1. Bölüm

96 10 17
                                    

Vakit gelmişti ve ben gitmek için; artık hazırdım. Sonunda kardeşimi tutsak olduğu o cehennem yerden kurtarmak için yaptığım planı uygulamaya başlayacaktım. Asıl benliğimden çok uzak olan görünüşüme aynada bakarken; onlar gibi görünmeyi başarmanın sevinci içerisindeydim. Üzerimdeki siyah kıyafeti, belli belirsiz olan kaslarımı ve omzumdaki dövmemi gizlemek için; uzun kollu elbisemi giydim. Ardından ailemin yanına gitmek üzere odamdan çıktım.

Merdivenlerden inerken; salonda beni sabırsızlıkla bekleyen anne ve babama gözüm ilişti. İlk göz ağrılarının, meleklerin lideri olmadan önce yetiştirilmek üzere görev yerine gidişi için; nasıl da mutlulardı. Bu güzel gelişme sayesinde, hissettikleri elem duygusu bir nebze de olsa azalmıştı.

Gizlice kalkıştığım tüm bu durumları öğrendiklerinde, belki de hayal kırıklığına uğrayacaklardı. Onlara yaşatacağım bu kötü duygulardan dolayı üzgün olsam da başka çarem yoktu. Kuralları ihlal edeceğimden dolayı sonsuza kadar cezalandırılsam da hatta bu uğurda ölsem de kardeşim, tüm bunlara değecekti.

Masaya yaklaştığımda; bana doğru çevrilen bakışlara tebessüm ederek,

''Günaydın sevgili ailem.''Dedikten sonra her zaman olduğu gibi halamın sağındaki sandalyeye oturdum.

Kendilerine has o sıcacık gülümsemeleriyle karşılık verdiler.

''Sana da günaydın, Elyacığım.''

Çok geçmeden gözlerim, karşımda boş duran sandalyeye daldı. Şu an hüzünlenmemeliydim. Aksi takdirde annem ve babam, neler hissettiğimi fark edecek ve kederleneceklerdi. Aklımdan geçeni anlayan halam, yanımda olduğunu göstermek ve bana güç vermek için; elimi tuttu. İyi olduğumu göstermek adına ona gülümsedim.

Düşüncelerimizi babamın sesi bölmüştü.

''Kızım, ilk kez göreve çıkacağın için nasıl hissediyorsun?''

''Neşe içerisindeyim, babacığım.'' Diyerek, cevapladım.

''Seni çok özleyeceğiz canım kızım.'' Şefkat dolu sesiyle bana olan sevgisini dile getiren anneme,

'' Ben de sizi çok özleyeceğim, anneciğim.'' dedim.

''Görev süresi boyunca ben ve Esila, Elya için gerekli olan her türlü desteği vereceğiz ve ona yardım edeceğiz.''

Halamın bu sözleri karşısında memnuniyetini dile getirmek isteyen babam,

''Sana olan güvenim sonsuz canım kardeşim. Aynı zamanda kızımın yanında olacağın için de çok mutluyum.'' Dedi.

Gidiş saatim yaklaştığı için; masadan kalktım. Anne ve babama sarıldıktan sonra salona getirilen bavullarımı aldım. Ardından bizi bekleyen arkadaşım Esila'nın yanına gitmek üzere yola koyulduk.

Esila, görünüşümdeki değişiklik için gerekli olan son rötuşları yaptıktan sonra, kasıtlı olarak seçtiğim görev yerine doğru gittik. Burası, şeytanlarla olan sınırımızın bulunduğu yerdi. Bu sayede, gerektiğinde hem şeytanların inine hızlıca gidebilecek hem de halam ve Esila'nın yetkisinin olmadığı, sadece benim yerine getireceğim görevleri yapabilecektim.

''Canım, emin misin? Son kararın mı?'' hüzünlü gözlerle bana bakıp, bu soruyu soran halamın, ellerini tutarak; ona tatmin olacağı cevabı verdim.

''Eminim halacığım. Son kararım. Ayrıca tasalanmanıza ve korkmanıza hiç gerek yok. Çünkü böyle bir durumun olmayacağına dair size söz veriyorum. Yoksa bana güvenmediğinizden dolayı mı bu soruyu sordunuz?''

Soruma katılmayan ifadesini yüzüne takınan halam, hemen cevap vermişti.

''Hayır, aklımdan asla böyle bir düşünce geçmedi. Seni temin ederim, tatlım. Sadece şeytanları senden daha iyi tanıyorum. Çok şüpheci, kıskanç, kindar ve öfkeli bir yapıya sahiplerdir. Bu karanlık duygularını sana yansıtarak, zarar vermelerinden endişe duyuyorum.''

Başka bir çözüm yolunun olmadığını halama bir kez daha hatırlatmak için; Aklımdan geçen ve kalbimim derinliklerinde hissettiğim, tüm duygu ve düşüncelerimi söyledim.

''Halacığım, biliyorsunuz başka seçeneğimiz yok. Şeytanların şartlarını kabul edemeyiz. Hem onların, meleklere hükmederek; saf dışı bırakmalarına nasıl izin verebiliriz? Dünya'da umudun yerini çaresizliğin, mutluluğun yerini kederin, sevginin yerini nefretin ve iyiliğin yerini kötülüğün sonsuza dek almasına göz yumamazdık. Hiçbir şekilde merhametin olmadığı, tamamen kinin, hırsın ve açgözlülüğün olduğu bir yer olamazdı orası. Yaşadıkları müddetçe korumakla yükümlü olduğumuz insanların, ruhlarını ele geçirecek; bu karanlık duygu ve düşünceleri hissetmelerine müsaade etmezdik.

Kendimden emin duruşum ve sakin olan ses tonum sayesinde; halamın endişesini giderebilmiştim. Son cümlemi bitirdikten sonra bizi içtenlikle dinleyen Esila'ya dönerek;

''Bu arada canım arkadaşım, ifademin sert görünmesini sağlayan bu makyaj ile saçlarım ve kanadımdaki tüylerim için kullandığım siyah boya kolay bir şekilde çıkmaz değil mi?''

Sorumu onaylamak için başını sallayan Esila, tebessüm ettikten sonra sorumu cevapladı.

''Evet. İnsanoğlunun icat ettiği bu ürünler, kalıcılığını uzun süre koruyor.''

Her meleğin sol kulağının aşağısı ile çenesinin başlangıç yeri arasında Nilüfer çiçeği şeklinde; parlak, gri renginde bir işaret vardır. Bu işareti sadece melekler ve düşmüş melekler görebilirler. Eğer bir meleğin yaşamı, bir şeytan tarafından sonlandırılırsa; bu ışık sönecektir. Aynı zamanda kainatta çok nadir bir olay olarak yaşanan; yıldız patlamasını andıran kırmızı ışık, her yeri kısa süreliğine kaplayacaktır. Biz, kardeşim Liya'nın varlığını devam ettirdiğini bu sayede biliyoruz. Tabii ki aynı durumdan, şeytanlar da haberdar.

Ayrıca melekler, bedenlerinden dışarıya doğru yaydıkları, beyaz renkteki ışıklarının enerjisini ve gücünü hem ışıktan hem de bulundukları ortamda hissedilen olumlu duygu ve düşünceden almaktadırlar. Herhangi bir şeytan tarafından saldırıya uğradığımızda, karşılık verdiğimiz sırada bu ışığı ortaya çıkarırız. Eğer diğer tarafa geçtikten sonra bu ışığı yansıtmak zorunda kalırsam; o zaman kendimi ele vermiş olacağım.

Aklımdan bu düşünceleri geçirdiğim sırada; ışık küresini bana doğru uzatan Esila'ya doğru kaydı bakışlarım.

''İblislerin yaşadıkları yerde kasvetli bir hava hakim olduğundan; enerjini toplamak için bu küreye ihtiyaç duyacaksın.'' dedi.

''Haklısın canım.'' Dedikten sonra küreyi elinden aldım.

Karanlığın çökmesiyle beraber sınırın diğer tarafına geçtim. Adımlarımı ilerlettikçe, baskın olan o kötü enerjiyi daha net hissetmeye başladım. Burası tahmin ettiğimden de ürpertici bir yerdi.

Aynı hızda yürümeye devam ettiğim sırada; arkamda, bir varlığın belirdiğini hissettim. Durdum ve kim olduğunu görmek için arkama döndüğün an; üzerime doğru gelen güçlü enerjinin, karnıma isabet ettiğini hissettim. Çektiğim acıyı umursamadan doğrulmaya çalışırken; ikinci darbeyi de göğsüme almamla, yere yığılmam bir oldu. Son bir gayretle yüzüstü dönerek, yerden kalkmaya çalıştığım esnada; bana doğru yürüyen biri kız diğeri erkek olan iki şeytan gördüm. Ağırlaşan göz kapaklarıma daha fazla engel olamadığım için yere, yüzüstü düştüm. 

KAYBOLUŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin