7.BÖLÜM-OYUN ZAMANI

14 1 0
                                    

Gecenin karanlığında yolda arabayla ilerliyorduk. Direksiyonun başında Serra vardı. Nereye gittiğimizi bilmiyordum. Bu yollar o kadar yabancıydı ki bana. Ormanlık alanda tek yönlü bir yoldu. Genelde ıssız yerler tercihim olmazdı , ihtiyacım olan tek şey sessizlik olmasına rağmen. Fakat sessizlik bana unutmak istediklerimi hatırlatıyordu ve ben hatırlamak istemiyordum. Kesinlikle unutmalıydım.

Unutmak... Çok zor muydu gerçekten? Evet, öyleydi. Yıllardır sorguladığım hayatım ve onun acımasız gerçekliğine kavuşmuştum. Aklımdaki soru işaretleri yerini bir boşluğa bırakmıştı ve ben bundan şikayetçiydim. Öğrenmek için can attığım bildiklerimi unutmak istiyordum. Gerçekler bu kadar acımasız olmak zorunda mıydı? Cidden her şey benim için bu kadar zor muydu? Neden diğer insanlar gibi tek derdim para, aşk ve sağlık değildi? Doğru ya ben bir insan bile değildim ki hayatım onlarınki gibi olsun. İşte bu gerçek! En çok canımı acıtan bu gerçekti. Yılların eksikliğini gidermeye çalıştığım yırtık sökük hayatımın, dikişlerinin aslında birer yamadan farksız olduğu gerçeği!


Ben zihnimin derinliklerinde kendimle olan savaşımı verirken acaba Serra ne düşünüyordu şuan. Belki de o da benim düşündüklerimi düşünmüştü bir zamanlar. Ne de olsa o yıllardır farkındaydı hayatındaki olumsuzlukların. Çok küçük yaşlarda göğüs germişti onca anlamsız şeye. Ben ise 22 yaşında olmama rağmen hala kabullenemiyordum. Bunların birer saçmalık olduğunu varsayıp bir kabus gördüğümü diliyordum.Serra

"Ne düşünüyorsun?" dedi bendeki tuhaflığı farketmiş olarak.

"Ne düşünmüyorum ki! Bu daha basit cevaplı bir soru." dedim acı bir tebessümle.

Serra " Zamanla alışacaksın bu duruma." dedi bilmiş bir tavırla.

"Sen alıştın mı gerçekten Serra!! Korkunç bir yaratık olduğunu kabullendin mi? Zamanla oldu mu sahiden? Oluyor mu? Olacak mı? Lanet olsun! Neden biz? Ha neden? Dünyada o kadar insan varken biz olmak zorunda mıydık?"demek isterdim. Fakat Serra'nın hissettiklerimi anlayacağını bana bu konuda yardımcı olacağını sanmıyordum. Onun gözünü intikam bürümüştü. Bu konuda hemfikir değildik. Evet, ben de o adamlara yaptıklarının hesabını soracaktım fakat kendi intikamım uğruna değil yirmi iki yıldır kendimi mensup bildiğim insanlık uğruna. Onlar için yapacaktım. Serra'nın bunları bilmesi beni engellemeye çalışacağını bildiğim bir durumdu. Bu yüzden bu yolda tek başınaydım. Kimseye güvenemezdim. Kendime bile güvenemezken Serra'ya güvenmem anlamsız olurdu.

Ben iç savaşımı verirken çoktan ulaşmıştık geleceğimiz yere. Burada ne yapacağımız hakkında hiçbir fikrim yoktu. Ben tereddütle etrafıma bakınırken, Serra arabadan inmişti. İleride bir kulübe vardı. Oraya girdi ve yaklaşık on beş dakika sonra çıktı. Bana çıkmam için işaret etti. Her ne kadar çıkmak istemesem de çıkmak zorundaydım. Bir amacım vardı ve ben bu amaca ulaşmak için elimdeki fırsatları değerlendirmek zorundaydım. Serra'dan daha çok bilgi almalıydım. Bu durum hakkında daha bilmediğim çok şey vardı ve benim bunları öğrenmem gerekiyordu.

Temkinli bir şekilde arabadan indim ve Serra'ya doğru yürümeye başladım. Serra benim ona doğru yürüdüğümden emin olduktan sonra kulübeye geri döndü. Ben de ardından onu takip ettim. Kulübede hiç ışık yoktu. Nedenini tam olarak bilmesem de tahminimce burası gizli tutulması gereken bir yerdi. Bu nedenle dikkat çekmemesi açısından ışınlandırması olmayabilirdi. Serra elinde bir fenerle önümüzü aydınlatmaya başladı. Arabadan indiğinde eli boştu. Feneri kulübenin içinden almış olmalıydı. Fenerin gösterdiği yer yukarıdan basık bir kapıydı. Geçebilmek için eğilmemiz gerekiyordu. Serra kapıyı gıcırdatarak da olsa açmıştı. Serra önden ben de ardından eğilerek geçtim. Odanın içine girdiğimizde bizi giriş gibi dar bir alan karşıladı. Yerde çeşitli motiflerin yer aldığı bir kilim seriliydi. Birkaç minder ve yastık kenarda toplu bir şekilde duruyordu. Serra kilimi kaldırdı ve yerde bulunan bir kulpla baktığınız zaman farkedilmeyecek zeminle aynı renkte bir kapağı kaldırdı. Burası yerin altına doğru inen bir geçit konumundaydı.

Serra kenarda bulunan merdiveni aşağıya doğru sarkıttı ve sabitledi. Feneri elime verip merdivenden inmeye başladı. Ona ışık tutarak inmesine yardımcı oldum. Serra indikten sonra feneri ona doğru aşağıya attım. Feneri merdivene doğru tutup görüşümü kolaylaştırdı. Merdivenden aşağıya doğru inmeye başladım. Ben indikten sonra Serra önümden yürüyerek bana yolu gösteriyordu. Dar bir tünelde ilerliyorduk. Tünelin sonunda gri renkli bir kapı bizi karşıladı. Dışarıdan bakıldığında kapının sağlam bir yapısı olduğu anlaşılıyordu. Serra kapının üstünde birkaç yere dokundu ve ardından dokunduğu yerleri ceketinden çıkardığı bir bez yardımıyla sildi. Kapı bir müddet sonra ortasında bir çatlak oluşturarak ikiye ayrıldı. Ben olanları izlerken Serra kapının açıldığı yerden ilerlemeye başlamıştı. Biraz daha ilerledikten sonra benim gelmediğimi farketmiş olacak ki arkasına döndü.

"Neden gelmiyorsun?"dedi düz bir ifadeyle.

"Dalmışım."dedim onunkine oranla daha samimi bir şekilde.

"Beni takip et!"dedi ve önüne döndü. O önümden gidiyor ben de onu takip ediyordum. Evet, her şey Serra'nın istediği gibi!!

Buraya geldiğimizden beri Serra farklı davranıyordu. Nedenini bilmiyordum ama sanki bana karşı mesafeli duruyordu. Ben onun ikiz kardeşiydim. Bu hayatta birbirimizden başka sığınacak kimsemiz yoktu fakat o bana bir yabancıymışım gözüyle bakıyordu. Serra çok değişmişti. Benim yıllar önce tanıdığım narin, sevecen, masum Serra değildi. Bakışları ve davranışları bu duruma verilebilecek örneklerden birkaçıydı. Ben bunu buraya geldiğimizde daha iyi kavramıştım. Aslında başından beri böyleydi. Sadece bir maskeyle bu halini kamufle etmeye çalışmıştı. Başarmıştı da. Ben onun hala eskisi gibi olduğunu fakat yılların onu güçlendirdiğini, başımıza gelenlerden dolayı intikam duygusuyla yaşadığını düşünmüştüm. Benim gözümde çizmeye çalıştığı imajı buydu. Bu şekilde beni etkileyip istediklerini yaptıracak hale getirecekti. Şuanda olduğu gibi. Öz kardeşim tarafından aptal bir amaç uğruna tuzağa düşürülmüştüm. Bu durum her ne kadar içimi yaksa da bununla başa çıkabilirdim. Başa çıkmak zorundaydım. Yıllardır olduğu gibi yine yalnızdım.

Nitekim tahminlerimde yanılmamıştım. Serra beni karşımda gördüğüm bu insanlar uğruna harcayacaktı. O beni çoktan gözden çıkarmıştı. Benim gerçek kimliğimi öğrendiğim vakit onu es geçtiğim gibi. Yalnız bir fark vardı. Ben hem kendimi hem onu yok saymıştım. Oysa ki o kendi rahatı uğruna yalnızca beni harcayacaktı. Her şey hiç olmadığı kadar netleşmişti. Onlar kartlarını açık oynuyordu. Madem ki durum bundan ibaretti. Benim de onlara karşı bir atak da bulunmam gerekiyordu. Nitekim gecikmeyecekti de. Oyun başlasın!!!

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 21, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

GEÇMİŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin