Prenses Mary
"Bugün gerçekten de ürpertici bir hava yok mu Anna?" diyerek pencereden dışarıyı süzüyordum.
"Öyle efendim, Gök Saray bugün acımasız." diyerek saçlarımı yapmaya devam etti.
"Şu balo ya da benim tabirimle eziyet toplantısına gitmeyi hiç istemiyorum. Herkes süslü püslü birbirine hava atmaya uğraşıyor. Aşırı politik ortam ve sıkıcı demiş miydim?"
Aynadan Anna'ya baktığımda bıyık altından gülüyordu benim bu hallerime. Çocukluğumdan beri benim her şeyimle ilgilenirdi Anna. Annem onu kendi dostu sansa da en yakın dostu bendim. Sırlarımı açık etmez her konuda arkamda durur, destek olurdu.
"Maalesef prensesim, kraliyetinizi bir gün siz yöneteceksiniz bunlardan daha çok politik içerikli toplantılarınız olacak bunları alıştırma olarak görebilirsiniz."
Gerçekten bazen Anna da sıkıcı olabiliyordu. Gözlerimi devirerek cevap verdim.
"Hayatımın her anı zaten bu taht için hazırlanmakla geçti. Hiç bir şey yaşayamadan dersten derse koşmak zorunda bırakıldım Anna. Hiç aşık olmadım mesela hikayelerde okudum. Evliliğim bile aşık olduğum insanla değil siyasi yararları olan, en önemli detay ise su halkından biriyle olmalı. Yasalar beni boğuyor." iç çekerek ofladım kendime.
Aynada ki yansımama baktım. Prenses Mary, suyun varisi, Heronis tahtının biricik prensesi, güzelliği dört bir yanda konuşulan mutsuz prenses. Son kısım benim eklememdi. Ne yazık ki gerçekten mutsuzdum.
İnsanın hayatında yapacak bir çok şeyi varken kendi için yapacak hiç bir şeyinin olmaması üzücü bir durumdu. En değerli kumaşlar en iyi mücevherler her şeyin en iyisi sizde bile olsa kendisi için yaşayamayan hiç bir insan mutlu olamazdı.
Doğduğum gün ailem ve krallığım sevinçten günlerce kutlama yapmışlardı. Annem ve babamın uzun yıllardır çektikleri evlat hasretine son vermiştim. Gözlerimi ilk açtığımda masmavi olan gözlerim güçlü bir su hakimi olacağımı belli etmişti. Çok güçlü olduğunuzda düşmanınızda çok olur felsefesiyle kendimi bildiğim günden beridir eğitimimde kusursuz davranılmıştı. Suya olan hakimiyetim doğuştan gelen içgüdülerim sayesinde eğitim gerektirmemişti. Bir uzvum gibi ne dilersem onu yapardı.
Bu günlere kolay gelmemiştim. İçimde eksik, kırgın bir çocuktum. Anne ve babasından tam anlamıyla şefkat görmemiş karşısında kral ve kraliçeyi görmüştüm her zaman. Dıştan ne kadar güler yüzlü olsam da kederimi sadece duvarlar bilirdi. Koca bir ülke ve sarayda yalnızdım.
Dostluklarıma hiç bir zaman güvenemezdim, çıkar ilişkileri içersinde büyümüştüm. Uzaklarda olan düşüncelerimi toparlayarak aynada ki yansımama geri döndüm. Küçük bir tebessümü eksik etmedim. Kendime vereceğim en büyük hediyem her şeye inat gülümsemekti.
Saçlarımı bitiren Anna kolyemi ve küpelerimi takmıştı. Kraliyet kutusundan mühürlü yüzüğümü çıkararak taktım. Üç dişli yaba tüm evrende su halkını temsil ederdi. Yüzük benim için sadece hanedan simgesiydi. Babam ve ben dışındaki soylular bu yüzüğü bir takım güçler için takardı. Kendilerini koruyacak kadar suya hakimdiler ve ötesine geçemezlerdi. Üç dişli yabanın kendisini sadece babam kullanabilirdi.
Suya hüküm versemde benim çağrılarıma cevap vermezdi üç dişli yaba. Babam her zaman gerçekten hak ettiğimde bana geleceğini söylerdi. Ayağa kalkarak koyu mavi elbisemi düzelttim. Dik durarak soylu rölüne girdim.
"Gerçekten çok asil ve güzel duruyorsunuz Amphitrite sizi kutsamış olmalı güzelliğiniz nefes kesici. Su sizi korusun." Anna'ya içten bir gülümseme gönderip teşekkür ederek odadan çıktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kanlı İntikam (Yakında)
FantasiaBu topraklar savaşlar görmüş, kanla beslenmiş, nice doğumlara şahitlik edip nice ölümlerin ölüsünü kendine mezar etmişti. Söylenene göre bir denge vardı âlemde. Elementlerin sayesinde bu düzenin olduğu düşünülmüştü. Ateş, su, hava, toprak. Çok bilin...