İstersen spor programımı sana gönderebilirim.

121 11 6
                                    

(Lana Del Rey - Dark Paradise )

İyi okumalar ❤️

Hoseok

Gün doğmuş, ben bu yakıcı sıcakta bir nebze olsun serinlemek adına elimdeki soğuk içeceği yudumlarken kafeteryanın en köşesindeki masasında oturuyordum. Ama bu sefer doğan gün her zamankinden farklıydı.

Kafeteryanın açık camlarından gelen esinti buraya gelmeden önce yıkamış olduğum yüzüme ve boynuma çarpıyor, bu kalabalıkta biraz daha rahatlamama sebep oluyordu.

Yaşanan olaydan sonra geriye gitmiş olduğumuz üç senenin ardından ilk defa bu yeni doğan gün beni dinç ve güçlü hissettirmişti.

Yaptığım büyünün bende oluşturduğu sorumluluk Jungkook ve Yoongi'nin hatta Taehyung ve Jimin'in de yüzüne bakarken utanmama sebep olmuş, karşılarına geçip ben sizin kaderlerinizle oynadım dememek için kendimi çok fazla engellemiştim.

Bugün öncekilerden farklı olarak üzerimdeki endişe ve telaş gitmiş, yerine delice bir cesaret hissi gelmişti.

Başımı hafifçe çevirerek yuvarlak masada yanımda oturan Jungkook ve sevgilisi sigma İsabella arasında gözlerimi gezdirdim.

İkisi de hallerinden gayet memnun gözüküyorlar, İsabella başını Jungkook'un omzuna yaslamış kitabını okurken Jungkook sol kolunu sevgilisinin omzuna atmış saçlarıyla oynuyor, sağ eliyle de telefonuyla ilgileniyordu.

Jungkook'a aklımdaki soruyu sormak adına açılan ağzım hızla geri kapanmış, ve kafamda aynı hızla kafeteryanın girişine kaymıştı.

Taehyung'un adeta ben sigmayım diye bağıran feromonları dikkatleri üzerine çekerken kafeteryanın girişinde adımları duraksamıştı.

Etrafı tarayan bakışları beni bulduğu anda adımları bulunduğumuz masaya doğru yönelmiş, bize doğru gelirken ise tanıdığı kişilere gülümseyerek selam vermeyi es geçmemişti.

O kadar güzeldi ki. Giydiği kırmızı crop, siyah pantolonu ve onu tamamlayan beyaz askıları, siyah spor ayakkabıları.

Ve en önemlisi doğuştan mor olan saçları. Jungkook'un ruh eşini bulduğunda parlayan mor gözlerinin tonunda olan mor saçları...

Kendinden önce gelen feromonları Jungkook'un telefonunda olan dikkatini Taehyung'a vermesini sağlamış, Taehyung hiçbir şey söylemeden masamıza oturduğunda da bakmaya devam etmişti.

"Hoseok ya ne kadar yorulduğum hakkında bir fikrin var mı acaba?"

Taehyung'un sitemli sesi gülümsememe sebep olurken gözlerim kaşlarını çatmış Taehyung'a bakan İsabella'da gezinmişti.

"Abartma Tae." Demiştim getirdiği fotokopileri incelerken. "Sadece on dakika fazla yürüdün."

"Hah! Senin zaten bizim binada dersin yok mu Hoseok? Tutturdun buraya gel diye."

Tae'nin küçük bir çocuk gibi huysuzlanması bende onu daha çok koruma isteği uyandırıyor, bir an önce onu Jungkook ile tanıştırmak ve gerçekten ruh eşi olup olmadıklarını öğrenmek istiyordum.

Daha doğrusu bir büyücü olarak gerçek ruh eşleri olduklarını içten içe biliyordum ama yaşanan olaylar aralarındaki bağa ne derece zarar verdi görmek istiyordum.

Tek korkum aralarındaki bağın tamamen kaybolmuş olmasıydı.

"Bu arada tanıştırayım bu Taehyung." Demiştim bir yandan da Jungkook'un tepkisini ölçerken. "Taehyung bu da Jungkook."

"Memnun oldum."

Taehyung'un küçük bir tebessümle kurduğu cümleye Jungkook başını sallayarak cevap vermiş, gözlerini Taehyung'un üzerinde tutmaya devam etmişti.

Sillage ▪️Taekook▪️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin