Kaşlarımı çatmam ve arka dizlerime vuracak kadar sert koşmam da bu yüzdendi. Halbuki yirmi adımda, bir adım önünde durduğum krem takım elbiseli ve kahve yılan desenli cam çerçeveleri ardından bana bakmak için boynunu aşağı doğru indirmiş olan bu adamın önünde iken bakışları beni ürkütmüştü. Ve ben insanlarla kolayca iletişim kuran biri asla olamadım, bunun yerine yanaklarım kızarırdı.

"Sen yeni misin?" Dedi ancak bununla ilgilenmediğini ve benim konuşmak için acizce açılamayan dudaklarımdan ötürü yanaklarım hemencecikte kızarmıştı. O da cevap almayı ummadığından, elindeki deri kayışlı büyük el valizini bana uzatarak, "Hadi taşı bunları," demişti ve hemen uzattığım elime öylece bırakıvermişti.

Ağırlığından ötürü kaldırıma düşürecek gibi olduğum valizini iki elimin yardımıyla sıkıca tutarken, "Sakın onu yere değdirmeye kalkma, pis olan hiçbir şeyi odama sokmayı sevmem." diye söylenerek evin büyük giriş kapısına doğru ilerledi.

Şimdi fark ettiğim taksici, arabasına binerek uzaklaştı. Armut dilimli taşlar üzerinden, büyük bahçenin girişinde duran güvenlikçi bay Choi'nin o küçük kulübesinden fırlayarak geniş duran ve bana hiçte nazik olmayacak bir biçimde laflar sıralayarak ilerleyen adamın önünde durdu. Belini büktü ve eğdiği başıyla kırk yaşında olan adamın ona saygı göstermesini yarım bir ağız sırıtması ile kabul etti.

Kafamın içinde teoriler hızlı bir şekilde gidip geliyorken, adımlarımı da o sürüyen hıza eşlik etmesi için çabalıyordum. Güçsüz olduğum için daha fazla morarıyor ve dişlerimi sıkıyordum. Ve bay Choi'nin fısıltısını, yeni gelen ziyaretçinin evin büyük bahçenin önünde duran melek kanatlı su heykellerin yanından geçtiğinde duyuyordum.

"Yandık, yine kıyametler kopacak evde."

"N-neden, ne oldu ki?" Deme gafletinde bulundum. Zaten keşke bunu yapmasaymışım dediğim o yoğun yeşil renkli gözleri bana bakınca, hemen başımı eğdim. "Sen işine bak ve acele et. Evin hanımından azar yiyeceksin şimdi Taehyung." Diye uyardı ve hızlı soluk almam, bu evinde içinde üç yıldır annem sayesinde barınıp ayak işleri yapsamda, dikkatli olmam gerektiğini hatırlattım.

Çünkü bir şekilde burada yaşayan Jeon ailesi'nin yedi üyesi sıkıntılı insanlardı. En azından benim açımdan öyleydi. Onlara karşı hızlı cevaplar vermem gerekiyordu ve ben buraya gelmeden önce on altı yıl boyunca babamın yanında, Daegu'da büyümüştüm. Ve babamın bir  alkolik olması, annemin beni yanına almayışı ve lise zamanının ilk yıllarında yaşadığım zorbalık beni sosyal fobisi olan bir insan haline dönüştürmüştü.

ruh bahçemHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin