3.

1.7K 45 4
                                    

Maral'dan
Akşamki yorgunluğun esiriyle kendimi çok zorlamadan uykunun kollarına bırakmıştım.
Akşam hazırlanmamda Ayşe ablanın çok emeği vardı çünkü kendimi odaya kapatmış ve olduğum gibi çıkacakken odama gelmiş "Kuzum olan oldu artık o senin kocan sende onun karısı olacaksın onu sevmekten ona saygı duymaktan başka çaren yok hem nikahta keramet vardır yavrum"diyip. Dolabımdan en güzel kıyafeti çıkarıp saçlarımı dalgalandırmıştı haklıydı onu sevmekten başka çarem yoktu.Ben bunları daha düşünürken telefonumun ışığının sönüp kapanmasıyla dikkatimi oraya verdim.

05*********:Selam Maral ben Azad Cuma'ya düğün olacak annem seninle çarşıya inip düğün için alışveriş yapmak istiyor seni bir saate alırım olur mu?

Şaka gibiydi benim Cuma'ya düğünüm vardı. Düşünme Maral düşünme kızım hem Berav teyze iyi bir kadındı ve görünüşe göre beni çok sevmişti kulağıma "Maşallah kızım çok güzelsin ve şükürler olsun ki artık bizim gelinimizsin"demişti.Hem Azatında kötü bir davranışıyla karşılaşmadım doğruyu söylemek gerekse çoçuk manken gibiydi 1.80 boylarındaydı vücudu cüsseliydi bunuda kaslarının olmasına yoruyordum.Yüzü kemikli olarak kendine has bir hava katıyordu esmer tenliydi gözü,kaşı karaydı ve ben buna klasik Mardin erkeği diyemeyecek kadar farklı bir aura sezmiştim. Kendimi bu düşüncelerden ayırıp Azad'a mesaj yazdım

Maral:Olur ben bir saate hazır olurum

      05*********  kişisini Azad olarak kaydettiniz

Çok sürmedi bir yarım saate hazırdım kot pantolonumu giymiş üstümede beyaz vücudumu saran bir triko geçirmiştim.Son olarak deri trençkotumu ve deri ayakkabılarımı ayağıma geçirmiş çantamı alıp aynada kendime bakmıştım.Yüzümde çok hafif bir makyaj vardı dudaklarımda da yeni aldığım parlatıcı Işıl Işıl parlıyordu yüzüme bakmayı bırakıp düz olan saçlarımı arkaya bıraktıktan sonra aşağıya indim.
"Oooo güzellik nere böyle"
Ahmet amcamın sesiyle avluda oturan ev halkına dönerken herkesin beni süzdüğünü gördüm.
"Azad almaya gelicek Berav teyzeyle alışverişe çıkıcakmışız düğün için"
Bunu yüzümde bir mimik oynamadan ve sesimi düz tutarak söylemiştim çünkü artık ne kendimi ne de onları üzmek istiyordum olan olmuştu ve bize kabullenmek düşüyordu.
Onlarda başlarıyla onaylarken dedem tam bir şey söylemek için ağzını açmıştı ki dışardan korna sesi geldi kendimi toplayıp dışarı çıktım karşımda duran siyah arabaya doğru ilerleyip arka yolcu kapısını açıp girecekken Berav teyzeyle bir an afalladım "Berav teyze siz öne geçin lütfen ben burda otururum"Berav teyzenin yüzündeki gülümseme daha çok yayılırken "Olur mu kızım?Kaynananda olsa ön koltuğu kimseye vermeyeceksin"Başımla onaylayıp ön koltuğa geçtim Azadın gözleri beni bulurken bende kemerimi bağlamaya koyuldum.Çarşıya geldiğimizde Berav teyze aşağı benden önce inmişti bende kemerimi çözüp ineceğim sırada Azad'ın sesiyle ona döndüm "İşiniz bitince beni ararsın gelip sizi alırım"Başımı sallarken gözü bir an dudağıma kayıp sonra tekrar gözüme çıktı kendimi toplayıp aşağı indim beni bekleyen Berav teyzenin yanına giderken o da arabayı çalıştırıp gitmişti.
Ve gün Berav teyzenenin benim bir kuluplar bulduğum ama onun pekde umrunda olmadığı bir sürü fantezi gecelikler ve oğluna aldığımız İpek geceliklerden ibaret poşetlerle gezerken geçiyordu en son düğün ve kınayla ilgili eşyalar alıp bir kafede oturduk.Ben Azada kafede olduğumuza dair mesaj atarken Berav teyzenin bana dönüp "Sen beni sevmedin mi yoksa kızım"lafıyla bir an şok yaşamıştım. "Olur mu öyle şey Berav teyze ben sizi çok sevdim eğer size öyle hissettirdiysem özür dilerim" o da ellerimi alıp okşamaya başlamıştı "o zaman bir daha bana Berav teyze demeni istemiyorum sen benim artık kızımsın bende senin annen" bunları söylerken bana Işıl Işıl bakan mavi gözleriyle onay bekliyordu "Siz nasıl isterseniz Berav tey- annecim" yüzünde ki kocaman gülümsemeyle söylediğimiz kahveyi höpürdeterek içiyordu.Bir an yanımızda dikilen bedene döndüğümde bunun Azad olduğunu anlamam çok sürmedi kendine de bir kahve söyleyip yerine kuruldu gözleri yüzümde mekik döşerken Berav teyzenin kısa tiz çığlığıyla ona döndük "Ayyy Azad yüzükleri unuttuk benim de kalkmam lazım siz yüzükleri alıp gelin tamam mı?"diyip bizi  orda bırakıp kalktı bizi yalnız bırakmak için yapmadıysa benim adım da Maral değildi onun ardından şaşkın şaşkın bakarken Azad annesinin kalktığı yere geçip daha da yanıma gelmişti ondan tarafa olmadığımda "Kahvelerimizi içer kalkarız"dediğinde ondan tarafa döndüm bu olaydan beri tek düşündüğüm şeyi sorup sormamak arasında giderken "Söyle ne söylüceksen"diyen sesiyle cesaretimi toplayıp vücudumu tam olarak ona dönüp konuşmaya başladım. "Okulumu bırakmak zorunda mıyım yani sadece bir dönem ve sadece sınavlara gitsemde olur sonuçta dersler sisteme yükleniyor yani-" Saçmalayarak kurduğum cümlenin ardından sert ve tok sesiyle "Maral ordan bakınca nasıl birine benziyorum bilmiyorum ama tabiki de okuluna devam ediceksin buna asla engel olmam" rahatlamanın verdiği mutlulukla ona gülümserken " Ne okuyorsun? Ve nerede okuyorsun" diye sorusunu yöneltmişti
"Bursa Uludağ üniversitesinde mimarlık okuyorum son sınıfım"Başını sallarken bana bakıp "Kaç yaşındasın?" İçtiğim kahveyi masaya bırakıp ona baktım "20 yani 21" bana şaşkın şaşkın bakarken
"20 mi?21 mi?"
"Yani şu an 20 yaşındayım ama 10 gün sonra 21 e basacağım için 21 diyebiliriz"
"Ee sen nasıl son sınıfsın öyle"
Kıkırdayarak ona dönüp
"Ben torpille erken yazılanlardanım"
Yüzüne gülümseme yerleşirken bende çekinerek "Peki sen kaç yaşındasın?"
Bana bakıp elini ensesine götürüp orayı kaşıdı
"28"
Oha aramızda sekiz yaş mı vardı ya da yedi buna istemsizce ağzımdan bir kahkaha çıkınca bana anlamaz gözlerle bakıyordu kendimi açıklama gereği duyup.
"Melise hep benden sadece dört yaş büyük biriyle evleneceğimi söylerdim o da 'çok büyük konuşma olur o dört sana sekiz'derdi o aklıma geldi"
Oda buna gülerken elim yanağındaki gamzesine gitti parmağım çukurunda gezinirken elimin altında kasıldığını hissettim elimi çekip "Artık kalkalım daha yüzüğe bakıcaz" diye son anda bulduğum sesimle konuştum.O da onaylayıp kalktığında kafeden çıkıp kuyumcuya geçtik alyanslara bakarken gözümüze takılan iki çift alyansı almış içinede aşık olduğumuz(!) isimlerimizi yazdırmayı da ihmal etmedik alyanslara ismimiz yazılırken gözüm hayallerimde sürekli betimlediğim ve bulduğum tek taşa takıldı ortada büyük bir pırlanta ve yanlarında ona benzer iki küçük pırlanta ve onları çepeçevre saran minik minik pırlantalar.Ben ona büyülenmiş bir şekilde bakarken Azadın arkamdan gelip baktığım yeri işaret ederek bunu da alıyoruz lafıyla ona bakıp gülümsemiştim.Adam alyansları verdiğinde parmağımıza alyansları kolaylıkla geçirmiştik ama pırlanta biraz dar gelmişti adam genişletip elimi tutarak takarken Azatın bedeninin kasıldığını hissettim anlamadan adama teşekkür edip çıktım ardımdan Azad ödemeyi yapıp çıkınca direk arabaya yöneldik ben tek taşıma bakarken arabada anlamını bilmediğim bir sessizlik hakimdi.Konağa geldiğimizde arabadan tam inecekken Azadın kolumu tutup çekmesiyle yüzümü ona döndüm boynundaki damar kendini belli ederken  "Bir daha sakın bir erkeğin elini eline değdirme" onun hırlar gibi sesiyle ona sadece baka kalmıştım. "Adam sadece yard-"
"Siktirtme lan yardımına orada  ben varken ona mı düşer yardım etmek" gözlerinden resmen alev çıkıyordu bu konuyu ve saçma sapan bu havayı daha fazla uzatmak istemediğimden sadece başımı sallayıp arkadan poşetleri alıp indim.Kapıyı açıp konağa girdiğimde kimseye bakmadan odama çıktım kafede ona karşı kendimi rahat hissederken nasıl hemen aramıza duvar örmüştü böyle ve bu kıskançlığın kaçıncı seviyesiydi 'Bir daha sakın bir erkeğin elini eline değdirme' sinirden odayı turlarken kapımın sert bir şekilde açılmasıyla bakışlarımı oraya dönderdim.
"Melis?"

MARALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin