only love can hurt like this

894 52 12
                                    

Küçük sıcak kasabamızın güneşli, sıcak ve coşkulu sabahlarından biriydi. Sabahın köründe kalkmaya alışmış bedenim kendiliğinden havalanırken kollarımı kaldırıp oturduğum yerde sağa sola dönerek esnedim ve huzur dolu günüme başlamak için ayaklanarak banyoya ilerledim diyeceğimi sanmıştınız, değil mi? Hayır. Böyle ütopik hayatlar gülünç gelirdi lakin bir tanesine sahip olsam şikayet etmezdim sanırım.

Benim günüm o gittiğinden beri, sabahlara kadar şekilden şekle girdiğim yatağımdan gözüme gece boyunca bir damla uyku girmemiş olarak kalkıp kararan gözlerimle gıcırdayan soğuk parkeleri adımlayıp banyoyu bulmaya çalışarak başlardı.

Ayaklarım ezbere bildiği yolu giderken vücudum parmaklarımdan beyin loblarıma kadar ağrıdığını haykırarak yüzüme vuruyordu. Annem, babam ve büyükannem her sabah erkenden tarlaya gittiği için evde yine hiç kimse yoktu, ya da belki ben ve hayaletlerim dışında hiç kimse.

İki insanın zor sığacağı banyoda aynanın karşısına geçerek her geçen gün çöken göz altlarıma baktım ilk önce, sonra saçlarıma kaydı gözlerim. En son onunlayken boyamıştık, çoktan dibi gelmişti. Ellerim mavi tutamlara giderken gözlerim doldu tekrardan. Şaşırtmadığından gözlerimi elimin tersiyle silip yüzümü yıkadım. Bitap haldeydim yüzümün etrafında garip şeyler türemişti bakımıma özen göstermiyor ve düzgün beslenmiyordum, iki yılda yetmiş beşten elli sekize düşmüştüm.

Neden bu denli çöktüğümü merak ediyorsun, değil mi? Yanılmıyorum.

O zamanları hatırlamak hiç hoşuma gitmese de kısa bir özet geçebilirim.
Senin için her şeyin en başından başlayacağım: Hwang Hyunjin'in  yaz tatili sebebiyle baharda ailesinin yanına kasabaya dönmesi.

bye bye, baby blue | hyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin