0.1: heeseung

342 45 69
                                    

tamamen donmuş bir halde yanımda ayaklarını ritim tutarcasına yere vuran çocuğa bakıyordum. beni hipnotize etmiş, güzelliğiyle büyülemişti... ara sıra yüzünü benim tarafımdaki duvarda duran saate çeviriyor, bir of çekerek tekrar önüne dönüyordu. ne kadardır onu seyrettiğimi bilemiyordum simdi...

burnunda ve sol gözünün altında beni vardı, saçlarının kahve tonu öylesine mükemmeldi ki... sanki kahveye ismini onun saçlarından bakarak vermişler gibiydi. ayaklarıyla yaptığı ritmi hızlandırıp durmuyor olsa, onu bir bu kadar daha sakince seyredebilirdim belki. ama ben buna dayanamazdım.

"tanrı aşkına, rica ediyorum şu ayaklarını siktiğimin yerine vurmayı keser misin?" dedim bir anda. sesimdeki agresif ton gerçekten çok belirgindi. o güzel gözler bana döndü, ve ayakları durdu. "rahatsız ettiysem özür dilerim." dedi. sonra güzel gözlerini devirdi ve önüne döndü yine. bacaklarını ileriye uzattı. bacakları, gerçekten uzundu.

"lee heeseung, geçebilirsiniz." dedi çalışan. ayağa kalktım ve psikoloğun odasına yürüdüm. insan olamayacak kadar mükemmel göründüğünü düşündüğüm çocuk ise ben kapıyı açtığım anda tekrar ayaklarını yere vurmaya başlamıştı. tanrım, eğer her hafta buraya gelecekse şu ayakları konusunda bayağı kavga edecek gibiydik.

içeriye girdim, psikoloğuma selam vererek koltuğa oturdum.

"nasılsın bu aralar heeseung?" diye sordu kadın. "ilaçlarına devam ediyor musun?" başımı salladım, aslında o aptal şeyleri içmiyordum. depresyonda değilim, neden antidepresan almam gerekiyor? siktiğimin altal sinir bozukluğu...

"peki, bana bu günlerde bahsetmek istediğin bir şey var mı? yeni bir şeyler?" dedi. "hayır... sadece şu girişteki aptal saati daha sessiz bir taneyle değiştirebilirsiniz belki..." dedim. güldü. komik bir şey göremiyorum. neye gülüyorsa.

"peki, bu konuyla ilgilenirim. geçen hafta bana 7 yaşındayken gittiğiniz tatili anlatıyordun. devam edebiliriz istersen." dedi. evet, tatil. hayır hayır... cehennem. evet, o tatil, o yıl gittiğim tatil bir cehennemdi. belki de bütün sorunlarımın artıp katlanmaya başladığı dönüm noktasıydı, keşke o yazı yaşamamış olsaydım.

"anlatayım..." dedim, düşünmekten bile nefret ettiğim o yazı anlatacaktım. anlatmak iyi gelir diyorlardı, şu zamana kadar 6 yaşındayken yaşadığım o saçma şeylerin her birinden bahsetmiştim ona, bunu da anlatabilirdim. en azından içimde tutup daha fazla büyütmemiş olurdum bu şekilde.

"o yıldan nefret ediyorum, gerçekten. sanırım hayatımda yaşadığım en iğrenç şeylerin hepsi o yaz yaşadıklarım. keşke o yılı yaşamasaydım, belki hayatım farklı olabilirdi. babam 3 ay kiralayabileceğimiz bir yazlık bulduğunu söylemişti, ucuz bir yer bulabildiği için annem oldukça mutluydu. aslında ev sahibi içinde yaşamaya devam ettiği için öyle ucuz bir meblağdaymış. annem bunu yolda öğrenmişti. denizi hiç bir zaman sevmedim, yazlardan da hep nefret etmişimdir. o yüzden tatile giderken mutlu değildim, annem yolda babamla tartıştı uzunca. ama ne değişecekti ki, çoktan 3 aylık kira ödenmişti ve biz de yola çıkmıştık bile..."

sözlerimi bitirdikten sonra derin bir nefes verdim ve nefes aldım. su içip içemeyeceğimi sorduğumda bana bir bardak su doldurdu. hepsini o anda içtim, çünkü boğazım düğümlenecekti. biliyorum, bundan bahsetmek istemiyorum. ama sanırım anlatmazsam bana yardımcı olamazlar, gerçi böyle olabiliyorlar mı sanki?

"evin sahibi en alt katta bir odada kaldığını, üst katın sadece bize ait olduğunu ve alt katı ortak kullanacağımızı söylemişti eve geldiğimiz gibi. annem söylenerek eşyalarımızı yerleştiriyor, babam ise onu umursamadan yatakta uzanıyordu. ben... ben sadece yatak odam olacağını söyledikleri, pencere benzeri neredeyse sadece 5 santim olan bir havalandırması ve rahatsız yatak dışında hiç bir şey olmayan, hücre gibi olan o odadaki yatakta oturuyordum. bütün yaz sırtım ağrıyacak sanırım diye düşünmüştüm. keşke ağrıyan sırtım olsaydı diyeceğimi nereden bilebilirdim ki?"

_______
02.05.22
hoptirileyley

✓ neurasthénie ⌗ heeseung × sunghoonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin