5.BÖLÜM
🎶Teoman- İki Yabancı 🎶
Tatlılarımızı yerken nerede tanıştığımızı bulmaya çalışıyorduk.
''Babaannemin akrabası ol.'' Dedi Onur.
''Saçmalama soy ağacımızı mı anlatacağız Mehmet Bey'e?''
''Komşu kızı ol.''
''Onur saçmalama. Düzgün, elle tutulur şeyler bulmamız gerek. Kendine gel.''
''Sen bul o zaman.''
''Düşünüyorum.''
''Hayır tatlını yemekle meşgulsün şuan''
''Çünkü tatlımı yemezsem aklım tatlımda kalır sonra kafam çalışmaz.''
''Sana yetişemiyorum, cümlelerine hiç yetişemiyorum.''
''O zaman biraz bekle.''dedim ve tatlımı yemeye devam ettim. Tatlım bittikten sonra konuşmaya başladım. Aklım gerçekten çalışmaya başlamıştı galiba.
''Sen hangi şehirlere imza gününe gittin?'' diye sordum.
''Eskişehir, Gaziantep, Şanlıurfa, Ankara, İstanbul,'' dedi sonra benim bu sorumun nedenini öğrenmek için ''İmza günlerimin yalandan tanışma hikayemizle ne alakası var acaba?'' diye sordu.
''Çünkü Urfa da tanıştık biz.''dedim ve yüzüme anlamayarak bakınca ''Ben de seyahat etmeyi çok severim ve Urfa'ya gittim. Urfa da otellerin sıra geceleri oluyor ve insanlar bir şekilde birbiri ile kaynaşıyor biz de bu sıra gecesinde tanıştık, anladın mı?''devam ettim.
''Tamam böyle tanıştık. Peki birbirimiz hakkında bilmemiz gereken başka şeyler de var. Mesela doğum günlerimiz. Ya da hangi tarihte tanıştığımız gibi'' dedi.
''Sen hangi tarihte Urfa'daydın?'' diye sordum.
''18 Kasım 2021, sen?'' dedi ama ben şok olmuş bir şekilde yüzüne bakıyordum. Çünkü ben de 15 Kasım ve 20 Kasım arasında Urfa'daydım.
''15 Kasım ile 20 Kasım arasında'' dedim. O da benim neye şaşırdığımı anlamış olmalı.
''Kader işte.''dedi. ben de onu onaylar şekilde ''Kader.'' Dedim.
Kader işte, bazen sizi başka biriyle göz göze getirir ama onu size aylar,yıllar geçince karşınıza çıkarır ve göz göze getirmekle kalmayıp hayatınıza girmesini sağlar.
Onur benim hayatıma sorusuz sualsiz kendini almıştı. Ne kadar ironik! Sırf iş için benim hayatıma pat diye girmesine de izin vermiştim. Bazen hayat sizin dışınızda ilerliyor. Siz iş görüşmesine gidiyorsunuz ama iş görüşmesinden daha fazlası çıkıyor karşınıza ve siz ağzınızı açıp tek kelime edemiyorsunuz. Şimdi olduğu gibi.
Tatlılarımızı da yedikten sonra hesabımızı ödedik, beraber. Hesabı erkek öder anlayışına sinir oluyorum bu yüzden kendi hesabımı kendim öderim, her zaman. Onur bu konuda anlayışlı çıktı. Hesabı ödeyip çıktıktan sonra arabaya bindik, yol boyunca rahatsız edici bir sessizlik vardı ben bile ağzımı açıp tek kelime söylemedim. Çünkü konuşulacak bir şey yoktu. Onu tanımıyordum, hakkında bir şey bilmiyordum yazarlık kariyeri dışında, o da benim hakkımda sadece iyi bir üniversiteden mezun olduğumu biliyordu kısacası birbirimiz hakkında konuşamazdık zaten birbirimizi merak ettiğimizi de düşünmüyorum. Yalandan tanışma hikayemizi de oluşturduğumuza göre konuşacak hiçbir şeyimiz yok. Evimin önüne geldiğimizi anladığımda kafamı camdan Onur'a çevirdim.
''İyi geceler. Bu akşamki yemek için teşekkür ederim'' dedim kapıya uzandım onun cevap vermesini beklemeden ama o da en az benim kadar inat olduğu için kendini bana dinlettirdi.
''İyi geceler. Bu akşam bir sorun çıkarmadan geldiğin için ben teşekkür ederim'' dedi. Sorun mu? Ben mi? Bu çocuk sinirlerime dokunuyor. Sensin sorun demek istedim ama gece gece uğraşmak istemedim bir an ve sustum başımı salladım ama elim rahat durmadı maalesef arabanın kapısını kapatırken biraz sert kapatmış olabilirim. Hak etti.
Sabah alarmın sesi ile uyanmak bir rutindir. Her sabah bir yelere yetişmeye çalışan insanların yani. Yoksa emekli amcam neden alarm ile kalksın ki? Artık alarmın sesi ile uyanmamak için emekli olmaya bakmalıydım. Ama ben işe gireli bir hafta bile olamamıştım. Dün geceden sonra aklımdan, acaba Mehmet bey bunları öğrense ne olur diye geçmedi desem yalan olur. Mehmet bey öğrenirse benim işime kesin son verilir ama Onur onların en çok satan yazarı o yüzden onun işine son verilir mi bilmiyorum. Yani her zaman olduğu gibi yine ve yine düşüşlerdeyiz sevgili kendim. Zaten ne zaman dört ayak üstüne düştüm ki, benimki de soru. Hiçbir zaman.
Kahvaltımı yapıp, tabak, çatal ve bıçağımı makineye koyduktan sonra hazırlanıp durağa doğru yürümeye başladım. Otobüs hemen geldi ve binip iş yerime gittim. Masama geçip yamam gerekenleri yaptım. Artık sıradan bir günüm böyleydi
Elis Hanım bana seslendi ve başımı kaldırıp baktığımda karşımda Onur,Elis ve Mehmet Bey vardı. Ne oluyord2u ya? Niye bana hepsi öyle gözlerini beklenti ile açmış bana bakıyorlardı?
''Leyla!'' dedi Elis Hanım.
''Efendim Elis Hanım?'' dedim.
''Kaç kere seslendim niye duymadın?'' diye bir soru yöneltti. Bana mı seslenmişti, ben duymamış mıydım?
''Çok çalışmaktan dalmıştır Elisciğim.'' Diye konuşan Onur'du. Elisciğim mi, kusacağım şimdi. Bu çocuk samimiyet kurma konusunda level atlamış gibi.
''Haklısın Onur. Gerçekten Leyla senin arkadaşın diye demiyorum ama çalışkan bir kız.'' Dedi Elis de.
''Hadi müjdemizi Leyla'ya verelim.'' Diye konuşan Mehmet Bey'di.
''Ne müjdesi Mehmet Bey?'' diye soru soran taraf bendim.
''Benimle geliyorsun canım arkadaşım.'' Diye beni cevaplayan ise Onur'du. Bana canım arkadaşım mı demişti o, bu çocuk beni deli ediyor.
''Seninle neden geliyorum ki Onurcuğum?'' diye soran ise bendim. Gerçekten onunla gidebileceğimi mi düşünmüştü, anlamıyorum.
''Benimle imzaya geliyorsun. Şanlıurfa'ya.'' Dedi.
Ve bana inme indi
Şanlıurfa mı, imza mı, sıra gecesi demedi ama değil mi? Yok demedi. Ama Şanlıurfa dedi. İmza da dedi. Dün de ben ona demiştim ama benimki yalan bir hikayeydi. Gerçek mi yapmaya çalışıyordu acaba ama neden?
İşimi düşünerek bir cevap vermem gerekiyordu ve ben de öyle yatım.
''Peki geliyorum.'' Dedim.
''Bu gece uçağınız var saat 06.40'' dedi Mehmet Bey.
''Ben seni alırım.'' Dedi Onur'da. Sadece kafamı salladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TOZLU SAYFALAR
Teen FictionKorkuları olan bir genç kız ve korkularını unutmayı seçmiş bir erkeğin hikayelerini okumaya hazır mısınız?