Nanako'nun Süper Cilt Bakımı Rutini

333 39 53
                                    

" Dur, saçında bir şey var-"

Suguru'nun eli tehlikeli bir şekilde kaküllerine uzanıyor. Satoru, paniğin tüm bedenini sarmaladığını hissediyor. Fazla dramatik.

Hayır, kakülleri tehlikeli bölge.

" Ben alırım! Elleme!"

Suguru, elini Satoru'nun morartıcı tutuşundan kurtarıp başını iki yana sallıyor. Satoru tuttuğu nefesi bırakıyor ve telefonunun ön kamerasını açıp saçına tutunan kuru yaprağı silkeliyor.

Suguru'nun ona sorgulayıcu bakışlar attığından emin, sonuçta karakteri dışında davranıyor ve Suguru onu iyi tanıyor.

" Kaküllerini neden bu kadar önemsemeye başladın? Bundan iki ay öncesine kadar umurunda değillerdi." diye soruyor Suguru. Telefonundan bir çalma listesi seçmekle meşgul, Satoru'nun telaşlı yüz ifadesini görmüyor.

Cevap aslında basit, Satoru'nun alnı son bir aydır sivilcelerin istilası altında. Ergenlikle gayet normal bir şey olmasına rağmen Satoru bunu kendisine yediremiyor.

" Ben dış görününe dikkat eden birisiyim, Suguru. Sonuçta benim gibi bir güzellik nadiren bu dünyaya geliyor!" demekle yetiniyor ve Suguru'nun kolunun altından geçip çalma listelerinden birisine tıklıyor.

" Hmm, öyle olsun." diyor Suguru ve defterine karalamaya devam ediyor.

O akşam Satoru kendisini annesinin makyaj masasını karıştırırken buluyor. Annesi cilt bakımına önem veren birisi, sivilceler için de birkaç kreminin veya losyonunun olması olası.

" Satoru, tatlım, ne yapıyorsun?"

Satoru, arkasından gelen sesle sıçrıyor. Annesinin henüz babasıyla çıktığı yemekten dönmemiş olması gerekiyordu. Yüzüne olabildiğince az şüpheli bir ifade oturtarak annesine dönüyor ve gülümsüyor.

" Aa, anne! Yemekten erken mi döndün?"

Annesi çoktan uzun sarı saçlarındaki tel tokaları çıkarmakla meşgul. Yüzünde konsantre olmuş bir ifade var, minik bir melodi mırıldanıyor.

" Hmm, babanın acil bir işi çıktı. Zaten o restoranı sevmiyordum, babanın bunu bildiğini sanıyordum ama beni yine oraya getirdi. Şarap kötüydü ve salataları fazla kalorili - Ah, üzgünüm tatlım, bir şey mi istiyordun? Annen bugün biraz dalgın." diyor annesi ve son tel tokayı da yanındaki yığına atıyor. Ardından eğilip topuklu ayakkabılarının bileklerini saran iplerini çözmeye başlıyor.

" Şey, yüzüm biraz kuru da, nemlendiricin var mı?"

Belki de bunu söylememeliydi. Annesi yüzünde heyecanlı bir ifadeyle ona bakıyor ve topuklu ayakkabılarını bir köşeye tekmeleyip hızla yanında bitiyor. Satoru'dan neredeyse on santim daha kısa.

" Küçük Satoru'm cilt bakımına mı başlayacak şimdi? Annen sana en iyi kremleri alır tatlım, sakın merak etme!" diyor ve gülümseyerek Satoru'nun yüzünü avuçları içine alıyor.

Hayır, hayır!

Pembe tırnaklarıyla yanaklarını dürtüyor ve baş parmakları elmacık kemiklerini okşuyor. Ciddi bir ifadeyle başını sallıyor. Sol eli Satoru'nun çenesini tutmakla meşgul ve sağ eli kaküllerine doğru gidiyor - Kaküller olmaz.

Satoru, ani bir hareketle başını geriye atıyor ve annesi minik bir çığlık koparıyor.

" Satoru! Beni korkuttun, bırak alnına da bakayım ki şirin dermatoloğa haber vermem gerekiyor mu karar vereyim." diyerek dudaklarını büzüyor.

" Anne, buna gerek yok! Bana sadece krem versen?"

Annesi burnundan derin bir nefes veriyor ve başıyla onaylıyor. Elbisesinin eteklerini toplayıp makyaj masasının kadife kaplı sandalyesine oturuyor ve çekmeceleri karıştırıp birkaç krem çıkarıyor.

teenage dirtbag • satosuguHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin