Sabır Taşı

87 12 0
                                    

Merhaba yeni ve biraz üzücü bir bölümle geldim size :) Umarım bu bölümü beğenirsiniz lütfen yorum yapmayı unutmayın sizleri çok seviyorum.

***

Hiç tanımadığınız bir insanın yanında kendinizi mutlu ve huzurlu hissede bilir miydiniz? Ben hissediyordum aslında en çok tanımadığımız insanların yanında mutlu olmalıydık çünkü tanımadığımız bir insana karşı bir derdimiz olamazdı onunla istediğin her şeyi utanmadan konuşabilirdin sonuçta onu bir daha görmeyecektin öyle değil mi? Yaklaşık dört saate yakındır Yılmazla birlikte rezidansın tepesinde oturuyorduk.

İlk başta biraz anlatıp anlatmamak arasında kalsam da çok fazla açık vermeden bazı şeylerden bahsetmiştim. Bugün annemin bir çok kuralını çiğnemiştim diyetimi bozmuştum, akşam yemeğine gitmemiştim, telefonumu kapatmıştım, kafama eseni yapıyordum, bir dost edindim ve samimiyet kurup hayatımın birazını anlattım. Annem görse kesin beni buradan aşağıya atmıştı aslında Yılmaza kalsa anneler böyle değil anneler çocuklarını düşünürdü ama her anne mükemmel değildi.

"Senin annen öyle birisi olduğu için sende öyle düşünüyorsun."diye mırıldandım. "Cennet annelerin ayakları altındadır doğru ama bazı anneler cehennemin tam üzerine duruyor."

"Asi bak o-"

"Yinede o senin annen dersen bir daha yemin ederim kafanı patlatırım senin evet annem ama tek uzvu beni doğurmuş olmak gerçi elinde olsa kesin taşıyıcı bir anne bulurmuş."göz devirdim ve kollarımı göğsümde bağladım. "Annemin karnında beni taşıdığı dokuz aylık hakkı yıllar boyu gördüğüm eziyetle ödediğimi düşünüyorum şahsen."güldü.

"Sen öyle diyorsan öyledir."

"Benim annem ben ilk doğduğumda sarılık olmuşum diye benden tiksinip beni emzirmek istemeyen bir kadındı babaannem beni biberonla beslermiş iyileşene kadar da beslemiş sonra Allah razı olsun bir altı ay emzirmiş. Gerisini de mamayla yemekle gitmişim göğüsleri sarkacak diye aklı çıkarmış beni emzirecekken tabi sürekli vücudunu bozduğumu söyler yüzüme vurur belki de bu yüzden takıktır bu kadar vücuduma."diye mırıldandım.

"Olabilir herkesin manyak bir tarafı vardır."dedi Yılmaz bana ait biralardan birini kafasına dikerken.

"Hep benden konuşuyoruz biraz da sen söyle mesleğin ne mesela kimsin necisin sıkılıyorum artık."bira şişesini kafama diktiğimde aşağıya bakarken derince iç çekti ve konuştu.

"Orta gelirli bir aileden geliyorum baba mesleğinden gidiyorum gassalım."dediğinde bütün bira nefes boruma kaçmıştı art arda öksürmeye başladığımda sırtıma vurmaya başladı. Kendimi toparlaya bildiğimde derin derin birkaç nefes çektim içime ve Yılmaza döndüm.

"Gerçekten ölü mü yıkıyorsun?"kafasını salladı.

"Niye şaşırdın bu kadar?"omuz silktim.

"Ne bileyim senin gibi yakışıklı, güçlü duran bir adam daha çok avukat gibi bir şeysindir diye düşünmüştüm sanırım gassallık aklıma gelecek en son şey bile değildi."hafifçe güldüm. "Hiç korkmuyor musun?"

"Yoo alışmışım yani ilk başladığında biraz huylandığın irkildiğin oluyor ama zamanla alışıyorsun artık hiçbir şey seni etkilememeye başlıyor. Ayrıca insanın ölüsünden değil dirisinden korkman gerekir ölmüş biri sana bir şey yapamaz neticede."omuz silktim.

Gülümsedim çantamdan telefonumu çıkarttığımda ne zamandır kapalı olan telefonumu açmıştım. Art arda bir sürü çağrı düşerken dudaklarımı ısırmıştım. Eve dönmek istemiyordum muhtemelen yaptığım her şeyden haberdar olmuşlardı şimdi eve gitmek ölüm fermanımı imzalamakla aynı şeydi. İnsan kendi evine gitmekten korkar mıydı? Ben deli gibi korkuyordum. Bakışlarım telefon üzerinde gidip gelirken elimdeki telefonu sıktım elimdeki telefon titremeye başladığında yerimde irkildim.

SINIRLARI AŞMAK +18 (ASKIDA GEÇİCİ OLARAK)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin