L-8

365 74 54
                                    

Ertesi sabah Changbin erkenden uyanıp hazırlandı. Sarı ceketini portmantodan alıp doğrudan aracına yöneldi. Karakola vardığında Soobin bir eli cebinde diğer elinde kahveyle bina girişinin önünde onu bekliyordu.

Changbin aracını park ettikten sonra arkadaşına samimice sarıldı. "Her şey için sağol dostum. Karşılığını vereceğimden emin olabilirsin."

Soobin gülümseyerek arka cebinden çıkardığı telefonu Changbin'e uzattı, göz kırptı. "Karşılığa gerek yok Bin ama çok ısrar ediyorsan Chaeyoung'un numarasını vererek beni çok mutlu edebilirsin."

Sahte bir gülümsemeyle Soobin'in elini tuttu, el sıkışma bahanesiyle tüm gücüyle sıkarken dişleri arasından konuştu.

"Kuzenimi sana yem etmem Soobin."

Uzun olan hızla elini çekip birkaç kez salladı. Arkadaşı ondan daha kısa olsa da vücut orantısına göre çok daha iri ve kuvvetliydi.

"Sadece uyarman yeterliydi! Ayrıca o sarışın adam kim? Daha önce bahsetmemiştin."

"Arkadaşım."

Arkadaş...

Arkadaşlardı öyle değil mi? Tam olarak Felix'in ağzından duymasa da onunla resmen tanışmışlardı. Kütüphanede sık sık konuşmuşlardı ve onu evine bırakmıştı. Arkadaş sayılırlardı. Peki arkadaş olmaları onu neden mutlu etmemişti ki?

"Oh, anladım. Aslında düşünüyorum da çok tatlıydı. Neden bizimle tanıştırmıyorsun? Abimin onu gördüğü an vurulacağına eminim."

Changbin incelediği telefonu cebine attıktan sonra dilini yanağında gezdirdi. Alayla kıvrılan dudaklarıyla Soobin'in omuzuna koyduğu elini sertçe sıktı.

"İşine dönsen iyi olur Soobin.İnan bana hedeflerime bu kadar yaklaşmışken sicilimin kirlenmesini hiç istemiyorum."

Ellerini teslim olurcasına kaldırıp sırıttı Soobin. Onunla dalga geçmeyi seviyordu. Arkadaşlarına ve değer verdiği şeylere karşı fazlasıyla korumacı davranıyordu, Soobin çok sık duymasa da kendisine karşı da böyle olduğunu biliyordu.

"Hemen gidiyor musun? Sabah dersim yok demiştin."

"Senden daha önemli işlerim var." dedi Changbin, şeytani gülümsemesiyle aracın kapısını açarken az önce uzun olana göz kırpmıştı. Soobin açılan ağzıyla sağ elini kalbine bastırmış, açık pencereden onu duyacağını ümit etmişti.

"Aman Tanrım, sanırım kalbim düştü! SENİ CANİ!?"

Changbin hızlı bir dönüşle çıkışa yöneldiği sırada kahkahası duyuldu yalnızca. Onun sevgi anlayışı diğer insanlardan biraz daha farklıydı. Fiziksel temaslar, kalıplaşan güzel sözler yerine bir iyilik yapmak, sabırla sorunlarına çözüm önermek ya da sınırlarına zarar vermeden dalga geçmek 'sana değer veriyorum' demenin en dolaylı haliydi.

Kütüphaneye geldiğinde hava kararmak üzereydi. Sabah saatlerinde öğrencilerden dolayı çok yoğun olduğundan telefonu daha sakin bir zamanda teslim etmek istemişti. Bu sürede ise derslerine girmiş, eski odasında kalan bazı eşyalarını alıp kendi evine yerleştirmişti.

İçeri girdi. Jeongin, iyice dibine girdiği Seungmin'e sessizce bir şeyler anlatıyordu. Seungmin ise bir yandan dinliyor bir yandan da önüne yığılmış kitapları tek tek kaydediyordu. Yanlarına yaklaştığında ikilinin şaşkınlıklarının yerini saniyeler içinde ilgili gülümsemeleri almıştı.

"Bay Seo! Hoşgeldiniz."

"Felix burada mı?"

"Evet, yıpranmış kitapları depoya taşıyordu. Hemen çağırıyorum."

Lavinia | changlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin