O kadar fazla yorgundum ki Gizem'in sesini duyuyordum ama gözlerimi açamıyor yerimden kalkıp yanlarına gidemiyordum. Sadece kulak kabartmaya devam ettim.
Rüzgar'dı bu kez konuşan."Müsait değilim diyorum Gizem, daha sonra görüşelim."
"Neden? özlemedin mi beni?"
Bir öpücük sesi duydum.
"Gizem dedim!"
"Kim var evde, birisi mi var? Çekil bakacağım!"
"Yok kimse!"
"Niye almıyorsun o zaman beni içeri çek şu kolunu!"
Bir ses duydum ama anlayamadım."Bir haftadır görüşmüyorsun benimle sebepsiz?"
"Gizem!" Sesi kendine mukayyet olmak ister gibi çıkıyordu.
"Şimdi buradan siktirip gidiyor musun yoksa seni bir orospu gibi yaka paça atmamı mı istiyorsun?"
Sanki az önce uykusuzluktan geberecek derecede olan ben değilmişim gibi yerimden kalktım ve yanlarına gitmek için hızlı adımlarla odadan çıktım.
"Ne?" Dedi Gizem, sesi ağlamaklı çıkıyordu.
"Bu mudur yani bir orospu muyum senin gözünde?"
"Öylesin!"
Gizem'in gözleri gözlerimi buldu.
"Bu da yeni orospun mu o zaman?" Deyip eliyle beni gösterdi.
Rüzgar arkasını dönüp bana baktı. Gizem bir adım atacağı sırada kolundan tutup bir hışımda hiç de centilmence olmayacak bir şekilde dışarı çıkarttı ve kapıyı sert bir şekilde yüzüme kapattı.
Ne olduğunu anlamak istemedim. Rüzgar takıldıktan sonra işi bitince kadınlara böyle mi davranıyordu?
Ayaklarım, vücudumu sanki taşıyamazcasına olduğum yere çöktüm.
Biraz zaman geçti ne kadar geçtiğini ben de anlamadım ama kapı açıldı. Birisi yanıma gelip elimi tuttu. Rüzgar'dı bu.
"İyi misin özür dilerim öyle bir anı yaşamanı istemezdim."
"Sen!" Dedim."Bir kadın hakkında nasıl böyle konuşabiliyorsun?" Yerimden sinirle kalktım. "Nasıl böyle çirkin ithamlar yapabiliyorsun ya?!"
"Yanlış anladın." Dedi benimle birlikte kalkıp.
"Neyi yanlış anladım neyi?"
"Anlamadı laftan!" Bu sefer sesi kendine mukayyet olamıyordu. Bu kadar çıkışmasını beklememiştim.
Korkuyla bir adım geri gittim. "Bağırma bana!" Dedim bağırarak.
Bir adım da o atıp aramızdaki boşluğu tamamlamış beni kollarımdan tutmuştu.
"Dokunma." Kolumu silkelemeye çalıştım. "Bırak manyak herif!"
"Tamam." Dedi kendini dizginlemeye çalışıyordu. Kolumu bırakır bırakmaz tokat atacaktım.
Öyle de yaptı, kolumu bıraktı ve ben tam elimi kaldıracağım sırada kolumu tuttu "Sakın!" Büyük bir sinirle söylemişti bunu. "Ben senin o altına yattığın heriflere benzemem, bana hiç kimse vuramaz!" Dedi.
Nolmuştu buna birden böyle? O tanıştığım Rüzgar'la uzaktan yakından alakası yoktu. Gözlerim dolmuştu.
Ne dediğinin farkına varmış olacak ki "Özür dilerim Hilal, ben sadece ona sinirlendim." Gözümden bir damla yaş düştü. "Ağlama, özür dilerim!"
"Sen!" Birkaç adım atıp ondan uzaklaştım. Boşluğundan faydalanmıştım. "Sakın bir daha bana dokunma." Arkamdan geliyordu. Bu sefer koşturdum ve ayakkabılarımı giymeden dışarı çıktım.
"Hilal! Buraya gel!" O kadar hızlı koşuyordum ki bacaklarım acımıştı.
Aslında istese beni yakalayabilirdi. Arkama dönüp baktığımda durduğunu gördüm.
Neden gelmiyordu peşimden? "Siktir! Eşyalarımın hepsi orada telefonum bile yok yanımda.
Gideceğim de nereye gideceğim? Ondan uzaklaştığıma emin olduktan sonra durdum ve ellerimi dizime koyarak soluklanmaya çalıştım.
Bizim eve gitmeliydim en fazla beş dakikamı alırdı. Yavaş adımlarla yürümeye başladım. Mert'e anlatırdım ve o bana yardım ederdi diye düşündüm.
Sonra yanımda bir arabanın sesini duydum. Dönüp baktığımda, Rüzgar olduğunu fark ettim.
Tekrar koşmaya başladım. Koşuyordum fakat Rüzgar arabadan çıkmış beni kolumdan tutmuştu.
"Beni dinlemeden hiçbir yere gidemezsin Hilal! Sadece dinle beni!"
"Eve gideceğim."
"Senin evin benim olduğum yer." Dedi koluma bir iğnenin battığını hissettim ve kendimi Rüzgar'ın kollarına bıraktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BUZ VE KAR (+18)
Romance"Çok mu istiyor canın sevişmek?" diye sordu. Ateşle su gibi değildi onunla bir bütün olmak. Buz ve kar gibiydi, canlı kalabilmek için birbirimize muhtaçtık. Başım zevkten kalkarken, gözlerim kapanıyor, parmaklarım karıncalanıyor, vücudum ona teslim...