"Yalnızca sen, beni asla tanımamış olan ve hep sevdiğim sen."
***
Onu yalnızca birkaç aydır tanıyordu, hoş tanıyordu da denilemezdi. Üniversite yurdundan ayrılıp arkadaşlarıyla ev tutmaya karar verdiğinde, karşı binasında yaşayan bu gizemli kızı görüp ona meftun olacaksın, denilseydi adama; ne düşünürdü bilinmez. Bu kıza gönlünü kaptırmak ayrı bir güzellikken, onun hakkında sadece çıkarımlar yapabiliyor olmak acı veriyordu ona.
İlk zamanlarda bu apartmanda yaşayan birkaç kişiye sorup onu tanımaya çalışsa da kimsenin ağzını bıçak açmamıştı. Bazen bundan dolayı hoşnut hissediyordu kendisini. Çünkü gördüğü kadarıyla bu güzel kızın neden bu halde olduğunu öğrenmeye henüz hazır değildi, biliyordu içten içe.
Derin bir nefes alıp çalışma masasına oturarak şiir yazmaya devam etti. Bu iki ayda ona o kadar çok şiir yazmıştı ki sayamıyordu artık. Bir kez bile yakından görmemişti onu, bir kez bile olsun dışarı çıktığına şahit olmamıştı, genç adam. Uzaktan görmüştü hep, bir o kadar yakın fakat bir o kadar da uzaktan...
Odanın kapısı açıldı. Gelenin aynı odayı paylaştığı arkadaşı Poyraz olduğunu biliyordu arkasına dönüp bakmasa da. "Kardeşim." dedi Poyraz. "Yine mi şiir yazıyorsun?" Sesinde oldukça meraklı bir ton vardı. Bu şiirleri kime yazdığını çok merak ediyordu. Kimseye söylemiyordu arkadaşı.
Kafasını onaylarcasına salladı. "Diğerleri nerede?" diye sordu konuyu değiştirmek için. Çünkü biliyordu, arkadaşı irdeleyip duracaktı bu konuyu.
"Okula gittiler, dersleri varmış." diye açıkladı. Poyraz ve kendisi edebiyat okuyordu, Kıvanç ve Mete bilgisayar mühendisliği okurken Rüzgar ise yoğun bakım hemşireliği okuyordu. Hepsi iyi insanlardı, seviyordu onları.
"O zaman iş başa düştü. Yemekler bizden bugün." Defterini kapatıp çekmeceye yerleştirdi. "Yarın da onlar yapar, dersimiz var." Ayağa kalkarak arkadaşına 'gidelim' anlamında baş işareti verdi. Birlikte mutfağa giderek el birliği ile güzelce akşam için yemek yaptılar.
🌧️
Gece olduğu vakit genç adam yine pencerenin başındaydı. Az sonra genç kızın lambası yandı ve gölge misali olan sureti gözüktü. Önce penceresinin önündeki koltuğa oturdu, sonra elindeki kitaba odaklandı. Adam ne okuduğunu merak etmeye başladı, aynı zamanda dikkatle kızı izliyordu.
Kızın saçları yüzünü kapatıyordu ama önünden çekmeye tenezzül bile etmiyordu. Hiçbir şeye tahammülü kalmamış gibi görünüyordu. Genç kız, bir süre daha okuduktan sonra kitabı kenara bıraktı. Ellerini saçlarının arasından geçirdi. Gergin bir hâli vardı, bu adamı endişelendirdi.
Kız, bir süre daha öylece oturduktan sonra yatağına geçti. Genç adam, pencereden uzaklaştı. Kalbine çöken endişeyle yatağına kuruldu. Arkadaşları içeride maç izliyorlardı seslere bakılırsa. Gözlerini kapattı ve yarının kendisine getireceklerinden habersiz zorlukla uykuya daldı.