- Yoongi nasıl!?
Koşarak gelen Jin kendisini fark etsinler diye oraya varmadan bağırmıştı arkadaşlarına. Arkadaşları sesin geldiği tarafa bakmıştı, Taehyung hariç kimse Jin'in neden bu kadar endişeli olduğunu bilmiyordu. Tae kaşlanlarını havalandırıp dudaklarını birbirine bastırmıştı suçlu olduğunu biliyordu. Çünkü Jin'in endişeli koşmasının sebebi kendi kıskançlığıydı. Yavaşça ayağa kalkıp Jimin ve Jungkook'un arkasına geçti.
Jin oraya vardığında Yoongi'nin iyi olduğunu ve oturup ona baktığını görünce şaşırdı ve bu şaşkınlığını da yüzüyle belli etmişti.
- Ne oldu Jin? Yoongi iyi neden koşuyorsun?
- Oh, sevindim. Yoongi iyi olduğuna sevindim. Ödüm koptu gerçekten bayıldığını duyunca!
Hoseok'un sorduğu sorulardan sonra verdiği cevabı duyan arkadaşları şaşırıp kendisine baktı. Jin neden böyle baktıklarına anlam verememişti.
- Ne? Taehyung Yoongi'nin bayıldığını söyleyince koşa koşa geldim. Ne oldu?
- Jin... Ben bayılmadım?
Yoongi söylediğini soru sorar gibi söylediğinde Jin gözüyle Tae'yı aradı. Bu çocuk neden böyle bir şey yapmıştı ki şimdi!? Jimin ve Jungkook'un arkasına saklanan Tae'yı fark edince parmağıyla işaret etti.
- Bu, evet bu bayıldığını söyledi, herkes bekliyor yoongi bayıldı dedi.
Tae onu işaret edip konuştuğunu anlayınca hemen ortaya çıkıp ellerini belinde birleştirdi.
- Bu mu? Benim bir ismim var, ayrıca yalan söylemedim öksürüyordu ben bayıldı sanmışım olamaz mı?
Jin Tae'nın olduğu tarafa gidip önünde durmuştu. Sinirliydi çünkü kendisini korkutmaya hakkı yoktu. Ayrıca bu nasıl saçma savunmaydı böyle?
Jin kaşlarını çatıp Taehyung'la göz teması kuruyordu ve arkadaşları onları izliyordu ama bunun bir önemi yoktu şu an ikisi içinde.- Öksüren bir insanın bayıldığı nerede görülmüş? Resmen beni kandırdın, üstelik neden onu bile bilmiyorum!
Taehyung önünde duran Jin'e omuz silkti ve onun susmasını bekledikten sonra konuştu.
- Bir türlü gelmedin, herkes seni bekliyordu bende birazcık ufacık abartmış olabilirim. Bu kadar kızacak bir şey yok ki bunda.
- Sana işimin olduğunu söyledim.
İkisi hiç hız kesmeden birbirlerine cevap veriyorlardı, Hoseok bu sırada Yoongi'nin hareketlendiğini fark edip hemen onun yanına gidip elini tutmuştu. Yoongi'nin olaya karışacak olduğunu düşündüğü için tuttuğu elinden sıkıca kavrayıp yavaşça kendine doğru çekmişti. Yoongi'nin gözleri irileşmiş 'bu dört oldu' diye içinden geçirirken Hoseok'un gözlerine baktı. Fazla uzun sürmedi çünkü tartışan ikili seslerini yükseltmeye çoktan başlamıştı. İkisi de kısa bakışmadan sonra dikkatlerini ikiliye verdiler.
- Sen Sehun'la oturup kahve içerken seni bekliyorduk, daha fazla beklememek için çağırdım ne var bunda? Ayrıca üstüne kahve döküldüyse bu onun sorunu sen neden duruyorsun yanında?
- Sen bana hesap mı soruyorsun? Size Sehun'la olacağımı söyledim, saçma bir bahaneyle beni korkutarak buraya kadar getirdin. Şimdi de bana hesap mı soruyorsun!?
Arkadaşları olayın büyüdüğünü fark ettiğinde Namjoon araya girmişti.
- Tamam burası bu tür konuları konuşulacak yer ve zaman değil. Oturun ikinizde herkes bize bakıyor, sessiz olun.
Evet Namjoon haklıydı yeri ve zamanı değildi ama herkesin onlara baktığı yoktu. Çünkü herkes kendi arkadaşlarıyla sohbet ediyor ve vakit geçiriyordu. Ama Namjoon onları sakinleştirmek için böyle bir şey söylemişti. Yaptığı mantıklı bir hareketti ve işe yaramıştı çünkü Jin birkaç adım uzaklaştı. Ve kendi için ayrılan yere oturdu. Tae ise böyle bir şey yaptığı için pişmanmış gibi dudak büzse de aslında hiç pişman değildi.
Kendilerine yaklaşan Jungkook'u gören Yoongi, Hoseok'un elini bırakmak istese de Hoseok sıkı sıkı tutmuştu. Yoongi yine kızardığını hissediyordu bu sefer sakin kalmak için derin bir nefes aldı. Jungkook yaklaşıp birleşen ellerine baktı. Sinirliydi bunu belli ediyordu ama onun tam tersine Hoseok çok sakindi ve bu da Yoongi'yi daha çok geriyordu.
- Şu elleri bir bıraksanız mı acaba?
- Yoongi rahatsız olmuyor.
Jungkook Hoseok'un sesiyle başını baktığı ellerinden çekip bakışlarını Yoongi'ye yöneltti.
- Gergin hissediyor, bırak.
Hoseok Yoongi'nin yüzüne baktığında gerçekten gergin olduğunu gördüğü için yavaşça bıraktı ve Jin'in yanına yani yerine oturdu. Jungkook o gittikten sonra Yoongi'ye yaklaştı ve elinde olan suyu uzattı.
- Seni sıkıyorsa bana söylemelisin ayrıca benim uyarmama gerek kalmadan böyle kalabalık ortamda sana temas etmemesini söylesen iyi edersin. Gerçekten çok gergin gözüküyorsun Yoongi.
Yoongi aldığı suyu açıp birkaç yudum aldıktan sonra kapağını kapatıp ona tekrar uzattı.
- Önemli değil, kimse bize bakmıyordu bunu bildiğim için o kadar da gergin değildim.
Yoongi kalabalık ortamları sevmezdi, kalabalık ortamlarda ilgisinin kendisinde olmasını hiç ama hiç sevmezdi. Jungkook onun bundan rahatsız olacağını düşündüğü için kendince iyilik yapıyordu.
- Ama seninle tekrar tema-...
Yoongi Jungkook'un konuşmasına izin arkasına geçip elleriyle sırtından itekledi.
- Git artık, bak Jimin arkadaşları tartıştı diye üzgün. Yalnız bırakma hadi.
Jungkook tekrar ona dönüp onaylayan bakış attıktan sonra Jimin'in yanına gitti. Yoongi derin bir nefes alırken, arkadaşlarının olduğu tarafa döndü ve kendisini izleyen Hoseok'u görünce bir süre duraksadıktan hemen kendi yerine Tae'nın yanına oturdu.
Şimdi herkes oturuyordu, birbirleriyle sohbet etmeye çalışıyordu. Tae ve Yoongi birbirlerine bir şeyler anlatırken sürekli gülüşüyorlardı, Jin ve Hoseok ise onların neye bu kadar güldüklerini merak etseler bile bir şey demediler ve sadece izlediler. Jungkook Jimin'e sürekli güzel sözler söyleyip Jimin'in kızarmasına sebep olsa bile Jimin'in bu durum hoşuna gidiyordu ve arada o da Jungkook'a iltifat ediyordu. Namjoon da arkadaşıyla yeni çıkan oyun hakkında konuşup güzel havanın tadını çıkarıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
My Favorite Boy
FanfictionJungkook her şeyden çok değer verdiği ikizi olarak bilinen Yoongi'yle yeni bir yere taşınırlar... Yoonseok// Taejin, Jikook, Namjoon [Ukegi]