4. Bölüm

54 7 8
                                    

Islak olan yüzümü sildikten sonra bana seslenen kişiye doğru döndüğümde; göz göze geldiğim kişi, Adardı.

''Dur, tahmin edeyim. Burada kalan meleği öğrendin ve geldin değil mi?'' Diyerek, konuşmama fırsat vermeden kendi sorusunu cevaplamıştı.

''Evet.'' Diyerek, sadece kendisini tasdikledim.

''Meleklerle güç yarışına girme merakını fark etmedim değil. Fakat bu ilgini daha sonraki zamana bırak. Onları yenilgiye uğratman konusunda sana gerekli olan tüyoları vereceğiz. Şu an seni götürmem gereken bir yer var.'' Dedikten sonra kendisini takip etmemi belirtmek adına başıyla koridorun diğer tarafını işaret etti.

Adımlarım, ileri doğru hareket etmek yerine geri geri gidiyordu. Beynimin verdiği komuta uymayı reddederek, kalbimin sesini dinliyordu. Yüreğimin çektiği hasrete kayıtsız kalamıyordu.

Geçidin bu kısmına, tekrardan gelmenin bir fırsatını elbet bulacaktım. Sadece biraz daha beklemem ve sabretmem gerekecekti. Kendimi teselli etmek adına kurduğum cümlemden sonra Adar'ın arkasından ilerlemeye başladım.

Gittiğimiz yer, liderlerinin makam yeriydi. Kendi tarzını yansıttığı tahtında, soğuk bakışlarını bir yere sabitlemiş halde otururken, geldiğimizi fark etti ve dikkatini bize doğru yöneltti.

''Buraya gel, çaylak kız.'' Dedikten sonra verdiği emri yerine getirmek üzere yanına doğru yürümeye başladım.

İfadesiz duruşuyla bana bakmaya devam eden bu kişiye doğru yaklaşırken, beni buraya çağırma sebebini merak ediyordum.

''Seninle tanışmak isteyen biri var.'' Dedikten sonra heybetli görünüşüyle bize doğru gelen bir iblisi gösterdi.

Ağır ama kendinden de bir o kadar emin olan yürüyüşle görüş alanımıza giren bu iblisten aldığım enerjiyi, şu ana kadar karşılaştığım hiçbir şeytandan almamıştım. Bunun sebebi benliğinde baskın olan kibrini, jest ve mimiklerini kullanarak belirtmesine gerek kalmadan etrafına yansıtabilmesiydi.

''Şeytanların, korkusuz ve güçlü varlıklar olduğunu meleklere göstermeye çalışan bu genç kızı yakından görmek istedim.'' Dedi ve boynundan parmaklarına kadar dövmeyle kaplı olan sol elini, omzuma koydu.

Önce omzumda duran eline sonra da lacivert rengindeki gözlerine baktım. İri yapılı bir vücuda sahip olan bu kişiyi incelemeye başlarken,

''Bizden öğrenmesi gereken çok fazla konu var. Aramıza dahil olabilmesi için yaralarının tez zamanda kabuk bağlaması gerek. Bu sebeple bir hafta sonra başlayacak olan eğitimlere kadar odasında dinlenecek.'' Diyerek, araya girmişti Azur.

''Evet, hem bizi zafere götürecek olan kutlu planımızın içerisine seni de dahil edeceğiz.'' Azur'un söylediklerine katılan bu kişinin bahsettiği konunun içeriğini sormak ister gibi tepki verdiğim sırada, duyduğu cümleden dolayı keyfi kaçan Rima,

''Çaylağı, bu planın içerisine almak için erken bir vakit değil mi?'' diyerek, konuşmaya başladı.

Rima ile aynı fikirde olan Azur,

''Öncelikle eğitimlerdeki hırsını ve yeteneğini görelim sonra ne yapacağıma karar veririm.'' Dedi.

Artık gitmem gerektiğini anlatan ifadesini görünce, verdiği mesajı anladığımı göstermek adına başımı eğip, kaldırdım. Ardından yürümeye başladım.

Bana karşı sürdürmeye devam ettiği olumsuz tavrının şiddetini görebildiğim Rima'nın yanından geçerken, koyu kahverengi gözleriyle bana dikkatle bakışını izledim. Beni kabullenemeyişini anlamaya çalıştım.

KAYBOLUŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin