e

101 15 14
                                    

Yürüdüğümüz ıssız sokak seni anımsatıyor bana. Mutfak camından zorla da olsa görebildiğimiz deniz, her başımızı kaldırışımız da gözlerimizi karşılayan gökyüzü ve mavi çiçekler. Mavinin her tonu, tüm sıcaklığıyla beraber tekrar seni hissettiriyor bana. Oysa yalnızca iki, bilemedin üç adım arkamdasın.

Artık yanımda yürümüyorsun; el ele tutuşmak yoruyor seni belli ki. Belki beni sevmek, güzel hislerimi hissetmekte yoruyordur seni. Sen çok yorgunsun, Felix. Bir sonraki baharı heyecanla bekleyemiyorsun bile.

"Yanında yürümek istiyorum." Diye mırıldanıyorsun. Seni duymayacağımı düşündüğünden dolayı bu kadar rahat konuştuğunu anlamak zor olmuyor benim için. Sana bunun nedenini sormak istiyorum: O hâlde neden gelmiyorsun yanıma?

"Hyunjin," o kadar paramparça çıkıyor ki sesin, yanaklarımın ıslanmamasına imkân yok. "Senin için çok fazla kusurlu değil miyim?"

Bir süre susuyorsun, seni duyduğumu anlıyorsun pek tabii. Ama devam ediyorsun aldırış etmeden: "Yanında yürümeden ölmek istemiyorum.

Ama bunun için fazla kusurlu değil miyim?"

Sana dönmeden, bir elimi arkama doğru uzatıyorum tutman için. Parmakların, avuç içime değiyor ama tutmuyorsun elimi. "Mavi çiçeğim," diyorum buna karşı. "Aşk, tüm kusurlara rağmen sevmek değil midir zaten?"

Omzumun üstünden sana bakıyorum; mavi saçların esen soğuk meltemler yüzünden uçuşurken, çiçek kelimesinin yanına ne kadar az kaldığını fark ediyorum. Sorun etmiyorum. Çünkü mavi çiçek, arzu, aşk ve ilham anlamlarını taşır.

Elimi tutuyorsun cümlemi işittikten birkaç saniye sonra. Ama hâlâ iki-üç adım arkamdan yürüyorsun. Gülümsüyorum yine de. Yorgun olmana rağmen benim için bir şeyler yapmaya çalışıyorsun çünkü.

"Birçok şeyin farklı olmasını isterdim." Kulaklarımı dolduran o sesin tekrar susturuyor kafamın içindekilerini. Yalnızca seni, cümlelerini düşünmek için. "Sorgulama nedenini."





everything is blue and uHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin