Not: Arkadaşlar oy ve yorum yaparsanız çok güzel olur. Multimedya: Talya'nın kafeye giderken giydiği elbise.
***
Sabah gözlerimi açtığımda kulübenin kırık yerlerinden esen rüzgar içimi ürpertti. Üzerimde sadece ince çarşaf vardı. Kafamı yan tarafıma çevirince ise hayal kırıklığına uğramıştım. O yoktu. Gitmişti. Kendimi resmen fahişeler gibi hissediyordum. Hiç tanımadığım birine kendimi açmış, o ise beni bırakıp gitmişti.Ne bekliyordum ki? Sabah güllerle gelip "Günaydın canım dün gece çok güzeldi bunu daha sık yapmalıyız." falan demesini mi?
Yerden kıyafetlerimi toplayarak hızlıca üstüme geçirdim. Kasıklarım fazlasıyla ağrıyordu. İlk için fazla zorlamıştı.
Kapıdan çıkarken birine görünmemeye dikkat ederek koşarak uzaklaştım. Ya biri gelip görseydi? Utancımdan yüzüm kızarmıştı.
Eve gelince kapıyı açar açmaz üst kata koşmaya başlamıştım. Şükürler olsun ki, annem uyuyordu ve ona boynumdaki morluklar için bir açıklama yapmak zorunda kalmamıştım.
Üst kata çıktığımda hemen üstümdekileri çıkarıp küveti doldurdum. Tamamı dolduğunda küvetin içine girdim. Belki bir banyo iyi gelebilirdi.
***
Su insanı yakar mıydı?
Şuan sanki bir yangının ortasındaymış gibi yanıyordum. Küvetin içinde otururken belimdeki morlukları görünce kalbim sızladı.
Ne yapmıştım ben?
O bir yabancıydı ve benim ilkimdi. Dokunduğu her yerin üstünden su süzülürken canım yanıyordu. Yaklaşık bir buçuk saattir küvetteydim ve düşünüyordum. Sadece düşünüyordum.
Çıkmaya karar verdiğimde iki elimle küvetin kenarından tutup ayağa kalktım, aynanın karşısına geçtim.
Saçlarım ıslak olduğundan normalinden daha uzun gözüküyordu ve üstündeki sular yavaş yavaş kendini bırakıp yere atlıyorlardı. Boynumdaki morluklar oldukça kötü görünüyordu ve kendimden iğrenmiştim.
Göz makyajım duş aldığımdan dolayı tüm yüzüme bulaşmıştı ve yüzüm simsiyahtı, belki de ağlamaktan akmıştı, bilmiyordum.
Şu anda kendimi tanımlayabileceğim tek bir kelime vardı. "Berbat" Tam anlamıyla berbattım. Her şeyimle.
Üzerime bornozumu geçirip saçlarımı taramaya başladım.
Uzun süre saçımla uğraştıktan sonra üzerime mini kot şortumla siyah tişörtümü giydim. Aşağı ineceğim sırada aynadaki kendime son kez baktım. Çok büyük bir sorunu unutmuştum. Boynum. Bu morlukları nasıl giderebileceğimi tam olarak bilmiyordum. Ama Almila'dan duyduğum kadarıyla fondöten sürmem gerekiyordu.
Elime fondöteni alıp dikkatlice boynuma sürmeye başladım. "Siktir," diye fısıldadım kendi kendime. Geçmiyordu. Ayrıca anneme ne diyeceğimi de bilmiyordum.
Acaba, anneme Almila'nın kız kardeşi oyuncak kamyonla boynuma çarptı desem inanır mıydı?
Ne yazık ki Almila'nın bir kardeşi yoktu.
Düşüncelerimi kapı zili parçalara ayırırken kalp atışlarım hızlandı. Ya Almila geldiyse? Ona ne diyecektim? 'Üzgünüm Almila, en yakın arkadaşımın doğum gününde hayatımda ilk kez -ve sanırım son kez- gördüğüm yakışıklı bir adamla kulübeye gitmem gerekiyordu' mu? Çok utanıyordum ama Almila'ya anlatacaktım. Çünkü o bana her şeyini anlatırdı ve ben bunu ondan saklarsam kendimi cidden kötü hissedecektim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HİS
Novela JuvenilMavi-gri karışımı gözleri susmama yetmişti. "Zamanı gelince hepsine yanıt alacaksın." Kim olduğunu bilmediğim halde kendimi ona teslim etmeye başlamıştım. O bedenimi istiyordu ve bende karşı çıkmayacaktım. İlkim olacaktı. Ona ait olacaktım.