inui sessiz adımlarla evine girdi ve dış kapıyı çekip kilitledi. sessiz olmaya çalışıyordu çünkü koko'nun çoktan uyuduğunu biliyordu. genelde 10.30 gibi uyur olurdu. biraz uykucu bir tip olduğundan sabah şirketine gidebilmek için erkenden uyuması gerekiyordu.
genç adam montunu asıp odasına adımladı. açık kapıyı arkasından kapatarak üstünü değiştirmeye başladı. koko'nun uyanık olduğunu ve onu izlediğini fark edememişti. dağınık saçlarını kulaklarının arkasına itip yavaşça yatağa uzandı. koko'yu uyandırmamaya çalışıyordu.
koko'nun açık gözlerle ona dönmesiyle irkilmiş ve ağzından bir çığlık kaçırmamak için kendini zor tutmuştu.
"neden uyumadın?" diye mırıldanmıştı kafasını yastığına koyarken.
"seni bekledim." dedi koko kısaca. inui bir şey diyemedi, konuşmayı devam ettirmek istiyordu ama aklına diyecek bir şey gelmiyordu.
"geç olduğundan." dedi sonra koko. inui tebessüm edip arkasına döndü. bir şey diyemiyordu. ağzından hiçbir şey çıkmıyordu. koko da eşinin eve gelmesinin rahatlığıyla ve ona sırtını dönmesiyle gözlerini kapattı. her şeyi kendi başlatmıştı. inui elbette ona teşekkür etmeyecek ve sırtını dönecekti.
inui gülümsemesine engel olamıyordu. endişelenmişti onun için. endişelenmişti. küçücük bir şey olmasına rağmen mutlulukla gözlerini kapattı. yarın mitsuya'ya bunu kesinlikle anlatmalıydı ve düşüncelerini almalıydı.
&
"günaydın." diye mırıldandı inui uykulu bir şekilde. koko da günaydın diye mırıldandı ve kahvesini kafasına dikip bardağı tezgaha bıraktı. saatine bakıp çalışma odasından çantasını aldı ve dış kapıya ilerledi.
inui arkasından öylece bakarken ona döndü.
"gidiyorum. masa da tostun var, onu ye." dedi çıkmadan hemen önce sonra da inui'nin bir şey demesine fırsat vermeden gitti.her sabah böyleydi zaten, önce uyanan kişi birbirine kahvaltı hazırlamayı ihmal etmezdi. fakat inui bu normal bir şey değilmiş gibi koko'nun ona hazırladığı özel bir şeymiş gibi her gün çocuk gibi sevinirdi ve hemen umutlanırdı.
inui koko'nun ardından kahvaltısını etmiş ve evde işlerini halletmişti. sonra da mitsuya'yı aramış ve mutluluğunu anlatmıştı. mitsuya ona fazla umutlanmamasını söylemişti ancak o kendini umutlanmaktan alıkoyamıyordu.
koko ile bu denli konuşmamalarının özel bir nedenleri yoktu aslında. sadece koko'nun klasik kıskançlıklarından başlamış ve inui'nin ona bağırıp çağırmasıyla neredeyse 1 veya 1.5 aydır araları kötüydü ve boşanmanın eşiğindeydiler.
inui işlerini hallettikten sonra ikisine yetecek kadar yemek yapmış yorgunlukla uyuyakalmıştı. bugün işe gitmemiş ve evde kalarak evi temizlemek istemişti. fakat koca evin temizliği onu çok yormuştu.
genç adam uyandığında üstünde ince bir yorgan görmesiyle etrafına bakındı. uyumadan önce üstüne bir şey aldığını hatırlamıyordu.
merdivenden gelen ayak sesleriyle eşinin geldiğini anlamış ve başını kaşıyarak ayağa kalkmıştı.
kokoyla karşı karşıya gelmiş fakat siyah saçlının yüzüne bakmayıp yanından öylece geçmesiyle gözünden bir damla yaş süzülmüştü. inui elinin tersiyle yaşı silmiş ve üst kata çıkmıştı. önce banyoya gidip kısa bir duş almış üstüne de sıkı giysiler giyinmişti.
yatağının yanında duran tekli koltuğa oturdu ve eline telefonunu aldı. sabahtan beridir düzgünce eline telefonunu almıştı. sadece mitsuya'yı aramak için kullanmıştı. telefonuna baktığında arkadaşlarından gelen binlerce mesaj, bankalardan ve alışveriş merkezlerinden gelen mesajlarla birlikte en sonda koko'nun 6 kez cevapsız arayıp üstüne on tane mesajıyla inui şaşırmıştı. uyuduğu için hiçbirini görmemişti. mesajlarından hepsinde de iyi misin veya gelirken bir şey getirmemi ister misin türünden mesajlardı.
"önce umutlandırıp sonra da yabancıymışım gibi yüzüme bakmaman.." sessizce mırıldanmış ve kafasını kendisine çektiği dizlerine gömmüştü. ağlıyordu. ses çıkarmadan sessizce gözyaşlarının yanaklarından aşağı süzülmesine izin veriyordu.
genelde ağlardı zaten. eşinin ona karşı böyle davranması o kadar çok zoruna gidiyordu ki dayanamıyordu.
koko odaya girmiş şarj aletini alacakken inui'nin top olmuş halini görünce duraksadı. karşısındaki adam burnunu çekip duruyordu. koko anlamıştı tabi ki eşinin ağladığını fakat yine sesini çıkarmamış ve görmemiş gibi yaparak geldiği gibi odadan geri çıkmıştı.
o da üzülüyordu. kendini çok suçluyordu. hepsi kendisinin suçuydu, kendisi kıskanmış kendisi yediği lafları sindirememişti. en sonunda da kendince saçma bir karar almış ve inui'yi kendinden soğutursa her şeyin daha iyi olacağını kendince kanaat getirmişti. inui'yi kolları arasına alıp ağlamamasını söylemek istiyordu, onu gün doğana kadar öpücüklere boğmak istiyordu ama onu yine kıracağını hissediyordu. onu yine gereksiz üzecekti ve bu beraber oldukları sürece sonsuza kadar devam edecekti. hem inui üzülecek hem de koko kendini yiyip bitirecekti.
çalan zil ile koko merdivenlerin başından hızla kapıya gitti. karşısında gördüğü chifuyu ve baji ikilisiyle karşılaştı. chifuyu koko'ya bir şey demeden kol atarak yanından geçmiş gitmişti. baji de eşinin bu davranışı üzerine mahçupca koko'ya gülümsemişti.
"kusura bakma, arkadaşlık işte." demiş ve koko anladığını belirtir bir şekilde kafasını sallayarak onu içeri davet etmişti.
baji ve koko içeriye geçerlerken chifuyu da arkadaşının yanına gitmişti.
benim her fikte chinui'yi
bff olarak göreceksiniz 👐🏻