Herkes bir anlığına sessiz olsa da Bay Min, Yoongi'ye doğru adım atmasıyla arkada duran Jungkook Hoseok'un elini tutan Yoongi'yi kendine doğru çekmiş ve önüne geçmişti. Hoseok en olduğunu anlamasa da şu an konuşmamayı tercih etti.
- Yoongi sizinle gelmiyor Bay Min, size bunu söyledik defalarca. Babamlar Yoongi'yi bırakmaz, boşuna gelmişsiniz.
Konuşan Jungkook'a alayla gülen adama şu an Hoseok yumruk atmak istiyordu. Jungkook'un ilk defa bu kadar ciddi olduğunu gördüğü için de endişelenmişti açıkçası, neler dönüyor bilmiyordu ama Yoongi zarar görüyordu.
- Jeon tüm evraklar hazır, Yoongi benimle Avustralya'ya gelmek zorunda. Yoongi kendi kararlarını verecek durumda değil bu yüzden babası olarak ben nereye gidiyorsam oraya benimle gelmek zorunda.
- Ne saçmalıyorsunuz, o artık reşit ve her istediğini yapabilir.
Konuşan Hoseok'tu çünkü Tanrı aşkına daha bir kere bile sarılamadığı, aşık olduğu çocuğu Avustralya'ya götürmekten bahsediyordu. Buna sessiz kalamazdı. Konuşmasıyla beraber üçü de Hoseok' a döndü, adam sinirlenmişe benzemiyordu aksine rahattı.
- Yoongi'yi tanıyor mu bu yeni arkadaşınız?
Yoongi Jungkook'un arkasından çıktı ve konuştu.
- Arkadaş değiliz, sadece sınıftan biri.
Ne? Hoseok duyduklarına anlam veremedi tam konuşacakken araya giren Jungkook oldu.
- Yoongi'nin arkadaşı yok, Bay Min bunları başkasının yanında konuşmayalım.
- Elini tutuyordu ama, ne saçmalıyorsunuz?
Haklıydı, gerçekten saçmalıyorlardı. Ne dönüyor burada?
- Size Yoongi'nin reşit olduğunu söyledim. Kimse beni dinlemiyor mu? Kimse zorla bir yere götüremez.
Ufak çaplı bir kahkaha bıraktı boş sınıfa, ne iğrenç bir herifti bu? Öğle arası da bitmişti ama sınıfa kimse gelmiyordu. Büyük ihtimalle bu adam ayarlamıştı.
- Yoongi arkadaşına sağlıklı bir birey olmadığını söylemedin mi yoksa? Kendi fikirlerinin olamayacağını, psikolojinin bozuk olduğunu söylemedin mi?
Tanrım... Tamam bunları yeni öğreniyordum ama bu nasıl bir babaydı? İnsan oğluyla nasıl böyle konuşabilir? Yoongi'ye döndüğümde gözleri dolmuştu ve ona baktığımı gördüğünde ise yutkundu.
- Sus. İstediğin olacak, seninle Avustralya'ya geliyorum.
Yoongi onun daha fazla konuşmasına izin veremezdi, sevdiği adamın yanında daha da küçük düşmek istemiyordu. Aslında küçük düşen tek kişi Bay Min'di ama Yoongi böyle hissediyordu işte.
- Hayır! Böyle bir şey olamaz, Yoongi saçmalama! Seni kandırmasına izin verme. O iğrenç eve geri mi döneceksin?
Yoongi'ye dönüp sarılan Jungkook ağlamasını daha fazla tutamamış konuşurken ağlamaya başlamıştı. Hoseok ne yapacağını bilemedi, Yoongi'de aynı şekilde bilmiyordu. Şu an tepkisiz bir şekilde duruyor iğrendiğini belli eder bir şekilde o adama bakıyordu.
- Jungkook...
Jungkook hiçbir şey söylemeden ağlamaya devam ediyordu, siktir ya... Nasıl bir gündü bu? Herkese bağırıp çağıran çocuğa neler oluyordu? Yoongi bir kere daha ismini fısıldadı.
- Jungkook, böylesi daha iyi olacak.
Jungkook duyduğu cümleyle beraber geri çekildi ve kızgın olduğunu belli etmek için kaşlarını çattı. Hoseok onları sadece izliyor arada da adama bakıp içinden küfürler ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
My Favorite Boy
FanfictionJungkook her şeyden çok değer verdiği ikizi olarak bilinen Yoongi'yle yeni bir yere taşınırlar... Yoonseok// Taejin, Jikook, Namjoon [Ukegi]