Geçen aya kadar bana bunları yaşayacağım söylense kesinlikle inanmazdım. Çünkü bu olanlar hayatın bana sunamayacağı kadar güzeldi. Sadece imkansız olarak gördüğüm bir hayal şimdi gerçek oldu. Ve şunu anladım ki hiç birşey imkansız değil. Imkansızlara imkansız gibi davranmak onları daha fazla imkansız yapmıyor. Onu imkanlı yapmak veya yapmamak bizim elimizde.
Hayatımdaki 'imkansızlar' gerçekleşmeye devam ederken, şuan deli gibi eğlendiğim hayallerimin çocuğuyla doğum günümde yan yanaydım. Sahnede ki Adam Levine'in sizi huzura kavuşturan sesiyle ve yanımda ki ışıldayan sarışınla bu festivalin en kıskanılan kızı olduğumu bilmek aldığım keyfi iki katına çıkarıyordu.
O' sahneye bakarken gözlerimin Adam ve vücudunu süzme fırsatını kaçırtacak kadar mükemmel bir surata sahipti. Dudakları, gözleri, kirpikleri, gamzesi, burnu ve seyrek sakalları. Burun şekli o kadar güzel ki... yan profilinden onu izlerken hayatımın en iyi doğum gününü yaşadığımı aklımda tekrar tekrar yineliyordum. Ona hissettiklerim tek bir kusurunu bile görmeme engel oluyordu. Beni büyülüyordu ve bundan hiç hoşnut değildim çünkü bu mükemmelliği onu fazlasıyla sahiplenmeme neden oluyor buda istemediğim bir acı veriyordu.
Sonunda gözlerini bana çevirdiğinde Maroon 5'dan favori şarkılarımdan birinin nakaratına gelindiğini fark ettim.
"But baby there you again, there you again making me love you // Ama bebeğim, yine sen, yine sen beni kendine aşık ediyorsun." Luke bana doğru şarkıya eşlik ettiğinde bende katıldım.
"Yeah I stopped using my head, using my head let it all go // Evet aklımı kullanmayı bıraktım, kafamı kullanmayı, herşeyi bıraktım.
Got you stuck on my body, on my body like a tattoo // Vücuduma saplandın, vücuduma dövme gibi.
And now i'm feeling stupid, feeling stupid crawling back to you // Ve şimdi aptal gibi hissediyorum, peşinden sürüklenirken aptal gibi hissediyorum.
So I cross my heart, and I hope to die, that I'll only stay with you one more night // Kalbimi engelliyorum ve ölmeyi umuyorum, sadece seninle bir gece daha kalmak için."
Ellerini ellerime doladığında gözlerim ellerimize ve ardından mavilerine bir yol izledi. Birbirimizin gözlerinin içine bakarken nakaratın sonunu tamamladı.
"And I know I said it a million times // Ve biliyorum bunu milyonlarca kez söyledim.
But i'll only stay with you one more night // Sadece seninle bir gece daha kalacağım."Buruk gülümsememle onu karşıladığımda, ellerini belime doladı. Ellerimi boynuna attığımda beraber eşlik etmeye devam ettik.
"Trying to tell you no, but my body keeps on telling you yes // Sana hayır demeye çalışıyorum ama vücudum evet demeye devam ediyor.
Trying to tell you stop, but your lipstick got me so out of breath // Sana dur demeye çalışıyorum ama dudakların nefesimi kesiyor.
I'd be waking up, in the morning probably hating myself // Muhtemelen sabahleyin senden nefret ederek uyanacağım.
And i'd be waking up, feeling satisfied but guilty as hell // Tatmin olmuş ama çok suçlu hissederek uyanacağım.
But baby there you again, there you again making me love you // Ama bebeğim, yine sen, yine sen beni kendine aşık ediyorsun."
Dudaklarlarını dudaklarıma bastırdığında ilk kez, ilk o beni öpüyordu.>>>>
Harika bir doğum günü sonunda ayrılık vakti gelmişti ve onsuz geçirdiğim zamanlardan nefret ediyordum.
Ona sarılırken "Harika bir doğum günü için çok teşekkür ederim! En iyisiydi." diyerek kulağına doğru fısıldadım.
"Ben teşekkür ederim, Leighton. Kesinlikle en iyisiydi. Nice on sekizlere!" yanağına bir öpücük bıraktıktan sonra eli yanağımda, yanağımı okşuyordu.
"En kısa zamanda hediyenide vereceğim." dediğinde her ne kadar bunu bel altı anlasamda şuan ki ortamı bozmamak için onu geçiştirdim. "Bana en büyük hediyeyi verdin bile, Luke!"
En içten gülümsememi sunduğumda "Iyi geceler Leighton! Yarın belki seni bizim çocuklarla tanıştırırım." diyerek aynı şekilde yanağıma baskı uyguladı.
"Bu harika olur, Luke!" heyecanımı fazla yansıtmamaya çalışarak ona tekrar sarıldım. Bende iyi geceler dilediğimde karanlıkta ışıldayan saçları gözden kaybolana kadar onu takip ettikten sonra anahtarı yerine sokmakla uğraştım. Ellerim titriyordu. Tüm vücudum titriyordu! Sonunda yerine oturtabildiğimde eve girebildim. Kendimi koltuğa attığımda sessiz evde tüm olanları düşündüm. Ah, hadi ama! Bunları yaşamıştım. Rüya falan değildi. Oturduğum koltukta olanlarlar rüya değildi. Bugün rüya değildi! Ve bir anda attığım kahkahayla hıçkırıklarım birleşti. Sevinç gözyaşlarım akarken cebimdeki telefonun titremesiyle uzun zamandır telefonumdan bi' haber olduğumu hatırladım. Twitter'dan gelen birçok bildirim şaşırmama neden oldu. Birine tıkladığımda açılan fotoğrafla şok oldum. Bu, bizdik. Ağlamam durulup, şaşkınlığımı korurken aynı fotoğrafla atılan ve fotoğrafa çok yakıştığımıza dair not düşülmüş birçok tweet gördüm. İnsanlar bizi yakıştırıyordu. Artık tehdit mesajları değil, yakıştığımıza dair mesajlar geliyordu. Fotoğrafı telefonuma kaydedip ekran kilidi yaptığımda derin bir iç çektim. Bu fotoğraf çok fazla güzeldi. Bu fotoğrafa dakika başı bakmama neden olan paparazilere bile minnettardım.
İşte bu en iyi doğum günü hediyesiydi. Teşekkürler Luke! Harika bir doğum günü için teşekkürler.Ne saçmalıyorum bilmiyorum :(
Bahsi geçen fotoğrafı multiye koyduğum gibi hayal ettimthis summer's gonna hurt like a motherf*ucker ve Adamass syglr
ŞİMDİ OKUDUĞUN
would you kiss me? // lrh
FanficBence herkesin hayatta bir mucize hakkı vardır. Ve benim mucizem olduğu için o'na sonsuza kadar minnettar olacağım. *fiveshot gibi bir şey oldu ya da olmadı*