Bazı aşkların vedası olmaz, Maria'm.

899 62 37
                                    

Son kez iyi okumalar🥀

***

"Beni yüreğinin üzerine bir mühür gibi,
Kolunun üzerine bir mühür gibi yerleştir.
Çünkü sevgi ölüm kadar güçlü,
Tutku ölüler diyarı kadar katıdır.
Alev alev yanar,
Yakıp bitiren ateş gibi."
(Tevrat, Ezg. 8:6)

Günahın suskunluğu gece boyu sürdü. Ölüm yadigar bulduğu canları can evlerinden alırken; gerçek kötülük has yaratıcıdan geldi. Biri anneden bir diğer ise babadandı. İki gencin sevdası ilmek olmuş kaderin suyunda boğulduğunda, Azrail'in sureti; bir anneden ve bir babadan görünür oldu.

Ölüm diyordu insan oğlu, ne dönülmez bir yoldu. Gideni geri vermiyordu, verdiğinide hemen alıyordu toprağın kucağına. Bu öyle bir kucaktı ki, iki genç pareyi yan yana dizmişti. Mezarlarında isimsiz bir hâl. Kimse bilmiyordu. Dünyanın yetimleri ve öksüzleri oradaydı. Oradan geçmişlerdi. Sırası gelmeden sıraya geçirilmişlerdi.

Suskunluk bununla başlıyor. Kimse şanslı doğmuyor. Cehalet derdi aklı olan insan, insanda bulunan hacet olan akıl.

Dindirilmez bir günahın pençesi. Hastalık geçirilmeyen bir kirdi. Bir vebalı gibi görülen muameleydi. Kimse kalbe bakmadı. Kalpte durulan yüreğe bu denli asılsız yaklaşmadı. Acı vardı. Vedasız ölümün acı. Oysa filizlenmiş toprağın altındaki bedenler yaşamaya hasret bırakılarak göçüp gittiler buradan.

Jungkook sabahın erken saatlerinde ayrıldığı evden; ölümü sırtladığını hissede hissede çıktı. Taehyung'un uyuyan huzurlu bedeninde gözlerindeki yarayı da iyileştirmek ister gibi şifa aradı. Utanmadı. Bir erkeği sevmekten, arzulamaktan hiç utanmadı. İlk defa. Çünkü yüreğine sığdırdı yangının ismi Taehyung'tu.

Ama Tanrı'nın acımasız görünen yüzü burada var oldu. İnsanın içindeki kötülüğe uydurdukları kalıbın sebebiyeti de buydu. Kendinden olmayanı dışlamak, yok saymak, ötekileştirmek, zarar vermek; aslında olamadıkları dünyalarında onlara iyi olduklarını ispatlamaya çalıştıkları bir eylem olarak kaldı.

Oysa bıraksalardı, onlar kendi dünyalarında yaşayacaklardı sessiz sessiz. Ama hayır, kötülüğün bir kimliği olmadığı gibi bir vicdanı da yoktu. Ne annenin yüreğinde, ne babanın yüreğinde. Onur diye taşıdıkları mahlasa bir katil olmak bile bundan daha iyi görünen bir sebep olarak kaldı. Kendinlerince Tanrı'ya yakın olduklarını sandı. Oysa bir ömür duyulacak bir vicdan azabıydı.

Bazı aşkların vedası olmazdı. Bazı cümlelerin sonu da olmazdı. Bazı sonlar, gerçek bir sonda olamazdı. Ölüm gerçek bir son diye anlatılıp dursa da.

Şimdi mezarın başında kendilerinden olan bir yadigar. Hangi taraf için göz yaşı dökeceğini bilemezdi. Katiller her yerdeydi. Ama görülen katil sadece kendileriydi. Birbirlerinin kaderindeki kirli cinayet, yine birbirlerinin üzerine atılmıştı. Jimin sağına aldığı Jungkook'un mezarındaki toprağına dokunurken, Taehyung'un mezarına bakıyordu. Orada duran zayıf çocuğun ağlayışını oradan bile duyar gibiydi.

Halbuki o gözleri o çocuğun gülüşünü görmüş idi. Jungkook'un kalbiden güldüğünü gördüğü gibi. İçi kan ağlayana kadar dinmedi gözyaşları oracıkta. Şanslı olduğunu düşündü. Bazen annesiz ve babasız olmanın da iyi bir şey olduğunu anladı. Çünkü her doğuranın anne olmadığı gibi, her eve ekmek getirenin baba olamayacağı gibi. O şanslıydı. Çünkü sevdiği adam hâlen yanındaydı. Ama can dostu, can dostuna yoldaşlık yapmış olduğu arkadaşı çürümeye bırakılmıştı. Sanki bu dünyada bir hatırları kalmamış gibi.

Gözlerini sımsıkı yumdu.

Diyecek çok şeyi vardı. Ama diyemedi. Dili tutuldu. Konuşamadı. Ağzından ağlamak dışında bir şey dökülmüyordu. Her ikisi içinde ağlıyor ve her ikisi içinde sona itilmesine sebep olan dinin yücesine dualar ediyordu Tanrıya.

"Eğer harama gönül düşüren bir kalp yarattıysan, onları cezadan tâbi tut. Çünkü onlar senin eserin. Senin günahkarın ve senin kulların. Sen en büyük merhamet edensin. Sen kalplerinde eksik kalanla mükafatlandır ve geriye kalan bizleri bağışla. Çünkü yüreğimizdeki yangın ancak sen bizi ölümle sonlandırdığında sönecek."

Jimin, her ikisinin de arasına evdeki bahçeden kökleyipte getirdiği gülleri, Maria'yı dikmeye başladı. Bununla her daim birbirlerine bağlı olacaklarına inandı. Ölseler bile yan yanalardı. Ölseler bile geriye bıraktıkları izleri devam edecekti. Aşklarını sindirdiği bu gül tanelerini onlar için hep capcanlı tutacaktı. Ve her bahar yerini tekrardan iri gül yapraklarına bıraktığında, Jimin onların ölümün kollarında bile iyi olduğuna inanmaya devam edecekti.

Ve ayrılık vakti geldiğinde, onları baş başa bıraktı.

Artık mutlu olun dedi. Kimse sizi bir daha canınızı yakamayacak dedi. Bir daha kimse sizi bu dünyanın sahteliğiyle tekrardan öldüremeyecekti.

***

"Bir gül uzatırdı çocuklardan biri bana Maria. Ellerimden güle yalnızlık batardı, şimdi ölümün ellerinden bana onun sevgisi uzanır. Ama sen yine de benim mezarımda onun adıyla seslen. Ben yine olduğum yerden kalkar, ona sarılırım."

***

SON

Bazı aşkların vedası olmadığı gibi, ölümün zamanı da belli olmazdı. Ki ölümün sebebiyeti sadece sizin aynı olmamanız.
Kim olursanız olun; kimi seviyor olursanız olun, sizi asla öldüremeyecekler. Size hasta diyenler sizin sadece katiliniz olacaklar. Sizin sonunuz değil.
Dilerim ki; bu kalplere inen katillik son bulur.
Bunun bir günah değil, bir varoluş olduğunu anlarlar.
Hoşçakalın.

🥀🥀🥀
-Feulover-

ruh bahçemHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin