kepirlideki erkek cin (2)

14 0 1
                                    

Tavana baktığımda tam tepemdeydi ve sonra birden üzerime düştü lakin hafifti çığlık atacağım anda ağzımı eliyle kapadı "lütfen sessiz olurmusun. Benim sana ihtiyacım var çünkü şu lanet olası dünyada beni öldükten sonra şu berbat ruhumu gören tek insansın bu arada adım Savaş, bak şimdi elimi çekicem ama  bağırmayacaksın tamam mı?" Kahretsin sesi çok güzeldi. Ecel terleri döküyordum ve sanırım hem hoşlanıyordum hemde korkuyordum "hı hı" diyebildim elini çekti ve bana "beni gördüğün deponun altında bedenim derin uykuda"  derken, gözlerini dudaklarımda gezdiriyordu ah lanet olsun dudakları mükemmeldi sanırım bende onun dudaklarına bakıyordum 🤦
Bana önceki hayatında aslında cin olduğunu ve bir insana aşık olduğu için ceza olarak insan bedenine hapis olup bir başka cin tarafından öldürüldüğünü ve belli bi sözle bedenine tekrar dönüp insan olabileceğini söyledi ben iyice bıkmıştım o yarı uyku sersemi, halimle
"Yav bi  siktir git uykumun  içinede ettin gecenin bi yarı-" dudaklarıma yapıştı beni öptü sadece  "özür dilerim, özür dilerim" diyebildi  tamda bir şey diyecektim bi anda toz oldu uf bu çok saçmaydı ne yaşadığımı tam anlayamıyordum. Evin damından ses geliyordu sanırım kediydi bazen açık kapıdan girip merdivenden yukarı çıkıp orada yatıyordu  ama bu galiba kedi değildi saate baktığımda gecenin üçüydü  çok fazla merak ediyordum, belkide kedim doğum yapmıştı, onun sesiydi kapı kapanmasın diye önüne terlik koydum merdivenlere sessiz usulca adım atıyordum her adımımda sanki
Ses iyice garipleşiyor gibiydi baktığımda birinin damın en ucuna oturmuş ayaklarını sarkmış göz yaşlarını kollarıyla silerken gördüm  yanına oturdum ne yalan söyleyeyim
Korku ve paranormallik arasında gidip geliyorum yüzüne baktığımda onun Savaş olmadığını fark ettim bu  bir başka cindi
"Şey iyimisin" dedim ah harbi maldım gecenin üçünde hiç tanımadığım biri damımıza gelip ağlıyor ve ben iyimisin diyorum "hayır" dedi gözleri feci kırmızıydı, ağladığı için olduğunu sanmıyorum neden ağladığını sordum " bi insanın kızına aşık oldum ama galiba sonumda kardeşim gibi olacak" salağa yatıp  "nasıl yani " dedim
"Eyer bi insana aşık olursam, ki oldumda insan bedenine hapis olurum ve bir cin tarafından öldürülürüm çünkü cinler birbirini öldüremez oyüzden insan bedenine hapis olurum ve o şekilde öldürülürüm ve sonra aşık olduğum insanı bulup bana belli sözlerle insan bedenime döndürmesini sağlamaya çalışırım. Sen beni görebiliyorsan, galiba daha önce bi cin görmüşsün ve ya  daha önce bi cin sana aşık olmuş belli" sonra birden bi öfke tuttu, homurdanmaya başladı ve bana öfkeyle bakıyordu nedense kaçmam gerektiğini anladım sonuçta bi cinle savaşamazdım bi anda kollarımdan tuttu beni 15 metre yükseklikteki damdan aşşağı attı
Uyandığımda rüya olduğunu anladım ancak
Yatağımın başında Savaşı gördüm " Sen çıldırdınmı neden ben harici bi başka cinin yanına gidiyorsun neyseki ölmedin, emin ol sıla ben orda olmasaydım ölmüştün bak sen olmazsan ben bedenime geri dönemem" deyince hemen sözünü kesip " onun için aşık olduğun insanı bulmalısın" dedim ancak jeton
Yeni düşmüştü onun beni öptüğünden anlamalıydım o benim yüzümden bu haldeydi Savaş bana aşık olmuştu her şeyi içimden fark ederken Savaş yüzüme bakıyordu ve ozaman anladım 🤦 "ben sana aşıktım" diyince onun yüzünü yavaşça süzdüm gözlerinde gözlerimi gezdirdim yanaklarına, saçına, kaşındaki çiziğe
Son olarak ta dudaklarına baktım ve onu öptüm bu dünyadaki en iyi histi ve ona bakmayı sürdürdüm "bedenini bulmam için elimden  Ne geliyorsa yapıcam sonuçta benim yüzümden bu haldesin ve ben damdan atılırken beni kurtarmışsın" dedim "barışın sinir hastalığı var" derken iç çekti "barış?"dedim
"Damdaki seni atan kardeşimdi" sanırım ağlamaya başladı. Dayanamayıp sıkı bi şekilde sarıldım
Ama çok sıkı sarılmadan buz gibi oldum. Zaten
Savaşla ne zaman temas kursam buz gibi oluyorum ona bunun  nedenini sordum
Bana " bedenim olmadığı için buz gibiyim unutmaki ben aşık, bedensiz bir ruhum"
Sırıttım ve uykuya daldım sabah olunca lavaboya kalktım yüzümü yıkadım ve kahvaltı hazırlamak için mutfağa gittim aslında saat daha 9 du ama olsun annemler 10 da uyanıyordu dolaptan 3 yumurta bir domates kavanozu çıkardım Savaş ise koltuğa oturmuş beni izliyordu hala aklım almıyordu
Savaş benden başkasına nasıl görünmezdi
Bunları düşünürken kahvaltıya neler yaparım diye de düşünüyordum menemen, patates kızartması, kızarmış tulum peyniri, ve peynirli bişi menemen tamamdı 2 patatesi de soymuştum derken hepsi bitmişti sadece iki üç tane daha bişi yapacaktım tam yapacağım sıra annem gelip şaka eşliğinde " oooo kız senin böyle hünerlerin mi varmış kime sergilersin" dediği an Savaş bana göz kırptı "ay anne ne varki bunda" Savaş bana bakarak " bedenime bi gireyim basıcam kız sana nikahı" diye bağırdı ben gülmeye başlayınca annem " neye gülüyon kız" dedi ben o an bişileri pişirmeye döndüm işim bitmişti zaten saat 10:20 geçiriyor du
Babam da kahvaltıyı balkonda yapmak isteyince onu kıramayıp balkona masa açtık hava çok güzeldi ben hemen yiyip kalktım
Dışarda Savaşla, kardeşinden bahsettik "kardeşim arkadaşın hilale aşık" hangi hilalden bahsettiğini anlamadım "hilal?  Kim" diyince bana " hani şu okuldaki arkadaşın, tekstil atölyesinde beraber çalıştığın kız" onu nerden
Tanıdığını bilmiyordum ama Barış tanıyorsa
Savaş da tanıyabilir di
Sıla: Ha o kız sıkıntı değil hilal seve seve bedenini bulmaya yardım eder  eee
Savaş: ne e
Sıla: kardeşinin bedeni nerede
Savaş: bilmiyorum galiba ben öldükten sonra
O da öldü
Sıla: bişey sorucam
Savaş: sor
Sıla: cinlerin kız olanları çirkinmi?
Savaş: hayır
Sıla: sen ve kardeşin neden insanlara aşıksınız
Savaş: biz sadece güzelliğe bakmıyoruz dinine
Empati kurmasına kişiliğine göre seçiyoruz cinlerdede pek bu tür kızlar yok varsada çoktan kapılmış bu genelde erkek cinlerde daha çok var
Sıla: ya demek öyle
Savaş: şu barışmı?
Barışa baktığımda bu sefer gözleri maviydi
Ağzı burnu mahfolmuştu sanki biri dövmüştü.  ama bu sefer sanki gökyüzünde uçuyordu ve belliki mutluydu
Yanına gittik tersleyici ve umursamaz bir ses tonuyla " burada ne işiniz var" dedi bir taraftanda sanki uyuyor gibiydi Savaş "öyle yürüyorduk, iyi oldu sana denk geldik nerde öldün" Savaş, Barış'a  bunu derken bu benim çok garibime gelmişti gülmemek için kendimi zor tutuyordum. Barış iç çekerek "çilek Mahallesi'nde öldürüldüm, Asena denilen o lanet cin  tarafından"
Biraz beraber ilerledikten sonra Barış'a neden öfke   sorununun olduğunu sordum bana
" Küçüklükten kalma bişey takma, diycemde seni öldürebilirim" Savaş öfkeyle çıkıştı "ben yanındayken o zor" konuyu dağıtmak amaçlı Barış'a "yüzüne ne oldu" dedim bi anda mavi gözleri önce yeşil, sarı, kahverengi ve kırmızı oldu o an öfkelendiğini anladım ve bana ters ters bakarken bi anda Savaş araya girdi ve omzuna dokunup Barış'a
Anlamadığım dilde bişeyler söyledi Barış birden bayıldı ne olduğunu anlamadım
"Naptın lan Barış'a" dedim heyecanlı bir ses tonuyla Savaş yüzüme bakarak" gördün işte  kavga etmeyin diye bayılttım"
Kardeşini alıp bir çınar ağacının altına yatırdı.
Ordan beraber biraz yürüdük, hiç görmediğim uçurumlar gösterdi ve sıra bana gelmişti
Biraz da ben anlatacaktım yaşadıklarımı.
Savaş'ın ağzından:
Aslında Sıla'nın hayatını epey merak ediyordum ben tam soracağım sırada "huh birazda ben anlatayım dertlerimi" dedi " Anlat bakalım Sılacık" dedim yani en fazla ne derdi olabilirdi ki bu güzel kalpli kızın "ben, ben tacize uğradım" bunu diyince bi anda ağlamaya başladı ona sakin olmasını söyledim
"Daha çok küçüktüm 8 yaşındaydım, bi gün teyzemlere gidiyorduk. Sofrayı falan kuruyordum, sonra eniştemin bi yiğeni vardı adı Mustafaydı benden 12 yaş büyüktü. Sanırım bu kötü oyunun içindeydim, ben Mustafayı ve eniştemi, eniştem teyzemle evlenmeden önceden de tanıyordum. Bi gün eniştemin köyüne ceviz toplamaya gittik ve herşey orda oldu Mustafa, enişteme yardım ediyordu.
Ama cevizleri toplama da değil bi kulübe yapmada. Akşam olmuştu ve ben bahçede tek
Kaldığımda birinin elimden beni tutup o kulübeye attığını gördüm ve atanın Mustafa kulübede olanın da eniştem olduğunu gördüm
Beni kulübeye attılar orda eniştem vardı ve akşam olduğunu teyzemlerin pazarda olduğunu koskoca bahçede ben, Mustafa piçi ve serefsiz eniştem olduğunu fark ettim.  Mustafa gitmişti eniştem üzerime doğru yürüdü" Sıla'nın  durakladığını fark ettim ve gözleri dolmuştu "tamam anlatma" dedim kısık ve titreyen sesiyle bana "y-yemin ederim herşeyi teyzeme anlatacaktım ama olmadı aralarını bozmak istemedim ama eniştemi ne zaman görsem ondan kaçarım, teyzem görürse, anlarsa ve ya kulağına giderse
Çok üzülürüm" bu kadar temiz ve mükemmel bi kızın bu kadar üzülmesi harbi canımı sıkıyordu lakin canı sıkılması gereken ne bendim ne de Sılaydı öfkeyle o an orayı terk ettim ilk işim gidip eniştesini bulmaktı ona  rahat vermeyecektim o ki geceleri uyku uyuyamayacktı o nasıl Sıla'nın hayatını  mahfettiyse bende onun hayatını altını üstüne getirecektim ve çoktan uçmuştum sağ elimde kalın sarı renkte bir halat. Aklımda olan tek şey intihar süsü vermekti. Eniştesine gerçi ona enişte biledenemez.  Sılayı önceden tanıyordum ama 10 yaşından itibaren beni fark etmemesi garipti, garip bi huyum vardı hoşlandığım kızın hep ya evini yada gittiği bi evi, kızı takip ederek öğrenmekti bilmiyorum niye yapıyordum bunu,  herhangi bir çıkarım da yoktu yani . Neyseki hafızam ilk günkü gibi zehir gibiydi evi buldum da kapı açıktı sanırım üst kattakiydi evi, içeri girdiğimde beyfendi odasında öğlen uykusundaydı o kadar rahat olması benim canımı sıkıyordu. Dayanamayıp masanın üstündeki vazoyu devirdim, büyük bir gürültüyle düştü. Kapının üstünde anahtar vardı, kapıyı kilitledim. Ayağa kalktığı an
" Gülcan canım evdemsin?" Dedi belliki tedirgin olmuştu. Anahtarı o farketmeden dolabın yukarısına kaldırdım masanın üstündeki kalemi alıp yanındaki defteri açıp
" Şimdi senin canını Sıla'nın canını yaktığın gibi yakayım mı? " Yazdım, beni görebilyor ve ya  duyabiliyor olsaydı yazma ihtiyacım olmazdı. Defteri açar açmaz
Yazılan, yazıları okudu, okur okumazda yazılanları kalemle karaladım ve kağıdı camdan aşağı fırlattım,  bi anda rengi değişti.
Bu çok hoşuma gitmişti yere bıraktığım halatı
Elime aldım ve tavandaki niye orda olduğunu bilmediğim demire  bağladım odanın içinde deli dana gibi koşması beni daha da öfkelendirdi. Aslında ben kardeşim Barış'a göre daha öfkeliyim lakin ben kontrol edebilirim öfkemi, ama o asla. Boynuna doladığım  ipi sıktıkça yüzü kırmızıdan mora dönüşüyordu ve sanırım sonunda nefesi dayanamayıp öldü. Hemen bi intihar mektubu yazdım "psikolojik sorunlarımdan  dolayı
Birazda konu komşuya olan borçlarımdan
Dolayı böyle bişey yaptım kimseye de hakkım Helal değil bu arada daha Mustafayla  görüşülecek bi hesap vardı da tavsiyem gidin onuda sorgulayın"
Kapının kilidini açtıp bunu yaptığım için kendimle gurur duyuyordum ateşi bol olsun şerefsizin biraz yatak odasında durup olanları izledim gelen sanırım Sıla'nın teyzesiydi bağırıp çağırması beni epey üzüyor du ama gerçekleri öğrense teyzesi arkasından beddua Okur, dua değil
Sonra polisler falan geldi. Olay yeri inceleme derken yazdığım mektupta parmak izi olmaması iyice şüphe çekti. polisler intihar süsü olduğunu anladılar, neyseki orayı terk ettim hızlıca Sıla'nın yanına gittim bana "neden bu kadar neşelisin anlattıklarım hoşunamı gitti" dedi bende ona "anlattıkların değil, sen anlattıktan sonra benim yaptıklarım
Hoşuma gitti biraz zaman geçsin anlatacağım"
Biraz merakta kaldı, ama neyse Sılayla eve gittik evde misafir vardı sanırım bir sürü ayakkabı falan, Sıla'nın da bundan haberi yokmuş bir yaşlı kadın, bir yaşlı adam sıla dan iki üç yaş büyük bir erkek noldunu anlamadım Sılaya sorarsam bana cevap veremez, eyer cevap verirse deli olduğunu düşünürler
Sıla sessizce annesine"bunlar kim" dedi anası
Annesi tam cevap vereceği sırada  telefonu çaldı telefonun diğer ucundaki "kimseye bişey deme ama direk karakola çagrılıyorsunuz" deyince annesi "tamam hemmen geliyorum" dediği an Sılaya "benim işim çıktı kızım Mersin'e gidiyorum bişeye ihtiyacın varsa baban bahçede söylersin ona, misafirlerimizle ilgilen tamammı? "    "tamam" dedi sıla
Misafirlere sorarak öğrendik korktuğum çabucak başıma gelmişti  Sılaya görücü gelmişti
Daha kıza ben basamadan, nikahı başkası basacaktı hayır bu olamazdı, olmazdı. 
Sabah kahvaltı ya hazılrldaıklarını görünce ne kadar hamarat olduğunu sanmıştım ama  kahve için bile benden yardım isteyince gülmeden edemedim daha önce amcamın kırathanesin de çalıştığım için kahveyi ayarıyla yapmak  pek zor olmadı. Misafirlerde Sıla'nın annesi olmadığı için çok kalmadılar ama o yaşlı kadın Sılaya bişeyler fısıldadı anlamadım ne dediğini her ne dediyse belliki Sılayı epey üzmüştü çünkü kadın kulağına fısıldadığı an Sıla'nın gözleri doldu. Onlar gittikten sonra evde kimse kalmadı Sılayı karşıma alıp konuştum heyecanla ve merakla  " kadın sana ne dedi?" Dedim      "Beni istemeye geleceklermiş"    dedi  telefon çalıyordu sanırım annesiydi holerlöre almasını söyledim annesi  "kızım enişten intihar etmiş karakoldayız belki yarın gelirim sen makarna yap isters-" telefonu kapadı belliki bana bakarak anlamıştı "sen öldürdün dimi" 
"Pardon da napsaydım bizim o adam yüzünden canımız sıkılmamışmıydı, dedim  kendimce canı sıkılması gereken ne sendin
Nede bendim dedim işte o adam ölecek tüm öfkemi onu üstüne kustum" Sıla telaşla  "nasıl yaptın kimse anlamadımı" dedi, bende ona
Herşeyi anlattım. Öncelikle neden insanları takip etmem gibi bir takıntım olduğunu merak etti, "nedensiz yapıyorum" dedim sonra bana
"Neyse ki parmak iziyle ilgili bir sorunun yok"
Ah cidden yoktu, babası bahçedeydi ve evde yalnız kalmıştık bedenim olmadığı için ona bişey yapamazdım zaten babası beni yanında görseydi Sılaya kızabilirdi ve bende bunu istemezdim ilk kez bi kıza kendimi bu kadar yakın hissediyordum ve bu çok güzel bi histi
Küçükken çok şişman olduğum için kimse beni sevmezdi ama bir arkadaşım hariç adı Atacan dı. Ben Sılaya 12 yaşımda aşık olmuştum Sıla ise 10. Yaşındaydı  o zaman insan olmuştum Atacan'ı da o zaman tanıdım insan olur olmaz Çağdaşkent'e sanki gökten düşmüş gibi indim iner inmez de insan oldum bi şekilde polisi buldum.Beni yetimhaneye götürdüler orda 2 ay kaldım sonra bi aile beni evlat edindi eve gittiğimizde,
Dedim ya şişman olduğum için kimse beni sevmiyordu ama Atacan başkaydı  benle çok güzel arkadaş olmuştu  Sılayı da ozaman gördüm saçları o zaman da güzeldi ve bir sürü arkadaşı vardı yanına gidip konuştum bana "gel beraber saklambaç oynayalım senin arkadaşın ve benim arkadaşlarımla beraber olurmu?" dedi  bende o heyecanla "tamam" diyebildim. Sıla sürekli nereye gitse peşi sıra arkasından gidiyordum Sıla "neden benle aynı yere geliyon" deyince ben de  "aaaa tesadüf işte" diye geçiştiriyordum Sıla ve Atacan benim ilk iki arkadaşımdı ikisini de, Dünyada ki ebeveynlerimide çok seviyordum Sıla bi gün ağlayarak yanıma geldi bana " buralardan gidiyorum, taşınıyoruz yol biraz uzak çilek mahallesini arkadaşlarımı,Atacan'ı çok özliycem" diye ağlamaya devam etti  sonra bi an  duraksayıp bana sarılarak "özellikle seni" dedi  Sıla artık mahalle de yoktu mahallede eskisi gibi çocuk sesleri de  yoktu 1 yıldır Sıla gözükmüyor su bende o 1 yılda çok güzel zayıflamıştım. Artık o gün gelmişti cinlerden biri gelip bi İnsana  aşık oldum diye beni insan bedenine hapis etmişti şimdide  beni insan bedeninde  öldürecekti. Annemlerle bi gün arabayla büyük bir köprüden, büyük bir şelalenin üstünden geçiyorduk o an anladım ki
Cinlerden biri arabayı nehire atmıştı annem ve babam kurtulmuştu ama ben, of ölmüştüm ancak bedenimi bulamamışlar dı ben de bi gece bedenimi alıp bi arsanın en derinine gömmüştüm. Atacan'a öldüğümü söylediklerinde harbi çok üzülmüştü tek ve gerçek dostum du o . Ben  o zamandan beri ruh halimle  Sılayı arıyordum. Çünkü bu durumdan yalnızca beni hoşlandığım kız kurtarabilirdi
Net adres veremediği için ben de ona soramadığım için evini bilmiyordum onu 5 yıl boyunca aradım ve buldum da  tesadüf ki bedenimin yattığı yerin 500 metre ilerisinde babasının yazlığı vardı.

Sıla: eniştemin cenazesine, onun katili ile gidiceğimi hiç düşünmedim

Savaş: bende öyle birine hala enişte demeni
Düşünemiyorum

Sıla: haklısın galiba neyse ya

Sıla:  o değilde Bizim bi akrabanın üç hafta sonra düğünü var ve diyorum ki

Savaş:  evet olabilir, şey yani

Sıla: ozamana kadar bedenini bulmalıyız

Savaş: orası kolay

Sıla: ne?!  Kolaysa neden hala bedeninde değilsi-.                                                           (Savaş, bağıran Sıla'nın ağzını eliyle kapatır)

Savaş: bak şimdi deli kız bağırmayı kes yoksa
Baban harbi deli olduğunu sancak

Sıla: harbi mi?

Savaş: yok Barbi?

Savaş: o beni gördüğün deponun zemininde mor üstünde kırmızı lekeler olan bir halı var
Halının altında da bi kapak, kapağı kaldırdındımı ordada bir siyah renkte altın süslemeli tabut tabut bayağı büyük ama iki gözü var

Sıla: okadar büyük tabutu napcaklar ya
İki bölümlü tabut bide,  neden iki bölümlü ki

Savaş: her neyse kapağı açar açmaz korkma
Ben yanında olucam zaten, iki bölümlü
Çünkü cinler benim kalbimi söktüler kalbim
Bir bölümünde bedenimse bir diğerinde  şuan kalbim atıyor ama bedenimde olmadığı için
Tam olarak hissedemem.

Sıla: e gidelim o zaman

Savaş: dur bir dakika belli bir gecede gidicez
Yarın kadir gecesi dimi o zaman gidicez senden ricam Tuğbaya haber ver onunla beraber git ve saat biraz geç olsun

Sıla: neden ama

Savaş: o zaman o yaşlı ev sahipleri uyumuş olurlar . Bak anlatacaklarımı iyi dinle
Bedenime kalbimi güzelce oturtacan
Bi anda gözlerimi açıcam ve puf Toroslar Çağdaşkent de olucam  sonra ordan çavuşluya yanına gelirim tamamı? Zaten pazartesi de okuldasın ordanda hop eve  Kadri şaman da okuyordun dimi

Sıla: evet ohoo saat 15:39 olmuş  Barışın
Yanına gidelim belki uyanmıştır

Kepirli köyündeki erkek cin Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin