Ben böylesine mutsuzken, nasıl bu kadar neşeliydi? Beni sevmesini istemiyordum. Belki de gözyaşlarım, dile getiremediklerimin göstergesiydi. Hayatım son birkaç haftada fazlasıyla değişmişti, yıpranmıştım.Elbisemin fermuarı tamamen açılınca Aras'ın elleri bedenimden çekildi. Neler olduğunu anlamaya çalıştım. Fermuarımı kapatıp çadırın girişine baktım. Sinirli bir şekilde duran Pars, küfür edip Aras'ı yere yatırdı.
"Hey, durun!"
İkisini izlerken bir yandan da durdurmaya çalışıyordum. Ancak pek bir yararım dokunmuyordu açıkçası. Aras, sinirden ağlamaya başladığında tüylerimin diken diken olduğunu hissettim.
"Her şeyimi elimden aldın! Sahip olduğum her şeyi!"
Aras, Pars'a vurmaya devam ederken çadırın girişinde şaşkınca duran Almila'yı farkettim. Ne kadar süredir burada olduğuna dair hiçbir fikrim yoktu.
Aras Almila'yı farkettiğinde kalbim hızlanmaya başlamıştı bile. Pars da ayağa kalktı. Almila hepimizden bir açıklama bekliyordu.
"Arkasından bıçaklanan arkadaşımızda burdaymış." diye alaycı ama bir o kadar aceleyle konuşmuştu Aras. Gözlerine bakıp bir şey söylememesi için yalvarıyordum. Beni umursamayarak sözlerine devam etti.
"Bizde burada Talya'nın nasıl Pars ile birlikte olduğunu ve bunu senden saklamam için benimle 'neredeyse' yatacak olmasını tartışıyorduk."
Sözleri karşısında başımdan aşağı kaynar sular dökülmüş gibiydi. Sıkıca kapadığım gözlerimi açıp Almilaya baktım. O yüz ifadesini görmemek için kör olmayı bile tercih ederdim.
"Almila yemin ederim hiçbir şey düşündüğün gibi değil." Yanına koşarak kolundan tutup gitmesini engellemeye çalıştım. Kolunu sertçe çekip gözlerimin tam içine bakarak konuştu.
"Ne zamandır sürtük gibi davranıyorsun?"
Yanaklarımı yanmaya başladığını hissedebiliyordum. Pars'tan da utanıyordum, çünkü o buraya beni kurtarmak için gelmişti. Yardıma ihtiyacım olduğunu düşündüğü için. Onu da sırtından bıçaklamıştım, kendimden iğreniyordum.
Almila yanımdan geçip hızla çadırdan çıkınca Aras da arkasından gitti. Pars'la yalnız kalmıştık. Bir şey söyleyebilecek halde değildim. Sadece eve gidip uyumak istiyordum. O da çadırdan çıkınca yalnız kaldım ve yarınki erken dönüş için toparlanmaya başladım.
Ne kadar süredir çadırdaydım bilmiyordum ama, havaya bakılırsa az sonra aydınlanacak gibi duruyordu. Yoğun mide bulantımı hiçe sayarak çadırdan dışarı çıktım ve ilerideki koca otobüse bindim. İsteyenler 5 gün daha kalabiliyordu. Ancak ben 1 gün daha bile kalabilecek durumda değildim.
Otobüste tek başıma oturmuştum ve tüm yolculuk boyunca hüzünlü şarkılar dinleyip ağlamıştım. Evin kapısına geldiğimde zili çaldım ve kapı açılınca annemin gülen yüzü benimle buluştu. Ona sarılıp içeri girdim.
"Niye erken döndün kızım?" dedi annem. "Almila nerede? Evine mi gitti?"
"Almila'yla aynı otobüste değildik," dedim. En azından yalan değildi. Doğruyu söylemiştim, ama her doğruyu söylememiştim. Almila hala kamptaydı. Aras ve Pars da.
Çantamı kapının kenarına fırlatıp koltuğa oturacağım sırada gözkapaklarım gözlerimi sardı ve her yer kapkaranlık oldu.
***
"Ne oldu bilmiyorum birden yere düştü," Annemin telaşlı sesini duyduğumda gözlerimi açmaya çalıştım. Ne yazık ki gözkapaklarım buna izin vermiyordu. En azından sesleri duyabiliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HİS
Teen FictionMavi-gri karışımı gözleri susmama yetmişti. "Zamanı gelince hepsine yanıt alacaksın." Kim olduğunu bilmediğim halde kendimi ona teslim etmeye başlamıştım. O bedenimi istiyordu ve bende karşı çıkmayacaktım. İlkim olacaktı. Ona ait olacaktım.