(YOROBUUUUN! Bugün ödevim olmadığı için çok rahatım. Eyeyeeyey!)
-Ah doğru! Siz evli değildiniz.
-Evet. Şimdiye kadar evliliğe değer biri karşıma çıkmadı. Sana bir büyük tavsiyesi, gerçekten hak edeni bekle. Evlilik aceleye gelmez. O yüzden önce kariyer. Her zaman önce kariyer. Sonra bir ilişkin olabilir. Ama evlilik tek bir kez oluyor. O yüzden doğru kişi olmalı ve onu bulmak zor. İlk başta kariyer.
-Evet. Ben de öyle düşünüyorum. Dedikten sonra yemeğime devam ettim. O da sofraya tabakları koydu ve ufak tefek şeyleri dizdi. Yemeğimiz hazır olunca yemeye başladık. Bir an durdu.
-Yarından itibaren başlayacağız. Her gün 6 saat inzivaya çekileceksin. Ve ben sana bazı konular vereceğim. Ardından bu konuları bana rapor olarak yazacaksın. Böylece hem senin yorumlama gücünü hem de zihnini geliştireceğiz. Sonra her gün 3 saat de beyin fırtınası yapacağız. Bir konu seçip onun hakkında uzunca konuşacağız. Bu tartışmalarda tıkanırsan oyun biter. Yine her gün 2 saat de doğa yürüyüşüne çıkalım diyorum. Unutma ki felsefe ile doğa iç içedir.
-Bunlar çok fazla değil mi?
-Buraya takılmak için gelmedik. Çalışmak için geldik. Ve...dedikten sonra elini uzattı. Eline bakakaldım. Ne demek istiyordu?
-Heh?
-Telefonuna el koyuyorum.
-Hayır olmaz.
-Telefon aklını karıştıracaktır.
-Hayır karıştırmaz. Telefonum olmadan yapamam.
-Hadi. Ver hadi. Zaten burada hiç bir şey çekmez. Hiçliğin ortasındsyız baksana. O telefon bi işine yaramaz. Dediği zaman haklı olduğunu fark edip telefonu kapatarak eline verdim. Telefonu sımsıkı tuttu ve gülümsedi.
-Merak etme. İleride dilediğin kadar kullanabilirsin. Dedi. Başımla onu onaylasam da şimdiden telefonumu özlemiştim. Yemekten sonra oturup ne yapacağımı düşündüm. Çok sıkıcı geçiyordu. Telefonsuz hayat çok zordu. Odamda uzandım ve tavanı izledim. Canım telefonum. Yanımda değilken oksijensiz kalmış gibi hissediyordum. Odamın kapısı tıklatıldı ve kalkıp oturdum.
-Gelin! Dedim. İçeri girdi. Gelip yatağıma oturdu ve arkasını yasladı. Ona baktım. O da gülümsedi bana. Sürekli gülümsüyordu. Her zaman gülümserdi.
-Evet hocam?
-Bu konuşma tarzı için geldim. Biraz...rahat mı olsan?
-Nasıl yani?
-Okul içinde ve okul dışında bana her zaman saygılı davrandığını biliyorum. Diğer öğretmenlerine de öylesin. Bu konuda seni takdir ediyorum elbette ama bir evde olmak bana göre rahatlığa kavuşmaktır. Ve sen saygı ifadeleri ile konuşurken hala okuldaki disiplini sürdürmem gerekiyormuş gibi hissediyorum. Bu da beni kuralcı insan moduma sokuyor ve rahat olamıyorum. Bence sen de çok rahat olmuyorsun böyle ha?
-Yani...arkadaşlarımla konuşurken daha rahatım evet. Ama buraya da eğitim için gelmedik mi? O yüzden arkadaşımmışsınız gibi davranmak biraz tuhaf hissettiriyor.
-Ah! Seni anlıyorum elbette. Haklısın. Lakin istersen biraz daha rahat olabilirsin. Bu benim için sorun olmaz. Okul dışında her ne kadar eğitime vakit ayırmak için gelsek de burada dekanlar ve kuralcı müdürler yok. Onun rahatlığını hissetmek istiyorum. Biliyorsun okul sadece size değil bize de çok fazla kural koyuyor.
-Öyle. Peki tamam. Rahat olacağım. Hwiyeon-ah?
-Evet ilk başta biraz tuhaf olabilir. Dediğinde ikimiz de sesli bir şekilde rahatça gülmüştük.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PHILISOPHY
Teen FictionDüşünmek için gitmemiz gerekiyor. Ancak böyle beyin fırtınası yapabiliriz.