4- Korsan Kral

320 52 52
                                    

🧜🏼‍♂️

Nihayet onu suya sokmalarının vakti geldiğinde pembe saçlı dua etti. Pek tanrıya inanıyor sayılmazdı ancak böyle önemli anlarda çevresinden duyduğu tüm tanrılara dua eder, yardım isterdi. Evet, bence de çok bencilce.

Zaten genelde tanrılar ona yardım etmezdi. Özellikle içlerinden birinin kendi soyunu lanetlediği göz önüne alınırsa yardım etmesi de beklenemezdi zaten.

Mingi hücrelerin olduğu odaya elinde kalın bir iple geldiğinde sırtını dikleştirdi Seonghwa. Mingi çok kalıplıydı. Uzun boyu ve gümüş saçları onu oldukça sert gösteriyordu ve bu Seonghwa'yı ürküttü. Bu gemideki herkes farklı bir şekilde korkutucuydu ve pembe saçlı bu gemide daha fazla bulunmak istemiyordu. Gerçekten.

Tek istediği gemiden kaçmaktı. Eski, özgür yaşantısına geri dönmek, yaşadığı her bir güne şükretmek istiyordu. Eğer bu gemide daha fazla kalırsa bunlardan herhangi birini yapabileceğinden şüphe duyuyordu. Henüz mürettebatta tanışmadığı kişiler vardı üstelik. Ya onlar Seonghwa'ya zarar vermekten çekinmeyecek türde insanlarsa? Bu risk alınmayacak kadar büyük bir riskti.

Seonghwa'nın olduğu hücrenin kapısını açıp temkinli bir şekilde içeriye girdi Mingi. Tek bir kelime etmeden Seonghwa'nın arkasına geçip ellerini birbirine bağladı. Ardından deniz erkeğini tek bir kuvvetli çekişle ayağa kaldırdı. İlk başta dengesini korumak Seonghwa için zordu. İlk defa insan bacaklarına sahip olduğundan yürümeyi bilmiyordu. Gerçi gerek de kaldığını sanmıyordu. Zira Mingi onu adeta sürükleyerek dışarıya çıkardı.

"Ona daha nazik olmalısın. Eğer bizimle birlikte çalışmasını istiyorsak ona sebep göstermeliyiz."

Wooyoung yaslandığı korkuluklardan onları izlerken konuştuğunda Mingi bu sefer bir kolunu Seonghwa'nın beline attı ve daha sağlam bir şekilde tuttu. En azından bu pozisyonda daha az acı çekiyordu.

"Neden ona beni bu gemiye ilk aldığınızda davrandığınız gibi davranmıyorsunuz anlayamıyorum."

Kaptanın güçlü sesi Seonghwa'nın arkasından bir yerden geldiğinde tüylerinin diken diken olmasını engelleyemedi pembe saçlı olan.

"Çünkü senin kehanetteki kişi olup olmadığından emin değildik ama ondan eminiz. Yani onu elimizden kaçıramayız. Ya seve seve ya da döve döve."

Seonghwa dehşet içindeydi. Burada olmanın bir tercih olmadığını fark etmişti. Bu gerçek keşke onu rahatlatsaydı. Ancak az sonra suya girdiğinde kaçacak olduğunu hatırlayınca kendini biraz rahatlatmaya çalıştı. Bileğindeki sıkı ipler bunu kolaylaştırmadı.

"Soyun güzelim. Kıyafetlerin suyun içinde parçalanmasını istemeyiz."

Utanç onu yavaş yavaş ele geçirirken Seonghwa ellerini oynatıp bağlı olduğunu belli etti. Boş yere konuşmak istememişti. Gerçi daha çok korkudan konuşamıyordu ya, neyse.

"Çok yazık, o zaman biz soyalım seni. Bunu ister misin?" Kaptanın alaycı sesi güvertede yayıldığında Seonghwa kendini iğrenç hissetti. Bu durumla alakalı her şey onu neredeyse öldürüyordu.

Kendisini rehin alan korsanların ellerinin bedeninde gezinmesi düşüncesi onun midesini bulandırdı ve anımda kafasını olumsuz anlamda salladı. Onun bu panik halindeki davranışı kaptanın samimiyetsiz bir kıkırdama bırakmasına sebep oldu. Yine de anında yüz ifadesini düzeltti ve eski sert sesine geri döndü.

"Seni çözdüğümüzde hiçbirimize saldırmayacağına söz verebilir misin?"

Veremezdi, vermezdi ama yine de başını olumlu anlamda salladı, sonuçta canına susamamıştı. Bunun üzerine kaptan belinden çıkardığı keskin çakıyla tek hamlede bileğindeki ipleri kesti. Seonghwa bir müddet bileklerini ovaladı. İpler cidden çok sıkıydı ve kendisi de yerinde durmayıp sürekli bileklerini hareket ettirdiği için bazı yerleri çizilmişti. Bir süre daha deneseydi muhtemelen o çizikler kanayacaktı.

horizon : seongjoongHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin