3. BÖLÜM (Tuna)

1 1 0
                                    

  Boğuk ritmik sesler birbirini takip ederken kendime gelmeye çalıştım. Sanki karanlıkta yoğun bir balçığın içine saplanıp kalmıştım ve balçık hareket etmeme, oradan ayrılmama izin vermiyordu. Boğuk gelen sesler yavaşça netleşirken hissettiğim uçsuz bucaksız bataklık yok oldu. Yavaşça gözlerimi araladım. Görüşümü netleştirmek için birkaç kez gözlerimi kırpıştırdım. Hareket edebildiğimi fark edince hafifçe doğruldum. Bir hastane odasında olduğumu gördüm. Duyduğum ritmik sesler yanımdaki monitörden yükselen seslerdi. Doğrulurken destek almak için elimi yatağa koymak istedim ama başaramadım. Hareket ettiremediğim sağ kolumun alçı içerisinde olduğunu gördüm. Bacağımda hissettiğim diğer ağırlıkla doğrulabildiğim kadar hızla doğrulup bacağıma baktım. Sol bacağımın da dizime kadar alçı içinde olduğunu görünce donup kaldım. Bana ne olduğunu anlamak için düşündüm. Son anılarım Samet ve Erenle bardan ayrılmamdı. Bana ne olmuştu? Yolda kaza mı geçirmiştik? Eren iyi miydi? Odanın sol tarafında hissettiğim hareketlilikle o tarafa döndüm. Refakatçılar için ayrılmış koltukta Samet'in uyuduğunu gördüm. Uyanması için birkaç kez seslensem de Samet'in tek yaptığı homurdanıp uykusuna devam etmek oldu. Filmlerde hemşireyi çağırmak için bir butona bastıklarını hatırlayınca etrafımda bir tuş aradım. Yatağımın sağ tarafında sabitlenmiş butonu görünce şansımı denemeye karar verdim. Tuşa bassam da işe yarayıp yaramadığını anlamak için anlamak için beklemem gerekecekti. Bir dakika dolmadan içeriye hızla bir hemşire girdi. Beni görünce "Uyanmışınız!" dedi. "Kendinizi yormayın hemen doktorunuzu çağırıyorum." Diyerek odadan çıktı. Ona soru sormama fırsat vermeden odada fırtına gibi esmiş ve çıkmıştı. Samet'in bu kadar sese uyanmadığını görünce yastığımı alıp sol elimle atabildiğim kadar hızla ona fırlattım. Yastık ona isabet etmese de koltuğunun kenarına çarpıp onu sarstı. Korkuyla yerinden sıçrayan Samet ne olduğunu anlamak için etrafına bakındı. Benimle göz göze gelince kocaman sırıttı. "Kendine gelmişsin!"

"Kendime geldim ama bana ne olduğuna dair hiçbir fikrim yok. Bana ne oldu?"

Samet bana şaşkınlıkla baktı. "Ne olduğunu hatırlamıyor musun? Seni hastanenin önünde bilinçsiz bir halde bulmuşlar. Sağ kolunda, sol bacağında ve kaburgalarında kırıkların varmış. Polis birinin sana çarptığını ama suçlanmamak için seni hastanenin önüne bırakıp kaçtığını düşünüyor. Ama tam olarak ne olduğunu anlamak için senin uyanmanı bekliyorlardı. Onlara olanları anlatabileceğini düşünmüşlerdi."

Endişeyle sordum "Eren iyi mi?"

"Eren iyi, en son onu eve bırakıp evden ayrıldığını söylüyor. Dün yanında o kaldı. Onu biraz dinlenmesi için eve gönderdim. Bugün kalma sırası bendeydi."

Burada kalacak kişileri sıraya mı koymuşlardı. "Ben kaç gündür bilinçsizim?"

"Üç gündür." Dedi. Sonra pencereden gökyüzünde yükselmeye başlayan güneşe baktı. "Bugün dördüncü günündü."

Aklım daha fazla karışmıştı. Bardan çıktıktan sonra Eren'i evine bıraktıysam eve dönerken mi başıma bir şey gelmişti? Ben kafa karışıklığım ile boğuşurken doktor içeri girdi. Bana nasıl hissettiğimi sorarken hayati reflekslerime uzuvlarımda meydana gelen tepkisizlik olup olmadığına baktı. Adımı, hangi yılda olduğumuzu nerede yaşadığımı ve hatırladığı son şeyin ne olduğunu sordu. Tek soru hariç hepsine düzgün bir cevap verebildim. Başıma ne geldiğini hatırlamıyordum. Göz bebeğime ışık tutup ışığa tepki verip vermediğime bakarken hemşireden yaptığı test ve taramaların tekrarlanmasını istedi. Şimdilik iyi göründüğümü taramalar ve testlerin sonucuna göre taburcu olma tarihimin belli olacağını söyledi. Yaşadığım minik hafıza kaybının travmadan olabileceğini de ekledi.

Doktor odadan çıktıktan sonra hemşire beni gerekli yerlere götürmek için hazırladı. Samet'in yardımıyla yatağımdan tekerlekli sandalyeye geçtim. Ben odadan çıkarken Samet telefonuyla uğraşmaya başlamıştı bile.

Karanlığın KanatlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin