Umudunu yitirenlere |

76 11 24
                                    

Bölüm şarkısı - Atlantis

Umudunu yitirenlere

Hava güneşliydi yine, Jungkook'un beni terk ettiği yere gelmiştim. Düşünüyordum, gözlerim dolmuş kalbime bir ağırlık çökmüştü. Jungkook'un beni bıraktığı bu yere ruhum sanki zincirle bağlanmıştı.

Ağlıyordum, Jungkook'un beni artık sevmemesi yüreğime kapanmayacak derin bir yara açıyordu. Belki en başından beri beni hiç sevmemişti?

Ellime birkaç papatya aldım. Birini kulağımın üstüne taktım. Diğerleriyle seviyor sevmiyor yaptım. İki defa denememe rağmen sevmiyor çıktı.

Gerçeği papatyalar bile biliyorken ben kabullenememiştim.

Sinirlenmiştim. Ellimde kalan papatyanın gövdesini yere atıp ezmeye başladım. Bir süre sonra bu sinir geçti yeniden ağlamaya başladım. Tanrı'm ne oluyordu bana neden bu kadar çok ağlıyordum. Sana karşı çıktığım için mi bana bunları yapıyorsun. Oysa ki sevmeyi emreden sen değil miydin?

Ucube'nin tekiyim. Jungkook sanki hiç bırakmayacakmış gibi sevdim. Onu kendimden bile çok sevmiştim. Peki ya şimdi? Hayatımın ana merkezine koyduğum Jeon Jungkook Tarafından terk edilince boşluğa düştüm. Jungkook olmadan ben kimdim ki?

"Kalk yerden kıyafet'in çamur olmuş." Duyduğum Jimin'in sesiyle gerime dönüp baktım. "Sorun değil benim için." Yanıma birkaç adım atıp geldi. "Annenden azar işiteceğini biliyorsun değil mi?"
Haklıydı. "Biliyorum ama umrumda değil şuan."

Yanıma o da oturdu. Onun da kıyafetleri çamur olucaktı.

"Yine meşur yerine gelmişsin."
dedi. Jimin ne zaman beni bulamasa burada olacağımı bilip buraya gelirdi.

"Öyle, sonbahar yaklaşıyor. Bu çiçeklerin hepsi yeniden solacak."

"Üzgün duruyorsun, Taehyung."

"Yok birşey Jimin, sen bizim eve geç bende geleceğim yarım saate, birazcık tek kalmaya ihtiyacım var." Başını sallayıp kalkıp arkasına dönerek gitti. Her zaman böyleydi Jimin, herkesi anlayışla karşılardı.

Hafif bir rüzgar esti. Yere koydum başımı, çimenler de uzanıyordum şuan, kulaklığımı çıkarıp uzun zamandır en sevdiğim şarkıyı açtım.

"I can't save us.
My Atlantis, we fall."

Jungkook'dan nefret etmek istedim. Küçüğümden nefret etmek istedim. Ama edemedim, her zerresini, her hatasını, her kusurunu sevdiğim bir insandan nasıl nefret edebilirdim ki?

Hava kararmaya başlamıştı. Gitmek için ayağa kalkarken aklıma bir anda birşey geldi, bu fikirle koşarak markete gidip bir kağıt, yapıştırıcı, zarf ve kalem alıp tekrardan döndüm.

Jungkook'un beni terk ettiği yerin tepesinde yaşlı bir ağaç vardı. Bazen insanlar gerçek olmasını dilediği şeyleri oraya asardı. Ben öyle yapmayacaktım.

Aklıma gelen fikir, her bu tepeye geldiğimde bir mektup bırakacaktım. Zarf diğerlerinden daha ayrı olsun diye üstüne yapıştırıcıyla bir papatya yerleştirdim.

Mektubu yazmayı bitirdikten sonra ağaca bağlayıp eve doğru yol aldım.

Bu mektubu niye mi yazıyordum? Belki benden sonra bir genç merak edip tesadüf üzerine mektubu açıp benim her satırına kalbimi bıraktığım mektubumu okuyup, benim düştüğüm hataya düşmezdi.

Ben yaptım bir başkası yapmasın mantığı yani..

Eve gelince Jimin'le biraz oyalandık. Ardından o geç oldu diyip evine gitti. Bende odama geçtim. Sağ kısmımda kalan camın önünde ki vazoda ki çiçeklere baktım.

Evimiz zemin katdaydı. Ve ben camımı açık unutmuştum.

Çiçeklerin içerisinde yeni koparıldığı belli olan kırmızı bir gül fark ettim. Kim koymuştu ki, ardından ellime alıp çöpe attım.

Büyük ihtimalle yoldan geçen birisi benim solmuş çiçeklerimi görüp üzülüp koymuştu. Yatağıma geçip derin bir uykuya yattım.

Buraya kadar sizce nasıl gidiyor fic?

Umarım beğenmişsinizdir.

Geride bırakılanlara | Taekook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin