Mükemmel Çilekli Pasta Tarifi

256 39 21
                                    

" Bize gelsene, çilekli pasta falan yaparız."

" Niyeymiş o?"

" Canım çilekli pasta çekti."

" E burada yapalım işte?"

" Olmaz, sen bize gel."

" İyi."

" Evet."

" Kapa telefonu."

" Hayır sen kapa-"

Suguru kendi kendine söylenerek telefonunu yatağının üzerine fırlatıyor. Sert değil, hafif bir 'pıt' sesi çıkaracak kadar.

Satoru'nun evine gittiği zamanların sayısı bir elin parmaklarını aşmıyor. Beyaz saçlı oğlan her nedense o ev dediği koca malikanede ne kendisi bulunmaktan ne de Suguru'yu bulundurmaktan hoşlanmıyor.

" Çok boş ve büyük. Ayrıca sessiz. Rahat değil."

Suguru ona bu konuda hak veriyor. En son Satoru'nun nadiren hasta olduğu günlerden birinde ona ders notlarını getirmek için o devasa eve gelmişti. Aile fotoğrafları aksine türlü tablolarla dolu duvarlar, parlak mermerden zeminler ve sadece boşluğu doldurmak için konulan amaçsız sözde 'modern sanat' eserleri.

Komik. Ayrıca sessiz ve gereksiz bir gösteriş havası.

Suguru bugün neden Satoru'nun onu evine çağırdığını idrak edemiyor. Çilekli pastayı kendi evlerinde de yapabilirler, belki Mahito enerjik bedeniyle biraz sorun çıkarabilir ancak bu mutfak kapısını kapatarak çözülebilecek bir sorun. Mimiko ve Nanako peşlerine takılamaz, iki kız da bir arkadaşta yatıya kalıyor.

Garip. Ancak Satoru'nun aldığı hiçbir karar sorgulamaya kapalı değil. Suguru bunun çok büyük bir mesele olmadığını düşünüyor, daha doğrusu, umuyor.

Satoru onu evin devasa girişinde karşılıyor. Yüzünde aptal bir gülümseme var ve gülünç bir önlük giyiyor. Nanako'nun kalp gözlerle bakacağı türden, pembe ve fırfırlı. Ayrıca üzerinde kedi desenleri var. Şirin. Hayır, Satoru değil. Önlük.

" Hoş geldin! Malzemeleri çıkardım bile!"

Suguru gözlerini devirip onu takip ediyor. Mutfak tahmin edilebilir türden. Lüks bir ultra-modern iç mimari dergisinden fırlamış gibi. Satoru, geniş bir ada tezgahın önünde duruyor. Yemek programlarında gördüğünüz türden.

"... Hazır kek karışımı mı malzeme dediğin?" diye soruyor Suguru. Pastel sarı ve pembe karton kutu sırıtarak önünde duruyor. Kutunun üzerinde fazla profesyonel görünen bir çilekli pasta resmi var. Çok yüksek bir ihtimalle ikisinin yapacağı iğrençliğe benzemiyor.

Satoru alınmış bir şekilde bağırıyor.

" Ne demek o öyle?! Ha teker teker malzemeleri karıştırmışsın, ha böyle hepsini birden daha ucuza almışsın."

Suguru etkilenmemiş bir surat ifadesiyle ona bakıyor. Beyaz kaşları neredeyse saçlarıyla birleşecek kadar havada.

" Satoru, malikanede yaşıyorsun."

" Yani?"

Satoru'yla inatlaşmak ikisini de bir yere ulaştırmayacak. Suguru burnundan derin bir nefes alıyor ve umursamamaya karar veriyor. Şimdilik.

" Neyse ne, kutunun arkasını iyice okudun mu?"

" Gerek yok ki, tozu tepsiye döküp suyla karıştırmayacak mıyız zaten?"

Aptal.

" Oku şunu."

"... Süt ve yumurta bulmaya gidiyorum."

Suguru başını elleri arasına alıp çığlık atmak istiyor. Veya ağlamak. Veya ikisi de.

Satoru elinde bir kutu süt ve iki yumurtayla geri geliyor. Ardından dolapların birinden iki büyük kap çıkarıp tezgaha bırakıyor.

" Tamamdır!"

Suguru paketi açıyor ve tozu kaplardan birine döküyor. Satoru bu sırada sütü bir bardağa dolduruyor. Tabii ki her tarafa sıçratıyor. Bir şekilde Suguru'nun siyah tişörtüne bile isabet ediyor.

Belki de hazır kek karışımı almak gerçekten iyi bir fikirdi.

Karıştırma işi Suguru'nun. Satoru'yu bir mikserin yanında bırakmak aptalca olurdu. En az birkaç minik kabuk düşürmeden yumurta bile kıramıyor.

Satoru kek harcını kalıplara döküp fırına koyuyor. Suguru bu sırada kremayı çırpmakla uğraşıyor.

" Ben ne yapayım şimdi?"

" Çilekleri doğra ama dikkat et, elini kesme."

" Merak etme, bana bir şey olmaz!"

Oluyor. Minik bir kesik ancak Satoru sanki eli yerinden kopmuş gibi davranmayı ihmal etmiyor. Suguru onu susturup yarayı suya tutuyor. Ardından yara bandıyla sarıyor. Çilekleri doğrama işi de ona kalıyor.

Keki tamamen süsleyip yemek için tabaklarına almaları üç saat sürüyor.

" Kekini fazla mı pişirmişiz acaba ya?"

" Umurumda değil."

Sessizce pastalarını yiyorlar. Tadı fena değil, krema fazla akışkan ve kek gerçekten biraz fazla pişmiş.

" Hey, neden beni evine çağırdın ki? Bizim evde de yapardık."

Satoru çenesini avcuna koyup gözlerini buzdolabına dikiyor. Biraz çekingen davranıyor.

" Hep size geldiğim için sanki evini işgal ediyormuşum gibi hissettim. Hem değişiklik olur diye düşünmüştüm."

Suguru gülümsüyor. Satoru'nun evine gelmesi sorun değil. Hem de hiç. Sırf böyle hissettiği için rahat olmadığı bir ortamda olmayı tercih etmesi Suguru'nun içinde garip bir duygu uyandırıyor. Acıma? Hayır, daha pozitif.

" İstediğin kadar bizim eve gelebilirsin. Bunu bildiğini sanıyordum. Aptal."

Satoru sırıtıyor ve omzuyla Suguru'yu ittiriyor. Suguru daha sert bir şekilde karşılık veriyor. Gülüşüyorlar. Ve Satoru'nun annesinin özel yapım porselen tabaklarından birini kırıyorlar.

" Hassiktir."

Suguru'nun evinde kalmaları çok daha güvenli.

Bu ikisini yazmak çok eğlenceli.

Nasılsınız? Umarım iyisinizdir.

Buraya yazacak çok bir şeyim yok o yüzden burada kesiyorum.

Umarım beğenirsiniz, şimdiden teşekkürler <3



teenage dirtbag • satosuguHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin