(Okurken müziği açarsanız sevinirim)
Birde şuraya kitaba başlama tarihinizi alayımmm🙃
🌲
Bilinmezlik en kötü ihtimallerden daha acı vericiydi.
~Dostoyevski
Sen hiç bir bilinmezliğin içinde kayboldun mu dostum? Sonunu bilmediğin hatta belki nasıl başladığını dahi bilmediğin bir maceranın içinde savrulmadın mı oradan oraya? Ben çok defa kayboldum, savruldum. Biliyorum sende kayboldun. Sende oradan oraya öylece savruldun. Neyi nasıl yapacağımızı bilmediğimiz günlerde kayıp değil miydik biz? Şu üzerine bastığımız, havasını içimize çektiğimiz Dünya'da bile bizim içimizde birbirine dolanıp kördüğüm olan ipler bir bilinmezlik değil miydi? En başından beri kayıp geldiğimiz yeryüzünden kayıp olarak giden bizler değil miydik?
İnan bana dostum kayıptık, insanın içindeki bilinmezliğin yanında dünyanın belirsizliği bile çok bilinmeyenli denklem gibi kalırken biz hep kayıptık... Sakın bana kaybolmadım deme. Kayboldun,hemde birden fazla kez...
Şimdi tüm kayboluşlarına inat tekrar, yine ve yeniden benimle birlikte kaybolmaya hazır mısın dostum?
Haydi, bir kez daha kaybolalım...
Rüzgar, yeryüzünün çeşitli yerlerine yağan yağmur damlalarını yine yeryüzünün çeşitli yerlerine savura savura atarken ormanın içinde yerde üstüm başım çamura bulanmış bir şekilde yavaş yavaş kendime geliyordum.
Başımda inanılmaz bir ağrı hükmünü sürerken yağan yağmurun iri damlaları yüzümü siper alıp beni gerçekliğe ulaştırmak istercesine düşüyordu sanki. Üzerimden koskoca bir tır geçmiş gibi hissediyordum. Göz kapaklarımı açmak için haddinden fazla efor sarf ederken sonunda aralanan kirpiklerimin arasından blurlu olarak gözüken, gökyüzünü delercesine uzanan ağaçlar ormanda olduğumu açıkça belirtiyordu. Kurumuş yaprak dallarının arasındaki hafif aralıklardan kapkara olmuş bulutları görebiliyodum. Fırtına kopuyor, şimşek çakıyor ve gök gürültüsü sesleri kulağıma sanki eski bir gramafondan çıkan cızırtılı, anlaşılmayan ama büyüleyen bir şarkının notaları gibi uğuldayarak geliyordu.
İçimin daraldığını hissediyordum. Derin bir nefes alıp ciğerlerimi serin hava ile şenlendirdiğimde göğüs kafesimde oluşan acı, bulanık gören gözlerimin dolmasına sebebiyet verdi. Nefes almak bile büyük bir külfetti şu an. Acının hafiflemesini beklerken bu ormana nasıl geldiğimi bilmeden bir şeylere anlam vermeye çalışıyordum. Aklımda beliren en bariz soru şu an için buraya nasıl geldiğim ve burada ne yapıyor olduğum sorusuydu.
Ağzımı aralayıp çatlayan dudaklarımın üzerine biriken üç beş damlayı yalayarak dilimi ve damağımı nemlendirmek istedim. Gerçi pek fayda etmemişti. Uyuşmuş olan bedenimi hareket ettirip yattığım yerden kalkmaya yeltendiğimde sadece göğsümü değil tüm vücudumu kucaklayan acı ve kasılma ile duraksadım. Baş ağrımın yanına eklenen baş dönmesi işimi daha da zorlaştırırken artık ne kadar süredir yattığımı bilmediğim bu yerden kalkıp kemiklerime işleyen soğuktan ve yağan yağmurdan korunmak için harekete geçmem lazımdı.
Yağmur damlaları daha şiddetli ve beni dövercesine yağarken başım dönse de, kaburgalarım ağrısa da kısacası her ne olursa olsa da kalkacaktım. Göğüs kafesimdeki baskıya inat derin bir nefes aldım. Kendimi doğrulmaya hazırlarken ellerimi sonbahar nedeniyle dökülmüş ve çamura bulanmış yaprakların üzerine konumlandırıp destekledim. İçimden üçe kadar saymaya başladım.
![](https://img.wattpad.com/cover/205146962-288-k56535.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kayıp 00.00
Mystery / Thriller"Kaç!" Kafamın içinde yankılanan ses bana dur durak bilmeden bu üç harften oluşan kelimeyi söylüyor. Neyden, ne için kaçıyorum? Kafamın içinde yer edinen bu ses neden beni ürkütüyor? "Kaç!" Bu kelime neden beni eyleme sürüklemek istiyor? Deliriyor m...