atlantis

148 25 32
                                    

Uyku mahmurluğuyla yüzümde gezinen parmakların sahibini buğulu gözlerimle seçmeye çalıştım. "Çökmüş resmen, yüzündeki kemikler hiç bu kadar belli değildi." Sıkıntıyla konuştu hala kim olduğunu anlayamadığım kişi. "Sana böyle bir plan uygulamaman gerektiğini söylemiştim. Ben ikinizin de arkadaşıyım, beni arada bırakıyorsun Hyunjin."

Ne? Hyunjin mi?

Gözlerimi duyduğum isimle elimden geldiğince hızlı açıp yatağımda yavaşça doğruldum. Yatağımın kenarına oturmuş dikkatle yüzümü inceliyordu. "Günaydın" gözlerimi kırpıştırdım buradaydı, gitmemişti. Gözlerim son bir aydır alışkın olduğu gibi dolmaya başlayınca Hyunjin elini enseme atarak başımı göğsüne gömdü burası benimdi, benim güvenli yerim burasıydı.

Ellerimi sırtına atıp hıçkırıklarım arasında tişörtünü sıktım "Niye gittin benden? Niye konuşmadın hiç benimle? Beni yüzüstü bıraktın. Hani hep yanımda olacaktın?"

Başımı göğsünden kaldırıp yüzüne bakmaya çalıştım "Bebeğim, çok üzgünüm çok özür dilerim"

"Ben kaçıyorum, görüşürüz Jeongin" Felix ikimizi yalnız bırakmak için odadan çıkıp arkasından kapıyı kapatmıştı, hoş Felix'in odada olması hiçbir şeyi değiştirmezdi, gözüm Hyunjinden başkasını hiçbir zaman görmedi çünkü. Yüzüne, gözlerine kenetlendiğim zaman onun dışındaki her şey bulanıklaşıyor gibiydi, hayatım sadece o oluyordu, bağımlısı olmuştum karşımda yüzlerimizin arasında santimler kalan güzel yüzlü çocuğun.

"Neden benimle konuşmadın? Sadece benimle konuşmadın Hyunjin, neden benimle konuşmadın?" Sırtındaki ellerimden birini boynundan yanağına doğru çıkardım. "Her şeyi daha da zorlaştırıyorsun Jeongin, benim için her şeyi daha da imkansız hale getiriyorsun delirtiyorsun beni." Baş parmaklarıyla gözlerimi silip göz altlarıma dokundu "Çökmüşsün ama, niye böyle davranıyorsun kendine, hayat benden mi ibaret Jeongin?"

Dedikleriyle dudaklarım şokla aralandı "Benim hayatım sensin. Sen olmayınca nasıl devam edebilirim hayatıma? Nasıl geri dönebilirim hayatıma, sen yoksun ki?" Arkası kesilmeyen gözyaşlarımı usanmadan siliyor, her sildiğinde gözaltlarıma daha çok dokunuyordu.

"İstemez misin Hyunjin, beni tekrar hayata döndürmeyi?"

"Jeongin, tabii ki isterim nasıl soru bu?"

"Beni öptüğünde hayata dönecekmişim, öyle dediler bana."

Sınanırmış gibi gülümseyip burnunu burnuma sürttü "hiçbir şey değişmemiş sende iki ayda, bi' iki ay daha mı bıraksam seni?" Anında yüzüm düşmüştü, hala hiçbir şey açıklamamıştı üstüne ayrılmak istiyor gibi ama benim yüzümden ayrılamıyormuş gibi konuşuyordu.

"Açık konuş benimle. Ayrılalım mı istiyorsun?" Sesim sonlara doğru tekrar kısılınca çok acıdım kendime nasıl da küçük düşmüştüm, bebek gibi ağlıyordum karşısında beni bırakmaması için. "Lütfen ağlama. Denedim bu iki ay boyunca, seni bırakmayı denedim birkaç sebepten ötürü, yapamadım görüyorsun, yine kapına geldim yine kollarındayım."

"Niye bırakmayı denedin bir şey mi yaptım istemeden? Kalbini mi kırdım? Hyunjin niye beni kendinden ayrı bıraktın, ben öldüm sen yokken. Parmaklarının gezindiği yerler cayır cayır yandı özleminle." Eli kolumda gezindi bir süre, dokunduğu yer elektrik çarpmış gibi uyuşuyordu.

"Dudakların da yandı mı?" Dedi sırıtarak, başımı salladım. "Çok kötü yandı hem de."

Kolumdaki elini çeneme yerleştirip yüzüne doğru kaldırarak baş parmağıyla alt dudağımı okşadı "Çok yandı demek?" Yarı açık gözlerimle başımı salladım usulca, kalbim göğüs kafesimi yırtacak gibi hızlı atıyordu Hyunjin'in duyabileceğini bile düşünmüştüm.

Dudaklarını dudaklarıma sürtüp baş parmağıyla dudaklarımı aralayarak öpmeye başladı. Yavaştı, çok yavaştı ama bundan şikayetçi değildim. Özlem giderir gibi öpüyordu o da özlemişti sanki beni.

bye bye, baby blue | hyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin