yine psikoloğuma gelmiş seansımı bekliyordum. acaba sunghoon gelir mi diye düşünüyorum açıkçası. gereksiz bir şekilde onu tekrar görmek istiyorum.
diye düşünüyordum ki, sunghoon kapıdan içeri girdi. yürüyüşü bile bir modelden daha zarifti. neden bu çocuğun her şeyi böylesine mükemmel görünüyor?
yine yanımdaki boş sandalyeye oturdu. bir şey söylemesini beklemiyordum, ama dönüp bana selam verdi.
"merhaba heeseung."
"adımı nerden biliyorsun?"
"dün duydum."
"ah tamam, sana da merhaba sunghoon."
"sen de mi dün duydun?"
"evet."
"anladım."
daha sonra önüne döndü, bağcığı çözülmüş olan ayakkabısına eğildi.
"kaç yaşındasın heeseung." diye sordu ayakkabısı ile ilgilenirken.
"19," dedim, "beş ay sonra 20 olacağım."
"ah, ben de 18 yaşındayım, ama yedi ay sonra 19 olacağım."
"anladım."
"neden buradasın?"
"nevrastenim var."
"o ne?"
"git internetten araştır."
"kırıcı."
"kusura bakma açıklamakla uğraşamam. başımı ağrıyor."
"tamam bakarım."
"sen?"
"insanlardan hoşlanmadığım için annem gelmemi söyledi."
"hoşlanmıyor musun?"
"insanlar çok gereksiz, sadece dünyaya zarar veriyoruz hiç bir vasfımız yok. insanlarla konuşmayı sevmiyorum bile."
"neden benimle konuşuyorsun peki?"
"bilmem, seninle konuşmak istedim."
"tamam."
"lee heeseung, gelebilirsiniz"
"gitmen gerek sanırım."
"hm, görüşürüz sunghoon."
"görüşürüz."
ve kalkıp psikoloğumun odasına girdim.
"hoşgeldin heeseung."
"ever merhaba."
"bu gün nasılsın."
"iyiyim. sunghoon'un nesi var?"
"efendim?"
"park sunghoon, buraya neden geliyor?"
"ah, insanlardan hoşlanmıyor. annesi rica etmiş, insanlarla en azından biraz sosyalleşmesini sağlayabileceğimi düşünmüş."
"sağlayabiliyor musun?"
"bilemiyorum, ama sanırım seninle konuşmuş hm?"
"ah, evet az önce konuştuk."
"güzel, arkadaş olursunuz belki?"
"olabilir."
"bu hafta başka yeni bir şey oldu mu? sinirlerin ya da ilaçlarla ilgili?"
"ah şey, sinirlenip bir çocuğu tekmeledim sanırım. korktu. ama sonra alıp hastaneye götürdüm, özür diledim. yine de korktu sanırım."
"neden ona sinirlendin?"
"çok konuşuyordu, sinir etti."
"anladım. ilaçlarını içiyorsun, değil mi heeseung?"
"evet." tabii, içiyor olduğumu sanmaya devam et.
"umarım bu sinirini geçirebiliriz."
umarım. ama ilaçlar olmadan bir yolunu bulsan fena olmazdı.
"tamam, geçen haftaya bir şey eklemek ister misin?"
"hayır. hepsini anlattım."
"anladım. o halde sen önemli gördüğün anıları anlatmaya devam edebilirsin?"
"olabilir. 11 yaşımdayken baya tuhaf bir olay olmuştu, sayılır mı?"
"anlat dinleyeyim."
"babamı öldürdüm." dedim, bu sefer cidden soğukkanlılıkla söylemiştim. geçen defaki gibi kendimi kasmamıştım.
"anlayamadım, tekrar söyler misin?" dedi.
"babamı öldürdüm." dedim tekrar. boş gözlerle bana baktı.
"babanı öldürdün?"
"öldürdüm. nasıl yaptığımı anlatmamı ister misin?"
"anlatırsan, dinlerim."
"beni o günden sonra da, defalarca dövmüştü. dövdüğü için ondan nefret ediyorum. geberip gitse keşke diye düşünürdüm hep. sonra dedim ki, neden onu geberten ben olmayayım ki?"
_______
06.05.22!! bu fic beni cok geriyor
![](https://img.wattpad.com/cover/309414258-288-k240314.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
✓ neurasthénie ⌗ heeseung × sunghoon
Fanfictionkorku; tehlike, acı veya zarar tehdidinin neden olduğu hoş olmayan bir duygudur. [angst, story] ©jadedstilll - 2022 !!, psychological disorder, abuse, homicide, suicide