Kore'nin en ünlü özel liselerinden olan Gwangju kolejinde birbirinin hayatlarına girmeleri imkansız görünen on sekiz yaşında bir kağıt; bir de makas var ve birisi diğerinin pürüzsüz hayatına ufak kesikler atmak istiyor.
texting-prose
110222, asheswan
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
yorum yapmayı unutmayın diyeceğim ama bence siz zatwn beni üzmezsiniz, umarım beni de sınır koymak zorunda bırakmazsınız çünkü bunu yapmak hiç hoş gelmiyor bana -
chase atlantic, into it
Şah ve mat. beyaz taşların omuzlarından onları ittiği savaşın galibi en başından tahmin ettiği gibi siyahlar olmuştu. Taehyung önce irili ufaklı fikirlerini, piyonunu, sonra ardına sığındığı kalemi, atını ve filini ve kendini- altmış dört koca karonun üzerinde hakimiyet kurmuş siyah taşlara burnunu bükerek bakarken- "Taehyung, körelmişsin. Bir oyun daha?"
Ellerini saçlarının arasından geçirirken hissettiği endişe, öfke, huzursuzlukla birlikte bilerek yenildiği oyunun galibine bakıp burnunu kırıştırdı "Siktir git Buhyin." ve sözünü söyleyip sınıfın cam kapısını iterek sınıftan çıktı. Üzerindeki kahverengi hırka olmasa, onu tanımak güçleşebilirdi. Taehyung'un kravatı gevşek, düğmeleri açıktı, gömleği kemerinin içine sıkıştırılmamıştı ve siyah pantolonunun üzerinden sarkıyordu. Saçları kafasından daha fazla değil, ama okulun parlak çocuğunun sahip olacağı saçlara göre karışıktı. Sınıftan çıkar çıkmaz vanilya kokan parfümü ve tatlı mini eteğiyle ona doğru yanaşan Jennie'yi fark etmişti.
"Sen az önce-"
"Evet Jennie okulun zorbasına siktir git dedim."
Jennie omzunu silkerken "Zaten göz altlarını bundan daha mor hale getiremez. Gece uyumadın mı?" Taehyung bu soruya cevap vermemişti. Çünkü Jungkook'u öptükten sonra eve gelip yatakta dönüp durmuştu. Sonra alarmı çalmıştı ve işte şimdi buradaydı. Jennie'ye açıklama yapmak istemiyordu öyle ki genç kız "Akşam aile yemeği var, unutma. Akşam konuşuruz. Tamam mı?" Dediğinde onayla karışık bir ifadeyle başını sallayıp yürümeye devam etti.
Dün gece hoşlandığı çocuğu öpmüştü ve bu his kafasında yüzlerce karaltının dolaşmasına sebep olmuştu. Attığı her adımda şimdi ne olacak diyordu. Şimdi ne olacak? Biz ne olacağız?
Jungkook'u seviyorum, Jungkook uyuşturucu kullanıyor. Bu ilk miydi? Daha önce kullandı mı? Onu seviyorum, onu öptüm. O da beni öptü, beni öpmesi beni sevdiği anlamına geliyor mu? Babası onu öptüğüm için ona zarar verecek mi- hayır salak saçmalama babasının bundan haberi bile olmayacak. Tekrar onu öp- uyuşturucuyu damardan kaçıncı alışıydı-
Onu öpmüş olması, ertesi gün uyandıklarında birinin küçük prens birinin avcı olduğu gerçeğini değiştirmemişti. Öpücüklerinin ardından Jungkook hâlâ bilinmez birisi, Taehyung hâlâ bu bilinmezliğin içinde gözleri bağlı yürüyen başka birisiydi ve şu an ayaklarının onu isteyerek mi yoksa tamamen tesadüfen mi spor salonuna götürdüğünün bile farkında değildi. Spor salonunun önüne gelip içine büyük adımlar attığında, boş salonun basketbol sahasına doğru ilerledi.
