"İnsanlar arasında da yalnızdır insan."
🌧️
Arkadaşlarıyla birlikte arabadan inerken şakalaşıyorlardı. Son anda Altan'ın da okulda işi çıkmıştı, evde yalnızca Kıvanç ve Metehan kalmıştı. Poyraz arabanın kapısını kilitleyip yanlarına yaklaştı. O sırada Rüzgar geçen gün yaşadığı bir olayı anlatıyordu. "Kızdan özür diledim kafama kapkalın kitapla vurdu, abi. İnanabiliyor musunuz?"
Rüzgar kafeteryada bir kıza çarpmış ve yanlışlıkla elindeki çayı kızın kitabına dökmüştü. Kız ise resmen cinnet geçirip kitapla Altan'ı iyi benzetmişti. "Niye önüne bakmıyorsun oğlum? Belli ki önemli bir kitap yoksa neden o kadar sinirlensin kız." dedi genç adam. Empati kurmayı her zaman çok sevmişti ve hayatının bir parçası haline gelmişti.
"Ne bileyim Poyraz ve Mete'yle konuşuyorduk o sırada dikkatim dağıldı. Özür diledim ama yine de fayda etmedi. Hırçın kız, nasıl geçirdi kitabı kafama." dedi kafasını ovuşturarak, o günü tekrar yaşıyor gibiydi.
Bunları konuşurlarken kampüsün koca bahçesine giriş yapmışlardı. Öğrenciler çimenlerin üzerinde oturuyorlar, açık havanın tadını çıkarıyorlardı ve bu bulundukları mevsimde bulunmaz bir nimetti.
Genç adam, yanındaki arkadaşına gülerek ilerlerken adımları bir bıçak gibi kesiliverdi. Gördüğü şeyin gerçekliğini sorgularcasına durdu, kalbinin kan pompalama sesi kulaklarına akın etti. Şu an gördüğü şey doğru olabilir miydi? Şu an tam karşısında ağacın kenarında yanında birkaç kişiyle birlikte oturan kız o olabilir miydi? Bu mümkün müydü?
Yanındaki arkadaşları bir şeyler söylüyorlardı genç adama ama duymuyordu. Kendini gerçek dünyaya kapamış, odak noktası sadece; bacaklarını kendine çekmiş, kollarını etrafına sarmış, çenesini dizlerine koymuş, dalgın bakışlarla çimenleri izleyen siyah saçlı ve bembeyaz teni olan kızdaydı.
Kız, arkadaşlarının yanında gibi görünüyordu ilk bakışta ama ruhu tamamen onlardan ayrıydı. Arkadaşları yanında konuşup gülüşüyorlardı. En yakınında oturan arkadaşı başını omzuna koymuş diğerleriyle konuşuyordu. O konuştukça ve güldükçe genç kızın bedeni hareket ediyordu fakat kız bunun farkında bile değildi.
Az sonra gerçek dünyaya dönüş yaptığında Rüzgar'ın sesini duydu. "Mahperi değil mi o?"
Genç adamın bakışları direkt arkadaşına döndü. "Mahperi mi? Sen nereden tanıyorsun?" diye dudaklarından istemsizce sıralandı sözcükler. Mahperi dedi içinden, ne kadar güzel ismin varmış, dudaklarıma yakışan.
Rüzgar ona anlamsızca baktı, arkadaşını ilk defa bu denli heyecanlı görüyordu. Onun yerine Poyraz cevap verdi arkadaşına. "Bu sene son sınıf olması gerekiyordu ama geçen sene okulu bilinmeyen bir sebepten ötürü dondurdu. Uzun süredir ortalıkta görünmüyordu."
Genç adam düşündü; çok kötü bir şey olmuştu, hissediyordu ve bunu öğrenmeye kesinlikle hazır değildi.
Sonra çenesiyle ileriyi gösterdi. "Yanında duran kişi Roza, en yakın arkadaşlarından biri." Roza kapalı ve alımlı bir kızdı, yemyeşil gözleri bakanın ilk dikkatini çeken unsurdu.
Ardından sağ tarafındaki kızı gösterdi omuzunda siyah kısa saçları vardı ve minyon tipliydi. "Venüs." Oldukça tatlı ve cana yakın görünüyordu.
Venüs'ün yanındaki kızı işaret etti. "Duygu." O da Roza gibi kapalı ve yeşil gözlüydü ve fazlasıyla anaç gözüküyordu. Başını ağaca yaslamış kızların anlattıklarına gülüyordu.
"Ve Elisa." dedi Rüzgar, sözü devralarak. "Beyin hücrelerimin yarısını öldüren hanımefendi." Roza'nın yanında duran kumral saçlı, saçının aralarında hafif hafif yeşil boyalar olan kızı gösterdi. Dışarıdan bakıldığında soğuk birine benziyordu. Rüzgar'ı kitapla dövmüş olması pek şaşılacak bir duruma benzemiyordu.
"Bu grup," dedi Poyraz. "İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümünden." Yolun tam ortasında olduklarını fark edince ileriyi gösterdi ve kızlara yakın mesafede bir ağacın dibine çöktüler. "Okulun kendi hallerinde, sakin ve bilinenler listesindeler." Gözleri kızlara kaydı ve bir noktaya dalıp gitti.
"Mahperi..." dedi Rüzgar. "Lisede aynı okuldaydık, tabii diğerleriyle de, o zamanlar da sakindi ama yüzü hep gülerdi. Özellikle arkadaşlarının yanında o kadar mutluydu ki," İç çekti. "Onun şimdiki hâlini görünce sanki karşımda başka biri var gibi hissediyorum."
Genç adam, onu şimdiki zamana kadar nasıl görmediği hakkında kendini azarlarken sordu, "Peki nasıl bu hâle geldi?"
"Kimse bilmiyor, sadece arkadaşlarının haberi var bence. Ve teoriler... Birçok kişi farklı şeyler söylüyor." Kafasını iki yana salladı umutsuzca.
Poyraz daldığı yerden çıkış yapıp onlara döndü. "Geçen sene babası vefat etti, en büyük etkenin bu olduğu söyleniyor, bazıları ise "Yutkundu ve gözlerini kaçırdı. Bunu nasıl söyleyeceğini bilmiyordu.
"Bazıları da ne, Poyraz?" Öyle sakinlikle sormuştu ki bunu, yine de ifadesine ters orantıda sesi sert çıkmıştı.
Poyraz titrek bir nefes aldı. Ve o can alıcı sözleri söyledi: "Babasının ölümüne sebep olduğunu söylüyorlar."