5

930 90 116
                                    

Jia gözlerini sıcak odasında açtığında karşılaştığı ilk kişi, bir elini iki elinin arasına alarak dudaklarına bastıran Arin olmuştu. Arin dudaklarını bir saniye bile avuçlarının arasına hapsettiği elinden çekmezken dalgın bakışları üstündeki çarşaftaydı. Jia anlamıştı onun için endişelendiğini. Bu onu gülümsetirken yorgun çıkan sesiyle, " Arin." demişti. Arin'in bakışları anında onu bulurken yerinden fırlayarak sıkıca tuttuğu eli bırakmadan biraz daha yaklaşmıştı arkadaşına.

" Jimin nerede?"

" Cidden mi? Uyanana kadar kalbim kıçımda attı resmen ve sen uyanır uyanmaz mochimi mi soruyorsun? "

" Evet." Jia omuzlarını silkerek mırıldandığında Arin sinirle bir nefes verip elini bırakmış ardından yatakta yatan arkadaşının yüzüne doğru eğilerek yanaklarını avuçları arasına almıştı.

" Dua et kafanda sekiz dikiş var yoksa üstüne çıkarak sabaha kadar tepinirdim."

" Sustum."

Arin aldığı cevapla sessizce güldüğünde Jia'da ona karşılık olarak kıkırdamıştı. Fakat kıkırtısını boğazına dizen bir şey vardı... O şey ona dolu dolu gözleriyle bakan kadının dudaklarını hafifçe dudaklarını bastırıp gei çekilmesinden başka bir şey değildi.

" Aklım çıktı... O odaya girdiğin an aklım çıktı be güzelim." Jia ilk defa o an tanık olmuştu sevdiği kadının ağlamasına. O an anlamıştı dünya yansa umurunda olmayacak olan kadının her şeyi olduğunu. Bu onu mutlu etsede kapının önünde dikilerek dolu gözleriyle onları izleyen Nora bütün mutluluğunu anında silip süpürmüştü. Arin'in bu öpücükleirne alışıktı. Arin Nora'yı da öpmeye çalışırdı. Fakat Nora onu inatla reddederek genelde Jia'ya sırnaşırdı. Üçü arasında böyle saçma bir ilişki vardı işte. Ama Nora'da alışıktı tüm bunlara. Dolu dolu olan gözleriyle kapıda durarak onları izleme sebebi kıskanması değildi. Sadece karşılaştığı manzara kalbine dokunacak kadar güzeldi. Bu yüzden dolmuştu güzel gözleri.

" Basıldık." Jia'nın gülerek mırıldandığı şey Nora'yı da güldürmüştü.

" Orada durmaya devam mı edeceksin güzelim? Gel buraya." Arin bir elini tekrar Jia'nın eline sararken diğer elini Nora'ya doğru uzatmıştı. Nora bir süre ona uzatılan ele bakmış ardından gülümseyerek kendi elinin aksine daha soğuk ele kenetlemişti kendi sıcak parmaklarını. Böylr mutluydu. Kalbini paylaştığı üç kişiyle çok mutluydu...

-

" Kalk ve yemek ye." Jungkook karanlık bodrumu aydınlatan tek lambanın altındaki masaya oturmuş küçük bodrumun diğer köşesinde uzanan bedeni izliyordu. Jimin ona arkasını dönmüş bir şekilde yerde yatarken tirtir titriyor arada hıçkırarak hala hayatta olduğunu  belli ediyordu.

Jungkook cevap alamayınca derin bir nefes verip sakince yerinden kalkmış ve yerde yatan minik bedene ilerleyerek sertçe morluklarla dolu olan çıplak kolu kavramıştı. Amacı onu yerden kaldırıp masaya götürmek olsada Jimin doğal olarak onu yanlış anlamış ve boşta kalan kolunu yüzüne siper ederek şiddetli bir şekilde titremeye devam etmişti. Jungkook ona dokunmamıştı fakat adamlarına gözünü korkutmalarını söylemişti. Beklediği şey elbette bu değildi fakat çektiği pişmanlığı belli edemeyecek kadarda gaddardı işte.

" Sana vurmayacağım."

Jimin, önüne çöken bedenin sıkıca tuttuğu kolundaki elini gevşetmesiyle burnunu çekip yüzüne siper ettiği kolunu indirmiş ve boncuk gibi parıldayan ela gözlerini karşısındaki koyu irislerle buluşturmuştu.

" Beni yoruyorsun çocuk. Dediklerimi düzgünce yapıp sorun çıkarmasan böyle şeyler yaşamaz aksine güzel bir hayat sürersin."

" Yapamam bayım. Si-size daha öncede söylemeye çalıştım fakat beni dinlemediniz. Be-Ben yalanlar söyleyerek insanları kandıramam."

RİNGLEADERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin