Yıldızlar aldatmış ikimizi.

70 19 20
                                    

" Tamam hadi, şimdi bir dilek tut ve sonra üfle. Ama dileğini tut mutlaka."
" Dilek tutmam için mumlara ihtiyacım yok ama senin için tutacağım."
" Benim için yaşamaya da devam edecek misin ? "
" Jihoon... biliyorsun, ikimizde bu sorunun cevabını biliyoruz."
" Hayır bilmiyoruz, her şeyi bilemez insan."
" Evet bilemez belki ama hisseder."

Bir süre Jihoon'a baktıktan sonra söndürdü mumları Hyunsuk. Hastane odasındalardı. Hyunsuk zayıflamış, o uzun saçlarından eser kalmamış, parlayan gözlerinin ışıkları sönmüştü. 

" Ne diledin ?"
" Seninle İtalya'da, şehrin ortasından akan o suyun ortasında yıldızları saymayı diledim."
" Sayacağız tabi ki, burdan çıkar çıkmaz götüreceğim seni."
" Gelsene yanıma."

Jihoon, pastayı Hyunsuk'un kucağından aldı. Hyunsuk ise Jihoon için yatakta yer açtı.

" Biraz şarkı söylesene."
" Ne söyleyeyim ?"
" Şarkımızı söylesene. Bir kere de olsa senin sesinden dinlemek istiyorum."

I don't want to know who we are without each other
It's just too hard
I don't want to leave here without you
I don't want to lose part of me
Will I recover?
That broken piece, let it go and unleash all the feelings

Jihoon şarkıyı söylerken Hyunsuk'un gözleri kapanmıştı. Makinelerden bir anda yüksek sesle gelmeye başladığında Jihoon da benim gibi hem şaşırmış hem de korkmuştu.

" Hyunsuk ? "

Hyunsuk'tan cevap gelmeyince Jihoon olduğu yerden kalkıp doktoru çağırdı. Bir anda oda doktor ve hemşirelerle dolmuştu. Neler olduğuna anlam vermeye çalışırken, yüzündeki ifade bütün duygularını ifade etmeye yeterdi. Gözlerindeki korku ve endişe vücudunun her hücresine yayılmıştı. Sonrasında ise görüntü bir anda kararmıştı. Ne olduğunu anlayamamıştım, burada bitemez dedim kendi kendime. Burada bitiyor olmasına imkan yok. Hemen yerimden kalktım ve CD'yi çıkarıp yeniden taktım ama bir şey fark etmemişti. Görüntü sürekli aynı yerde kararıyordu. Hızlıca defteri aldım ve kaldığım yeri açtım. Mutlaka o günden bir şeyler yazmış olmalıydı.

" Merhaba, ben bu köyün delisi.

Görüntü karardıktan sonra ne olduğunu öğrenmek için geldin buraya, biliyorum. Onca zaman geçmesine rağmen söylemeye ne dilim varıyor, ne de kırılan ellerim o kelimeyi yazmak istiyor. Görüntü bozuldu evet, ben yaptım. Küçüğümün bana veda edişini görmek istemedim hiç. Seneler olmasına rağmen bir türlü kabullenemedim. Ona " Ölü " kelimesini hiç yakıştıramadım çünkü yorgun olsa bile tebessüm etmeyi hiç bırakmaz, koşup eğlenmeyi ve bu hayatın tadını çıkarmayı ihmal etmezdi. Şimdi öylece hareketsiz, tebessümsüz en kötüsü de nefessiz, toprağın altında yatıyor oluşunu kabullenmek istemiyor hiçbir hücrem.
Ağlayarak geldiği dünyadan gülerek gitsin isterdim, ama o hiç doğmamayı dilemiş olsa gerek ki doğduğu gün toprağa geri dönmüştü. O kadar olasılık içinde neden o gün, neden o zaman, neden orada diye düşünüp durdum hep. Ölümün son fısıltılarını fısıldamıştı belki de kulağıma, ama ben de sağırmışım o zaman. Duymamışım hiçbirini. Delirişimin sebebi de bu biliyor musun ? Canımdan çok sevdiğim insana sağır kalmam. Ah ne çok isterdim unutmayı benliğimi... Ama şimdi varoluşumun krizinin eşiğinde, küçüğümü de unutmanın arefesindeyim. Küçüğümü unutmasam, kesemem nefesimi, çünkü nefesleri saklı her nefesimde. Geçer diye bekledim aslında, çok bekledim, lakin hiç geçmedi. Zaman izini de, bizi de , anılarımızı da sildi ama acılar hâlâ aynı kalmaya devam ediyor ve ne yüreğimin ne de benliğimin bunu kaldırmaya daha fazla gücü yok. En kötüsü de, sanki her şeyi biliyormuş gibi mektup bırakmış bana. Hiç okumaya cesaret edemedim. Benim için onu da oku olur mu ? "

Hyunsuk'un ölmüş olmasını ben bile kabullenememiştim. Tıpkı Jihoon'un gözlerimin önünden gitmeyen o görüntüsü gibi, Hyunsuk'un o görüntüsünün de Jihoon'un gözünün önünden hiç gitmediğine emindim.

"Ben küçüğümü hiç İtalya'ya götüremedim. Venedik'te beraber yıldızları sayamadık. Ben o günden sonra hiç gülmedim,hiç uçurtma uçurmadım, hiç akvaryuma, deniz kenarına gitmedim, hiç dans etmedim, edenlerden de kaçtım. Hiçbiri küçüğüm kadar güzel dans etmiyordu çünkü. Ve ben o günden sonra hiç şarkı söylemedim, mırıldanmadım bile. Şimdi kalkıp bir şarkı mırıldansam, ölür gelir diye korktum hep.

Sana, buraya kadar benimle geldiğin için teşekkür ederim. Bugün 23 Eylül. 23.09 küçüğümün doğum ve ölüm yılı iken benim de ölüm ve yeniden doğum tarihim olacak. Eylül ağırlığı dedim hep, çünkü Eylül küçüğümün hüzünlerini, sevinçlerini, gözyaşlarını ve kahkahalarını taşıyor. Ve 23 Eylül sonbahar ekinoksu. Bu tarihte gece ile gündüz, ilkbahar ile sonbahar eşitleniyor ama ben de küçüğümden sonra bütün mevsimler aynı kaldı,  ilkbahar hiç gelmedi, gündüz hiç olmadı.

Yolun sonuna geldik. Şimdi senin geri dönme, benim ise yok olma zamanım. Bir kez daha özür dilerim senden, lütfen kızma bana. Lakin küçüğümün ömrü bir kelebek kadar kısayken, henüz hiç yaşamamışken, gülmekten ağlayana kadar gülememişken,benim bu kadar yaşamam adil değil. Benden sonra başka bir deliyle karşılaşırsan eğer lütfen benim için sarıl ona. Üzgün olan her insana güzel tebessümünle bak. Çünkü bazen insan içten bir tebessüme hasret kalıyor. Bazen insan ufak bir sevgi kırıntısında yaşama tutunuyor. Her zaman en güzel insanlarla karşılaşman ve karşılanman dileğiyle... Hoş kal..."

_____________ 🍃
Şarkıyı yukarıya bıraktım. Dinlerken içimden bir şeyler koparıyor. Jihoon'dan da küçüğünden sonra çok şey götürdüğüne eminim... Umarım keyifle okuyorsunuzdur...

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Bundan Böyle Denizler Sarsın Seni.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin