Ben çocuğu inceleyip anlamaya çalışırken matematik öğretmeni içeriye girmişti. Herkes ayağa kalkarken o kalkmamıştı ben bile kalkarken o kalkmamıştı. Ne yani beş saattir gözlerimle süzüp önemli bir rakip zannettiğim çocuk asi bir ergen miydi? Gülüp bu çocuğun yenilişini ve yeni oyuncağımın gelişini içimden kutlarken çocuğun ayağa kalktığını gördüm. Şimdi farkettiğini anladım afallamasından ve mahcup bakışlarından. Buna sevinmeli miyim anlamıyordum,asi değildi ,sonradan kalkmasının nedeni farketmemesiydi, öğretmenin içeriye girdiğinde herkesin ayağa kalkıp kendisinin oturduğunu sonradan farkettiğinde yüzünde oluşan o mahcup ifade asi olmadığını açıklıyordu.Ezik miydi ? İşte bunu anlamıyordum normalde direk ezik derdim ama benim gözlerime inatla bakmasına bir anlam getiremiyordum.Belki sadece ilk başta baksaydı beni tanımamasına bağlayabilirdim bakışlarını ama herkese baktığımın iki katı korkutuculukta bakmama rağmen korkmayıp devam etmişti bakmaya.
'Belkide fazla abartıyorsundur alya' dedi içimden bir ses,hak verdim o sese fazla abartıyordum sadece bir meraktı büyük ihtimal ve iki gün sonra hatırlamayacaktım bile.Bunları düşünürken öğretmenin sesiyle irkildim, herkesin oturduğunu görünce düşüncelere fazla daldığımı farkettim.'İyi misin alya' diye tekrar etti öğretmen.'İyiyim özür dilerim birşey düşünüyordum dalmışım.' diye cevap verdim soğuk ve tekdüze bir biçimde.
"Önemli değil canım. Evet arkadaşlar farkettiyseniz bugün aranıza yeni bir arkadaşımız katıldı,kendini tanıtır mısın Kaan."dedi öğretmen o anlam veremediğim bakışların sahibine bakarak.
"Adım kaan, soyismim çelik.Başka pek bir özelliğim yok.İnsanları sevmem ama hayat işte insanlara ihtiyacım var ve ihtiyacımı karşıladıktan sonra hiçbir insan benim için önemli kalmaya devam edemez.Yalnızlığı sevmezdim ama yanlız büyüdüm,yalnızlığa muhtaçtım bu yüzden ben de tek çarem olarak yalnızlığı sevdim.Yalnızlığa olan sevgim arttıkça insanlara olan sevgim azaldı.Şuanki durumumu soracak olursanız dediğim gibi yalnızlığa olan sevgimle insanlara olan sevgim ters orantılı yalnızlığı çok seviyorum,insanları hiç sevmiyorum.Özetle bir insana ihtiyacım yoksa benim için değersizdir."dedi. Son sözlerinde bana bakarak.
Ne yapmaya çalışıyordu? Havalı olmaya mı uğraşıyordu yoksa gerçekten içinden gelerek mi konuşmuştu?
"Niye bu kadar merak ediyorsun ki sen de böyle değil misin?"dedi yine içimden bir ses.Haklıydı ben de böyleydim insanları sevmezdim onları bir oyuncağım gibi görüyordum.Ama yalnızılık hakkında söyledikleri gerçekten de etkilemişti beni, kimseye göstermeden çok şiir okurdum,çoğu kez kenarlarına notlar alırken devamda ettirirdim hatta.Haliyle yüzlerce yalnızlık konulu şiirlere de denk gelmiştim,neredeyse her şiire yaptığım gibi birçok yalnızlık konulu şiiri de devam ettirdiğim olmuştu.Ama o çocuğun ağzından dökülenler...
Gerçekten de etkilemiştim bunu kendimden de saklamıyordum çünkü ilk defa içindeki yalnızlığa olan sevgiyi bu kadar iyi açıklayan birini görüyordum.Çocuğu anlayamamıştım bu doğruydu.Belki bu sadece günlerce araştırdığı "nasıl yeni gittiğim okulda havalı olurum?" adlı bir yazının ilk maddesiydi. Çocuk belki bu dediklerini içten söylemiyordu.Ama bu teoriler söylediklerinin doğruluğunu ve bir insanın yalnızlığı neden sevebileceğini böylesine güzel bir şekilde ifade edebildiği doğrusunu değiştiremezdi."Öyle değil mi Alya?"diyen öğretmenin sesiyle irkildim.Yine aynı şey olmuştu, yine aynı şey.Düşüncelere dalmıştım ve dinlememiştim cümlenin geri kalanını düşündüm ve bu sefer düşünmeye daldığımı itiraf etmemeye karar verdim, cümlenin duyduğum kadarına öylesine cevap verdim."Öyle."
Öylesine sandığım şey önemliymiş aslında ,onayladığım için çocuğun yanıma oturmasına sebep olmuştum.Anladığım kadarıyla cümlenin duymadığım kısmında yalnızlığı benim de sevdiğimi ve iki yalnızın birbirleriyle daha iyi anlaşacağını söylemişti öğretmen.Sonunda da yani duyduğum kısmında da benden üstü kapalı bir şekilde onay beklemişti.Ben de onaylamıştım.
Çocuk yanıma oturduğunda hızlı hareketlerle çantasından lacivert bir defter ve mavi bir tükenmez kalem çıkarmıştı.Öğretmen derse geçtiğinde önemli önemsiz her noktayı kısaltmalar kullanarak not ettiğini farkettim,ama beni asıl şaşırtan şey sadece hocanın söylediklerini değil sınıftaki herkesin söylediklerini not etmesiydi.Yani gerçekten sınıfta tüm konuşulanları not ediyordu.Notlarına kenardan bakabiliyordum o da görüyordu baktığımı, kabul edeyim baktığımı bildiğini deftere benim için yazılan uyarı notundan önce farkedememiştim.dersin yarısına yaklaştığımızda defterine yazdığı uyarı notu şuydu."Şuan yanımda simsiyah bir kız var sadece teni ve bilekliği beyaz.Ve beni izliyor,notlarımı okuyor.Normalde her insanın notlarımı okumasına izin vermem ama ona izin veriyorum, dakikalardır sağlak mı solak mı olduğumu anlamaya çalışıyor.İki elimi de kullanabiliyorum Alya."
Bu uyarı notundan sonra bakmayı keseceğimi düşündüğünü tahmin ediyordum, onun bana yaptığını ben de ona yaptım. Şaşırttım onu ve daha da dik bir şekilde baktım.Tahminlerime her zaman güvenmişimdir, yine doğru bir tahminimle karşı karşıyaydım.afallamış bir şekilde gözlerime baktı,bu seferki bakışı baştaki kadar fazla etkilememişti.Yada belki vurucu hamleyi yapıp şaşırtan kişi bu sefer ben olunca bana öyle gelmişti.Onun bakışlarını delip geçtiğinden emin olduğum bakışlarımı gözlerine teslim ederek tepkisini gözlemledim.Birkaç saniye,sadece birkaç saniye dayanabildi ve gözlerini çekti gözlerimden.Kafasını çevirme süresini bile hesaba katacak olursak en fazla 10 saniye sürecek bir zamandı ama sanki yarım saat öylece durup bakışmış,gözlerimizle anlaşmış gibiydik.O an anladım.
Zaman gerçekten göreceliydi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gerçeğin Ardına Saklananlar
Chick-LitHerkesin korktuğu bir kız ve masum gibi gözüken bir erkek.Herşey görüldüğü gibi değildi ama... Kızın masumluğunu ve pişmanlığını bir tek o görebiliyordu , bir tek o anlayabiliyordu.Genç kızı sevmemişti başta, hatta nefret etmişti yaptıklarını duyunc...