5.BÖLÜM - SERRA'NIN HİKAYESİ

107 3 0
                                    

        Gözlerim çoktan dolmuş, gözyaşlarım yanaklarımı ıslatarak aşağıya doğru süzülmüştü. Kalbime bir ok saplanmış gibi hissediyordum.

Hayvan herifler! Kardeşime neler yapmışlardı böyle?  Kolları iğne izleriyle delik deşik olmuş ve her iğne izinin çevresi koca morluklarla doluydu.

Serra elindeki kupaları oturma grubunun ortasındaki siyah renkli kare biçimindeki masaya koyup sol çaprazımdaki koltuğa yerleşti ve sorgulayan gözleriyle meraklı bakışlarıma karşılık verdi.

Bu tarifsiz sessizliği bozmanın zamanının geldiğini düşünerek:

"Kollarındaki iğne izleri de neyin nesi? " diye  öfkeli bir şekilde onu sorguladım.

"Sana her şeyi anlatacağım. Söz veriyorum." dedi içtenlikle.

"Burada ne haltlar dönüyor bilmiyorum ama bir an önce öğrenmek istiyorum." dedim bana bile yabancı gelen agresif ses tonumla.

"Öncelikle sakin ol! " dedi kısık bir ses tonuyla. O da neydi?  Ağlıyor muydu yoksa? Hayır. Olamaz!  Çok düşüncesiz davranmıştım ona karşı. Bencilce davranarak öfkeme ve merakıma yenik düşmüştüm.

"Özür dilerim. " demeyi başardım güçlükle açabilmeyi başardığım ağzımla.

"Özür dilemeyi gerektirecek bir durum yok ortada." dedi gözyaşlarını elinin tersiyle silerek.

"Anlamıyorum Serra ! Gerçekten anlamıyorum ... Biz neden bu durumdayız ? Hiç anlamıyorum. Annem de babam da kendi hallerinde insanlardı. Kimseyle bir sorunumuz olmazdı. O adamlar o gece neden bizim evimizi bastı ve neden annemle babamı öldürüp bizi almak istediler ? " dedim gözyaşlarımın arasında.

"Sana tüm bu sorularının cevabını vereceğim. " dedi sakin ve kontrollü sesiyle.

"Seni dinliyorum. " dedim ve kahvemden bir yudum alarak yerine koydum. Sonrasında bakışlarımı doğruca ona dikip dinlemeye hazır olduğumu belirttim.

Serra'dan

"O gece senin boğazını kesip sonrasında seni öldüresiye döven o adam, seni kucaklayıp kazan dairesine götürdü. Beni de yanlarındaki diğer adam susturmaya çalışıyordu.

Sen kazan dairesinde baygın bir halde yerde yatarken benim de ellerimi ve ayaklarımı zincirlemişlerdi. Çığlıklar atarak sesimi duyurmaya çalıştığımı görünce de ağzımı bantladılar.

Sen gözlerimin önünde; hareketsiz bedeninle kanlar içinde yatarken elimden hiçbir şey gelmiyordu ve bu benim kendimi daha kötü hissetmeme neden oluyordu. O an elimden sadece ağlamak gelmişti. O kazan dairesinden çıkana dek senin yanı başında ailemin yasını tutmuştum ağlayarak.

O adamlardan farklı duruşlu biri kazan dairesinden içeri girdi, bana bir bakış atıp:

"Diğeri nerede? " diye sordu güçlü ve gür sesiyle. Çok öfkeli görünüyordu. Yanındaki adamlardan biri:

"Efendim onu bulamadık. " demişti korkudan titreyen sesiyle.

"Ne zırvalıyorsun lan sen! Bize bu ikizler lazım. Beyinsiz herifler! " diyerek bağırmıştı hepsine.

"Efendim yemin ederim, kız yok içeride. Evin her yerine baktık ama bulamadık. " dedi kendini savunurcasına.

"Küçücük kız nereye gidebilir lan! Evin içine bir yere saklanmıştır. " diyerek bağırmıştı adamların yüzüne doğru.

"Her deliğin içine baktık efendim, ama yok bulamadık. Kız sanki yer yarılmış da yerin dibine girmiş. " dedi biraz daha cesurca kendini savunarak.

"Yerin dibine girse de o kızı istiyorum. Ya bana kızı getirirsin ya da kendi kelleni! " dedi tehditle adamın yüzüne doğru.

Beni susturmaya çalışan adamın yanındaki diğer adam:

"Efendim bir sorunumuz var. " dedi dikkatli bir şekilde bir sana bir bana bakarak.

"Neymiş o? " diye sordu merakla.

"Bu aptallardan biri, diğer kızı pert etmiş. " dedi öfkeyle seni işaret ederek.

"Aptal herifler! " dedi ve elindeki silahla diğer iki adama doğru sallayarak.

"Hanginiz yaptı lan? " Silahı birinden diğerine doğru çevirip duruyordu.

"Efendim! Şerefsizim ki bilmiyordum. Arkası ... " demesine kalmadan adam çoktan başına kurşunu sıkmıştı.

Diğer adamlardan biri telefonla konuşuyordu. Konuşması bittikten sonra efendim dedikleri adamın yanına gelerek kulağına doğru bir şeyler fısıldadı. Anlaşılan benim duymamı istemiyorlardı. Adam onu dikkatle dinledikten sonra:

"Dediklerini hemen yap. " dedi emrederek.

O adam da hemen senin yanına doğru eğilip kanından bir şişe dolusu aldı ve yanındaki diğer adama doğru dikkatlice uzattı. Sonrasında bana doğru yaklaşıp

"Şimdi seni çözeceğim ve sen de uslu bir çocuk olup yaramazlık yapmayacaksın. " diye yapma bir gülümsemeyle beni uyardı.

Adam ellerimi çözerken aklıma seninle o gün babamın çalışma odasındaki çekmeceden gizlice aldığımız bıçaklar geldi. O gün sen onları aldığında her ne kadar sana kızmış da olsam o an sana birçok kez teşekkür etmiştim içimden.

Adam ellerimdeki zincirleri çözdükten sonra ayağımdakileri çözerken benden, senden ve o adamdan başka kimsenin kazan dairesinde olmadığını farkettim.

Diğer adam kan dolu şişeyi alıp gitmiş olmalıydı. Efendim dedikleri adam da ortalıkta görünmüyordu.

Adam ayağımdaki zincirleri çıkarmıştı ki işte tam sırası diye düşünüp cebimdeki bıçağı çıkarıp adamın omzuna sapladım. Adam o an ki refleksle omzunu tutarken ben de kazan dairesinden çıkarak hışımla oradan uzaklaştım. Nereye gittiğimi hiç bilmeden delicesine koşuyordum. Ne zaman ki dinlenmek için duraksamıştım ki ...

Omzumda soğuk bir el hissettim!

GEÇMİŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin