inui gözlerini açmış ve ilk baş yanına bakmıştı. koko'nun sırtı ona dönüktü. oflayarak telefonun ekranına dokunup saate baktı. saat 2 bile olmamıştı. yerinden kalkarak sessiz adımlarla odadan çıktı.
alt kata inerek mutfağa ilerledi. susamıştı. suyunu içmiş ve birkaç dakika tezgaha ellerini dayayarak gözlerini kapamıştı. başına yine aniden ağrı girmişti. baş ağrısından kurtulamıyordu bir türlü. özellikle son olaylardan sonra daha çok nüksetmişti.
inui arkasında hissettiği baskıyla gözlerini hızlıca açmıştı. tanıdık kokuyu almasıyla belli belirsiz rahatladı ve kalbi hızlıca çarpmaya başladı. koko herhangi bir bardak almış ve inui'nin arkasından ayrılmıştı. masanın üstündeki sürahiden su dolduruyordu.
inui de eşine dönmüş ve onun hareketlerini izlemeye başlamıştı. koko suyunu içmiş bardağı tezgaha bırakarak kapıdan çıkmaya çalışmıştı. çalışmıştı çünkü bileğini tutan el ile kapının başında kalakalmıştı.
inui bütün cesaretini toplamıştı. onunla konuşmak istiyordu. o konuşmasa koko konuşmasa sonları nereye doğru gidecekti ki?
"neden böyle yapıyorsun?" dedi inui güçsüz çıkan sesiyle. koko da ona dönmüştü. karşısındakinin, binlerce kez ezberlediği, yüzünü inceliyordu.
"ne yapıyormuşum?" dedi en sonunda. inui yutkundu. bakışları yerdeydi. koko'nun yüzüne, gözlerinin içine bakamıyordu.
"neden..." kendini toplayarak koko'ya bakmış ve devam etmişti. "neden önce iyi davranıp beni umutlandırıyor sonra da hiçbir şey olmamış gibi davranıyorsun? neden bana yabancıymışım gibi davranıyorsun koko?"
koko susmuştu. diyecek bir şey bulamıyordu.
"sabahlara kadar seviştiğin, öpüştüğün onunla güzel bir gelecek hayal ettiğin adam değil miyim ben senin? neden böyle yapıyorsun tanrı aşkına?" inui gözlerinden süzülen yaşları önemsemeden koko'ya bakmaya devam ediyordu. koko istifini bozmadan boş bakışlarla onu izliyordu.
"konuşsana. bana bir şey söylesene." inui bileğini tuttuğu elini koluna getirdi ve usulca salladı. konuşsun istiyordu, aralarını bozmasının nedenini öğrenmek istiyordu.
"diyeceğim hiçbir şey yok. yüzünü yıka da uyuyalım." kolunu inui'den kurtarmış ve mutfaktan ayrılmıştı. gitmişti yine. kaçmıştı.
"hayır ya, var diyeceğin bir şey." inui de peşinden koşmuş onu merdivenleri çıkmadan durdurmuştu.
"yok diyeceğim bir şey inui. ne duymak istiyorsun? bilmiyor musun neden böyle olduğunu sanki. kıskandım seni, büyüttüm olayları. sen de dayanamadın ve bağırdın bana. yediremedim kendime. bu, bu kadar, daha ne duymak istiyorsun?"
koko sonunda ağzını açmış bir şeyler söylemişti karşısındakine ama sesi biraz yüksek çıktığından inui bir iki adım gerilemiş ve tuttuğu kolunu bırakmıştı.
alayla sırıttı. "bu mu? benim laflarıma alındın diye mi benimle konuşmuyorsun bir aydır? siktir git. cidden siktir git." inui koluna çarparak yukarı odasına gitti. koko da derin bir nefes alarak son zamanlarda sığındığı tek şey olan sigarasına sığındı.