part 14 •final

323 48 64
                                    

Rule 1: don't trust anyone

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Rule 1: don't trust anyone.

Hiç bir şey sandığın gibi değil.

𓆙

Kendi kararlarımı verebilecek yaştaydım güya. 18 yaşına gelmiş herkesin kafasında kurduğu saçma bi cümleydi işte. Kendi kararlarını verebilmek. Perdenin arka tarafında aptalın tekinden başka bir şey değildim oysa ki. Anlık gelen hırsla saçma sapan bir işe kalkışmıştım, her şeyi bitirmeyi öyle kafama koymuştum ki ailemin o ruh hastasının elinde olduğu aklımın ucuna dahi gelmemişti.

Ne yapacağımı bilmeyerek son 17 saat içinde olduğu gibi oturduğum yerde korkudan titremeye devam ediyordum sadece. Stresten yediğim tırnaklarım, parçaladığım dudaklarım, 2 haftadır üzerimde durduğu için solan kıyafetlerimle yol kenarlarında cürüyenlerden farkım yoktu.

Her saniye başıma ne geleceğini düşünüyordum. Ara ara kalbim sıkışıyordu hatta. Son mesajindan sonra baska hic bir sey yazmamıştı ve bu beni daha çok geriyordu. Ne yapacağını kestiremiyordum çünkü.

Salona doğru sızmış, ara ara yanıp sönen sokak lambasının sağladığı ışıkla gözüm duvarda asılı olan saate kaydı. Gecenin üçünde dikkatimi oraya verdiğim için etrafta ki tek ses olan nefes alışverişlerime o da eklendiğinde kendimi korku filminin içinde hissetmeme neden oluyordu.

Gözlerimi yavaşça yumup kendimi soyutlamak istercesine saçma sapan bir şarkı söylemeye başladım. Titrek çıkan sesim susma isteği uyandırsa da umursamamaya çalışarak şarkı söylemeye devam ettim. Bir nebze de olsa kendimi iyi hissedip rahatlıyordum.

Nefesimin dahi düzene girdiği bir anda içeriden gelen tıkırtıyla gözlerimi direkt açmıştım. Kalbim deli gibi atarkan ne yapacağımı bilmeyerek ayağa kalktım. Korku filmlerinde ki aptal sarışın gibi içeri gitmek gibi bi aptallık yapmayacaktım, hayır.

Bacaklarım titrerken kendime saklanacak bir yer arayarak etrafa bakındım ancak zaten evimde çok fazla eşya olmadığı için saklanmak içinde bi imkanım yoktu. Kabak gibi orta da durmamak için ses yapmamaya özen göstererek koltuğun arkasına geçip yere çömeldim. Sırtımı arkaya yaslarken elimle de ağzımı kapattım ve yaklaşık 25 dakika orada öylece oturdum. Sandığımın aksine hiç bir şey olmadı. Şükür mü etmeliydim bilmiyorum ama mutlu hissediyordum.

Dolmuş gözlerimi yok sayarak her şeyin bittiğine inanarak ayağa kalktığımda gözlerimle salonu taradım. Hiç kimsenin olmamasının verdiği rahatlıkla derin bir nefes verdiğimde boynumda hissettiğim iğne ucuyla göz kapaklarım usulca düşmüş, bilincim tamamen gitmişti.

Tenime değen cehennem ateşi gibi suyla çığlık atarak gözlerimi araladığımda vücudumun her yeri yanıyordu. Refleks olarak ellerimi hareket ettirecekken beni bağladıklarını anlamam zamanımı almamıştı.

mystery | harukyu Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin