Chapter 5: En kara gündü sensiz devam edemeyeceğimi anladığımda

313 33 85
                                    

31 Aralık 1960
Amsterdam, Hollanda

Ay ışığının altında Chanyeol'un zayıf bedeninin üzerindeki dokunuşları olmasaydı Baekhyun onun kulağına mırıldadığı o saf güzelliğin hiç bir değerinin olmadığını düşünecekti

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Ay ışığının altında Chanyeol'un zayıf bedeninin üzerindeki dokunuşları olmasaydı Baekhyun onun kulağına mırıldadığı o saf güzelliğin hiç bir değerinin olmadığını düşünecekti. Öyleydi ki her şey onunla değerli bir hale geliyordu.

Dudaklarının altında bir yabancınınkinin olabilme düşüncesiyle daha çok kaptırıyordu kendini. Kıskançlıkla tanıştığı geceden beri bu duyguyu aslında otelin girişinde onu ilk gördüğü andan itibaren taşıdığını fark etmişti. Onu herkesten kıskanır bir haldeydi. Her ne kadar hakkının olmadığını hatırlatsada bu duyguya onu benimseyemediği her geçen gün daha da bağlanmıştı.

Öpücükleri dudaklarından boynuna kaydığında bundan huylanmıştı. Baekhyun boynundan huylanırdı. Yaşlar içinde gözlerine büyük bir zıtlıkla kıkırdadığında bedeninin ve ruhunun ona ihanet ettiğini hissetmişti. Gözleri gülmekten kısılmış, en tatlı haline bürünmüştü. Süzülen yaşlar ise yüzüne acı bir güzellik katıyordu adeta. O güldüğünde Chanyeol sırıtarak daha çok sokulmuştu boynuna. İçkiyle sarhoş olmuş bedeni oldukça oyuncuydu bu gece ve Baekhyun güldüğünde oyununa bir karşılık bulduğunu sanmaktan kendini alıkoyamıyordu. Bunu idrak edebilecek kadar kendinde olsaydı tanımadığı bu genci asla öpmezdi. Baekhyun geri adımlar atarken Chanyeol onun daha fazla huylanmasına sebep oluyordu.

Sırtı kapıya çarptığında duvara yaslanarak bir umutla Baekhyun'un kapıyı açmasını bekleyen Milena kaşlarını çattı. İçeriden gelen gülüşme seslerini duyduğunda şaşkınlıkla aralanan dudaklarını eliyle kapattı. Arkasındaki kapıdan destek alarak ayağa kalktığında yavaşça kulağını kapıya yaklaştırdı.

Gülüşme sesleri yerini öpüşme seslerine bıraktığında Milena olacakları tahmin ediyor ve içerideki için endişeleniyordu. Hissettiği korkuyla kapıya vurmaya başladı tekrardan. Sabah olduğunda Bay Park'a ne diyecekti? Bütün bu olanları nasıl açıklayacaktı? Milena bunları düşünürken kimse kapıyı açmıyordu, açmayacaktı da. Geri adımlar atarak kendini kapıdan uzaklaştırdığında zorlukla koridorun başına gidip merdivenlere oturdu ve Baekhyun'un odadan çıkmasını bekledi. Duydukları yüzünden midesi bulanmıştı. Artık elinden bir şey gelmezdi. Baekhyun o odadan çıksın diye çok çabalamıştı.

Milena, henüz gençlik duygularıyla hareket eden bu oğlanın aşkının büyüklüğünün en başından beri farkındaydı. Hiçbir zaman karşı değildi. Ne Milena, ne Sophie, ne de Albert. Hiç kimse onun aşkını reddetmiyordu. Bir gün duygularının fazlalığının onu pişman olacağı şeyler yapmaya iteceğini biliyordu fakat bu kadarını tahmin etmemişti. Baekhyun'un bir sınırı olduğuna inanıyordu, yanılmıştı. Aşk onun bütün sınırlarını yıkıp geçmişti.

Baekhyun eli Chanyeol'un ellerinin arasındayken bunun hayalini de kurduğunu ve o kadının elini tuttuğunda hissettiği öfkeyi hatırlamıştı. Parmaklarını onun parmaklarının arasından geçirip birbirine kenetlediğinde bir daha bırakmayacakmışçasına sıkıca tutuyordu. Duyguları karmakarışıktı. Hepsini aynı anda hissediyor oluşu onu içinden çıkılamaz bir hale getiriyordu.

Blackest DayHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin