Genç adam, buğulanan camını elleriyle sildi. Gecenin karanlığında sokağı aydınlatan cılız ışığa rağmen gözünü kısarak sakin sokağı izledi bir müddet boyunca. Karşı cama baktı ardından, hâlâ karanlıktı odası. Birazdan gelecek, diye düşündü.
Kısacık süren ama ona birkaç asır gibi gelen zamandan sonra karşı taraftaki odanın gece lambası açıldı. Asla ışığını açmazdı, gece lambasının varla yok arası ışığıyla avunurdu. Az sonra titrekçe nefes almasına sebep olan kız göründü.
Yine mutsuz kalbini kırmışlar...
Genç adamın zihnini talan eden bu düşünce bir saniye olsun aklından çıkmıyordu. Bu düşünce kalbini çok acıtıyor, içine merak tohumları ekiyordu.
Genç adam, karşısındaki kızın karanlıkta pek de seçilemeyen suretine baktı efsunlu gözlerle. Kız her gece olduğu gibi tarağını aldı, aynanın karşısına geçti ve saçlarını taramaya başladı. Genç adam, onun gece karası saçlarına bayılıyordu. Bembeyaz teni ve gece karası saçları vardı. Saçları upuzundu. Sanki içerisine yıldız tozları serpiştirilmiş gibi parlıyor, genç adamın gecesini aydınlatıyordu.
Kız dakikalar boyunca saçını taramaya devam etti. Dalmıştı yine bir noktaya. Bakışları hep donuktu, bakıyor ama görmüyor gibi... Az sonra içeriye annesi girdi. Kıza bir şeyler söyledi ama kız hâlâ saçını taramaya devam ediyordu. Annesi usulca adımlar atarak ona yaklaştı, elindeki tarağı alıp kenara koydu. Titreyen ellerini kızının yüzüne koyup birkaç şey daha söyledi. Kız bomboş gözlerle annesine bakmaya devam ediyordu.
Annesi kızının ona tepki vermeyeceğini anlayınca omuzları düştü. Kızın kolundan tutup yatağına yatırdı. Saçlarını okşayıp öpücükler kondurdu. Aynı zamanda genç adamın, dudaklarından okuduğu kadarıyla şarkı söylüyordu kızına. Gülümse, diyordu. Hadi gülümse, bulutlar geçsin...
Kız bir zaman sonra uyuyunca, annesinin omuzları sarsılmaya başladı. Kadın sessizce ağlıyordu. Genç adam yanağından akan sıcak sıvıyı hissetti, silme gereksiniminde bile bulunmadan geriye çekildi, uzaklaştı penceresinden.
Az önceki görüntü zihnine kazınmıştı... Kalbi acıyordu, hem de çok.