Uyanıp saatime baktım. Saat sekizdi güneş doğarken yani saat altı gibi uyumuştum. İki saat uykunun bana asla yetmeyeceğini biliyordum. İnsanlar gibi uzun bir süre uyumuyorduk ama bizimde dinlenmeye ihtiyacımız vardı. Kızlar uykularının en derin safhasındaydı ama en ufak bir seste uyanacaklarını biliyordum. Geniş odada üç tane yatak vardı. Cam kenarında Tess uyuyordu, bense kapı tarafındaydım aramızda ise Lyta vardı. Camdan ya da kapıdan gelebilecek herhangi bir saldırıya karşı tetikteydik. Yataklarımız karşısında gardroplarımız vardı. Odanın diğer tarafında ise gri renk L koltuğumuz, orta sehpamız ve basit şeyleri halledebildiğimiz bir mutfağımız vardı. Burası küçük çaplı bir stüdyo daire sayılabilirdi. Yavaşça yatağımdan çıkıp, hafif adımlarla gardrobuma ulaştım. Bugün gündüz görevim başlıyordu, hastaneye gidip insanın nasıl olduğuna bakmam gerekiyordu. Dün gece insanın ismini öğrenmiştim. İsmi Tunaydı. Kimsenin görmediği bir anda onu hastanenin merdivenlerine bırakmıştım. Biri onu bulup içeri taşıyana kadar uzaktan izlemiştim. Kontrolleri yapılıp bir odaya alınırken dikkat çekmeyecek bir uzaklıkta olanları izledim. Kendine gelmeyince güneş doğarken Kuruluş'a döndüm. Kısa bir molanın ardından yine iş başı zamanıydı. İnsanların arasında dikkat çekmeyecek bir şeyler giydikten sonra Kuruluştan ayrıldım. Hastaneye vardığımda Tuna'nın odasının bulunduğu kata çıktım. İçerde normalin dışında bir ses yoktu. Nefes seslerine bakılırsa odada iki kişi vardı ve ikisi de uyuyordu. Kapının önünde dikilmekten vazgeçip arada duran boş koltuklardan birine oturdum. Burada boş boş otururken yanımda oyalanacak bir şey getirmediğim için oldukça pişmandım. Tuna'nın odasında bir hareketlilik hissedince oraya odaklandım ama arkadaşının uyandığını anlamam uzun sürmedi. Bomboş bir günün ardında devriyeye çıkacak kızlara katılmak için Kuruluş'a döndüm. Bugün hastanede uzun süre bekleyerek hemşirelerin meraklı bakışlarından başka bir şey elde edememiştim.
Diğer günümün de ilkinden hiçbir farkı yoktu. Tuna'nın bir arkadaşı gitti diğeri geldi. Bu arada onlarında isimlerini öğrenmiştim. Dün oda da refakat eden Sametti, bugün ki ise Erendi. Bugün düne göre daha hazırlıklı gelmiştim yanımda kitaplarım ve kulaklığım vardı. Günün sonuna doğru kitap okurken yanımda birinin dikildiğini hissettim. Bakışlarımı sayfadan kaldırıp yanımdaki kişiye çevirdim. Burada çalışan hemşirelerden biriydi. Gözlerimiz buluşunca konuşmaya başladı.
"Hanımefendi iki gündür burada bekliyorsunuz, hangi hastanın refakatçisiniz acaba?"
Kadını baştan aşağı süzdüm benim burada olmam niye bir sorun teşkil ediyordu ki? "Ben... ben 501 odadaki hasta için bekliyorum."
"Odalarımız bir kişinin hataya refakat edebileceği şekilde tasarlandı niye içerde beklemiyorsunuz?" diye sordu.
Odaya girip Eren'e beni tanıyıp tanımadığını sormaması için mantıklı bir yalan bulmam gerekiyordu. Aklıma gelen fikirle rolüme bürünerek üzüntüyle bakışlarımı yere indirdim.
"Ben Tuna'nın eski kız arkadaşıyım. Yaralandığını duyar duymaz buraya koştum ama kötü ayrıldığımız için yanına girmeye arkadaşlarıyla aynı ortamda bulunmaya yüzüm yok."
Gözyaşları doldurduğum gözlerimi yavaşça kaldırıp hemşireye baktım. "Uyanmasını, kendine gelmesini bekliyorum; uyanınca, iyi olduğunu görünce gideceğim. Lütfen sizde o uyanınca benden bahsetmeyin."
Kadın söylediklerimi inanmış olacak ki üzgün gözlerle bana baktı. Cebinden bir peçete çıkarıp bana uzattı. "Onu gerçekten seviyor olmalısınız, niye ayrıldınız bilmiyorum ama kendine gelince onunla konuşmalısınız. Hayat sevdiklerimizle ayrı kalmak için çok kısa."
Hemşire bana bakarken aklına bir şey gelmiş gibi duraksadı. Cebinden telefonunu çıkardı. "İki gündür buradasınız ve yorgun görünüyorsunuz, isterseniz numaranızı verin Tuna Bey kendine gelince sizi arar, size haber veririm. Sizde eve gidip biraz dinlenebilirsiniz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlığın Kanatları
FantasyGüneş ışıkları kanatlarımdaki her bir tüyü okşayıp geçerken neşeyle kahkaha attım. Çiçek kokularını taşıyan ılık rüzgara eşlik ettim. Atina'nın taşlı yollarında konuşarak yürüyen kızların yanına indim. "Kaç milenyum yaşarsam yaşayayım en sevdiğim dö...