inui sabah uyandığında drakenden fazladan izin almıştı. patronu nazik biri olduğundan üstelik evdeki durumları bildiğinden hemen izin vermişti. sonra da öğleye kadar uyumuş çalan zil ile uyanmıştı.
şu an arkadaşları ile koca salonda karşılıklı oturuyordu.
takemichi koca camdan bahçeyi izliyor, eşi, inui'nin sırtını sıvazlıyor, chifuyu ve hakkai pür dikkat inui'yi izliyor, mitsuya da başını arkaya yatırmış tavanı izliyordu.
"anlat." dedi, mitsuya sıkılarak. yarım saattir sessiz sessiz birbirlerini izliyorlardı.
"aldattın mı beni dedim sadece ama bağıran versiyonundan." inui mırıldanmış ve mitsuya'ya bakmaya başlamıştı.
"aferin." demişti o sırada takemichi. eşinin yanına oturmuş ve ona sokulmuştu. hina da bir eliyle takemichi'nin elini tutmuş "sus." diye fısıldamıştı.
"sokarım elimi ağzına takemichi." demişti chifuyu'da. takemichi ona dil çıkarmış inui'ye dönmüştü.
"of özür dilerim ya. valla çok özür dilerim inui. affet beni." hakkai ağlamaklı sesiyle chifuyu'nun yanından kalkmış inui'nin parmak ucuna oturmuştu. kucağında olan ellerini tutmuş ne kadar pişman olduğunu belli etmeye çalışıyordu.
"kalk hayvan." chifuyu da hakkai'nin uzun saçlarını çekiştirmiş yakasını tutarak kendine çekmişti.
"bırak saçlarımı kıskanç." ikisi didişirken inui gülümsemişti. arkadaşları sağ olsun, onların yanında bütün dertlerini unutabiliyordu.
"çocuk musunuz, oturun yerlerinize." diye azarlamıştı hina üçünü de. diğer ikisi atışırken takemichi de dahil olmuş birbirlerini iteklemeye başlamışlardı. chifuyu ve hakkai yanyana oturmuş take de hina'nın yanına geçmişti hemen.
ortam yeniden sessizleştiğinde inui konuşmaya devam etmişti.
"sonra bana açıkladı kadını. ben de ağlayarak özür diledim. bana hep özür dilersin zaten dedi. sanırım biz birbirimize yaramıyoruz." inui dolan gözlerini kırpıştırdı ve gözünde toplanan yaşların kaybolmasını sağladı.
"asıl en çok siz birbiriniz içinsiniz inui. ikinizden başka kim sizi mutlu edebilir bu kadar? böyle şeyler söyleme lütfen." hinata inui'ye sarıldı.
takemichi kıskanmış numarası yaparak hinata'yı kendine çekmeye çalışmış ancak karnına yediği darbeyle kendini ağlamaklı sesler çıkararak geriye atmıştı. tam bir drama queen.
mitsuya da kafasına bir tane vurmuştu.
"taka-chanı bile sinirlendirdin pislik." hakkai kısmış olduğu gözlerle ona bakıyordu.
"sadece bir şakaydı, herkesten darbe yedim." takemichi sızlanırken chifuyu kahkaha atmıştı.
"kendini affettirmeye çalış." dedi mitsuya. inui olumsuzca kafasını salladı.
"denemedim mi sanıyorsun, çok denedim. sonuç ne peki? daha kötü olduk." demişti.
"bence ben koko'yu döveyim amk." dedi chifuyu. koko'yu dövmezse rahat edemeyecekti.
"abi bir gün dövsün şu koko'yu. ağzı bir susmuyor." demişti hakkai de. hinata ve inui kıkırdamıştı.
"hinam sen böyle güleceksen ben de döverim koko'yu." takemichi eşine yaklaşmış yanağına öpücük kondurmuştu.
"yok, sen karışma öyle işlere." hinata'nın dediğine diğerleri kahkaha atarken takemichi somurtuyordu.
açılan kapıyla inui saate bakmıştı. koko'nun gelme saati çoktan geçmişti. herkes sustuğunda inui kalkmış kapıya ilerlemişti. karşısında eşini gördüğünde tebessüm etmiş ona ilerlemişti.
"hoş geldin." koko ceketini asmış eşine bakmıştı.
"hoş buldum." inui'nin arkasına bakmış. chifuyu, hakkai ve takehina çiftini görmüştü. diğerleri yanından öylece geçerken hinata selam vermişti sadece.
koko da kadını aynı şekilde selamlamış salona adımlamıştı.
"çok odunsunuz." diye fısıldadı hinata eşine ve arkadaşlarına.
"ona karşı daha neler neler olurum." chifuyu iğrenerek arkasına bakarak konuşmuştu.
"hadi görüşürüz, taka-chan azıcık duracakmış." hakkai arkadaşına sımsıkı sarılırken konuşmuştu.
inui kafasını sallamış görüşürüz diyerek hepsini göndermişti.
içeri geçtiğinde mitsuya'nın ve eşinin karşılıklı konuştuklarını gördü. iki adam ona dönmüş bakarken inui gerilmişti.
"mitsuya-kun yemek koyuyorum, kalırsın değil mi?" demişti inui mitsuya'ya bakarak.
"yok, benim çıkmam lazım. teşekkür ederim." dedi mitsuya. inui kafasını sallamış ve kapıdan ayrılmıştı.
o yemek koymak için mutfağa giderken mitsuya ve koko konuşuyorlardı.
"koko, ilişkinize karışmak istemem ancak inui'nin kendini nasıl suçladığını göremiyor musun, kendini yiyip bitiriyor." dedi mitsuya. sessiz konuşmaya çalışıyordu çünkü arkadaşının duymasını istemiyordu.
"sorun inui değil mitsuya. sorun ikimiziz. biz birlikte oldukça saçma salak şeylerle huzurumuzu bozuyoruz. ben... bu yüzden ondan uzak duruyorum, onu daha fazla üzmek istemiyorum." diyebilmişti koko.
mitsuya yüzüne sıcak tebessümlerinden birini alıp siyah saçlıyı incelemişti. o da çökmüşe benziyordu. gözaltlarından uyuyamadığı belli oluyordu.
"fakat ikiniz de bu durumda daha çok üzülüyorsunuz." mitsuya tek kaşını kaldırmış koko'ya bakmaya devam etmişti.
"alışırız, illa alışacağız." demişti koko. mitsuya ayağa kalkmış ve omuzlarını silkmişti.
"yine de düşün olur mu? arkadaşımı az çok tanıyorsam alışacağını falan düşünmüyorum içten içe kendini yemeye devam edecek, korkuyorum. kendine zarar vermesinden korkuyorum koko. aranızda ne var ne yoksa düzeltin lütfen." koluna dostça vurmuş ve salondan çıkmıştı.
"gidiyorum inui." mutfağın önünden geçerken duraksamış ve mutfak kapısına yaslanarak arkadaşına bakmıştı mitsuya.
inui perçemlerini geriye atarak arkadaşının yanına ilerledi.
"kal ya, neden gidiyorsun?" demişti.
"yengenle buluşacağız oğlum." demişti mor saçlı. inui gülümseyerek kafasını sallamış ve arkadaşını geçirmişti.
mitsuya da evden ayrıldığında koca evde yeniden başbaşa kalmışlardı.
"koko." inui mutfağa geçerken eşine de çağırmıştı. koko, inui'nin ardından girerek eşinin karşısına oturmuştu.
inui sessizce yemeğini yemeye çalışmış ancak tabağının yarısını yiyebilmişti. tabağıyla oynarken koko çatalını tabağına sertçe bırakmıştı.
"film... izleyelim mi?" koko utançla mırıldandığında inui parlayan gözleriyle başını kaldırmış eşine bakmıştı.
"olur." biraz yüksek sesle cevap verdiğini fark ettiğinde utanarak bakışlarını geri tabağına indirmişti.
koko onun bu sevimli haline gülümseyip tabağını ve bardağını tezgahın üstüne bırakmıştı. mutfaktan çıkmadan önce de eşine yemekler için teşekkür etmişti.
inui sevinçle bulaşıkları makineye kaldırmış koko'nun yanına gitmişti. mitsuya ne söyledi bilmiyordu ancak ona teşekkür borçlu olduğunu hissediyordu.
bu yazım acemi oldu.